Saatler translate English
3,242 parallel translation
Saatler, telefonlar ve gözlükler.
Watches, phones, and glasses.
Marshall son zamanlarda çok uzun saatler çalıştığı için tüm partiyi tek başıma organize ettim. Evet.
did he say "bees"?
Zor saatler geçirdim.
I have had a rough couple of hours.
Akşamki konuşmalarımızı o saatler dahilinde tutmaya ne dersin?
How about we keep what we talk about at night, at night?
Eminim bardan saatler önce ayrılmışsındır.
I'm sure you left the bar hours ago, but I- -
Saatler sonra elektroliz fabrikasını yerle bir ettiler.
Hours later, they blow up the electrolysis plant.
Ev ziyareti yapmazmış. Onunla görüşmek istiyorsanız mesai saatler içinde görüşmeliymişsiniz.
That he did not do home visits and should you wish to talk to him then to do so during office hours.
Bu renkli ve hareketli toplaşmalar saatler sürebiliyor.
These colourful and lively get-togethers can last for hours.
Buraya saatler sonra geldim çünkü...
I came here after hours so as not to cause any...
Saatler.
Clocks.
Bağırsak delinmişse o zaman saatler sürebilir.
Well, if you, uh, perf the bowel, then- - Then it takes, uh, uh, it could take hours.
Normalde bu iş saatler sürer ama şimdi sürmeyecek çünkü kameraları inceledim.
This could've taken hours, but I checked toll-booth cameras first.
Önce şarapnel yarası sandım ama kesikte metal yoktu. Oturan morluklara bakılırsın patlama sahasında taşınmadan saatler önce ölmüş.
Thought it was a shrapnel wound at first, but there was no metal in the laceration, and judging by the lividity, he died hours before his body was moved out to the impact zone.
Bu kız saatler önce ölmüş.
What are you talking about, this girl is dead for...
İki genç kızım var, bu sebeple esnek saatler iyi olur.
And I have two young girls, so flexible hours would be good.
Her gün o masada saatler geçiriyor.
Spends hours every day at that table.
Saatler önce onlarla konuşacağına söz vermiştin.
Have a look. You promised you'd talk to them hours ago.
Saatler sonra, sıkıntım geçince ebe onu göğsüme koydu.
Hours later, after my ordeal, she placed him at my breast.
Oysa doğum sancın saatler alabilir.
The pain of labor could last for another couple hours.
Ofisini aradık. Saatler önce çıkmış.
We called his office said, they said he left hours ago.
Yelpazeyi daraltmaları saatler alacak.
It's gonna take hours to narrow down.
Saatler geçti, Tony.
It's been hours, Tony.
Hiçbir şey düşünmeden ya da hissetmeden geçen saatler.
Hours go by, not thinking or feeling anything.
9 : 00 dan 10 : 00 a kadar bir insanın en verimli olabileceği saatler- - Üzgünüm millet.
9 : 00 to 10 : 00 AM is the most productive potential that a human being- -
Siteleri kırmaya çalışmak için saatler harcayamam.
I can't spend hours hacking into websites.
"saatler ustalıkla çalışmayı sevmeyen bir aktörü gösterdiğinde."
"when the clock struck a manic gay actor Who does not like to work subtle."
... Saint-Exupery'nin Küçük Prens'i,... zemberekli saatler ve Franz Schubert.
The Little Prince by Saint-Exupery. Spring watches and Franz Schubert.
Al onu benden dostum, En karanlık saatler hep gün doğmadan öncedir.
Take it from me, buddy, it's always darkest just before the dawn.
Bunun telgrafla gönderilmesi saatler sürer.
That thing is going to take hours to telegraph.
Saatler gece yarısını gösterdiği vakit.
The moment the clock strikes midnight.
- Sizleri saatler- -
- They'll save you hours of...
Benim adamlarım da yapar ama saatler alır.
Hey, man, my guys could do it, but it'd take them hours.
Kardeşim doğurduğu zaman saatler sürmüştü ve karnım bayağı bir acıkmıştı ve ben de o yüzden...
When my sister had a baby, it was like hours, and I was like starving, so, you know, I was just- -
Saatler sonra Başbakan saldırının iptal edilmesi konusunda ikna oldu.
Finally, after several hours, the Prime Minister was convinced to cancel the attack.
Eve zorla girildiğine veya birilerinin kavga ettiğine dair bir ize rastlanmadı ama saatler sonra polis, kanla bulanmış mutfak bıçağını evin çöplüğünde buldu.
There were no signs of forced entry or any evidence of a struggle but hours later, the police found the blood-stained kitchen knife...
Uzun saatler boyunca çalıştık. Vücudumuzu ihtiyacı olan uyku ve hareketten mahrum ettik.
We've worked ridiculously long hours, depriving ourselves of the sleep and exercise our bodies need.
Haftalar... Günler... Saatler.
Weeks... days... hours.
Saatler önce tarlaların içine girmek zorunda kaldık.
We've gone across fields for hours!
Psişik olarak dillerini öğrenmek saatler hatta günler sürebilir.
It'll take hours, maybe days to learn their language psychicly.
Saatler boyunca yağmurda ya da güneşin altında, kapılar tekrar açılırsa diye.
Hour after hour, rain or shine, just in case lockdown got lifted.
Bu saatler benim ofis saatlerim.
Those are my office hours.
Uygun saatler, bol bol övgü, güzel hava.
Civilised hours, lots of adulation, nice weather.
Saatler önce.
Hours.
Ve saatler sonra doğu ablukasının delip geçilmesine başlandı.
And then within hours, they began to burst through the Eastern blockade.
Düşünmeden edemiyorum, ben dadının daha uzun saatler çalışmasını isterken, bu göçmen kadın kendi çocuğunu hayatta tutmaya çalışıyor yani.
Well, I just can't help thinking that while I am obsessing over whether or not my nanny can work longer hours, this mother is trying to keep her kid alive.
Sosyal Hizmetler'in gelmesi saatler alır.
Look, DCFS could take hours.
Tam da onun öldürüldüğü saatler.
That's right around the time he was killed.
Adam öldürülmüş, Charlie. Ona fiziksel olarak saldırdıktan saatler sonra.
The man was murdered, Charlie, hours after you physically assaulted him!
Niye açılışı yazmak için beni geç saatler kadar burada tutuyorsun?
Why are you keeping me late to write the cold open?
Saatler.
Huh?
Yani, dükkanına davetiyeyi göndereli saatler oluyor.
I mean, I sent that invitation to her store hours ago.