Sacred translate English
4,469 parallel translation
Bu benim için kutsaldır.
It is sacred on me.
Gün be gün durup, bakardım onlara... kızların, oğlanların kutsal ve bencil düşüncelerine.
I would have to look at them day after day... each with his and her sacred selfish thought.
Baldroozen perilerinin kutsal yeminini bozduğu için mi?
Was it because she had broken the sacred oath of the Baldroozen nymphs?
Ashley'in ailesinin evine gidiyoruz. Sonra Kutsal Ruh'a gideceğiz.
We're going to Ashley's parents'place, then we're going to Sacred Spirit.
Kutsal Ruh yerine davet onu.
Invite her to the next Sacred Spirit retreat.
Kutsal Ruh'un yerinden ona bahsettin mi?
Oh, did you tell her about the Sacred Spirit retreat?
Kutsal Ruh mu?
Sacred spirit? What?
Ben kutsal bir şey yapmak istedim... yeni bir bakış açısı ile, özgür.
I wanted to make something sacred free, with new perspective.
Genç zihinlerde mutasyona yol açacak... bir film yapmanın kutsal olduğuna inanıyordum. Kendinizi feda etmeniz gerekir.
I was believing that to make a picture who will give a mutation to the young minds was sacred.
F için en kutsal amaç orgazm olmamdı.
The most sacred goal for f was my orgasm.
Burası kutsal bölge.
This is sacred ground.
Bana özel o.
That's sacred.
Antrenör ile müşterisi arasındaki güven kutsaldır. Tıpkı rahip ve avukatlardaki gibi.
Trust between a trainer and his client is sacred, like with priests and lawyers.
Omicron'un kutsal otu şifalı bir bitkidir.
The Sacred Weed of Omicron is a serious herb.
Kutsal otu mu dedin?
Sacred Weed you say?
O mucizevi anne kutsal daire içinde,
O miraculous mother within the sacred circle,
Bu kutsal yağla bu günahkar kalbi yıkıyorum.
I cleanse this sinful heart with this sacred oil.
Bunları kutsal yağa ödenen para için alıyorum.
I'm taking these for the penny owed for the sacred oil.
Hayatı sizin gördüğünüz kadar kutsal görmüyorum.
I don't hold life as sacred as you people do.
Kutsal topraklara izinsiz girdiniz.
You trespass on sacred ground.
Burası artık kutsal bir yer.
This is sacred ground now.
Kutsal Çember Odaları.
Sacred Circle Rooms.
Burası kutsal toprak.
- This is a sacred site.
Evet, ama kutsal topraklarla çevrilmiş.
- Yeah, but its dotted with sacred sites.
- Milmil, kutsal yer. İhtiyar lazım.
- Milmil, sacred country.
Senin çalışman lazım ama çünkü seni sağılır inek gibi tokatlayacağım.
You need to study because I'm gonna slaughter you like a sacred cow.
Kutsal bir yemini bozdum.
I've broken a sacred vow.
Lord Frey, kızlarından biriyle evleneceğinize dair ettiğiniz kutsal yemini bozduğunuz için resmi bir özür talep ediyor.
Lord Frey requires a formal apology for your violation of your sacred oath to marry one of his daughters.
Burası kölelerimin, kutsal içkimizin hammaddesi olan yemişleri zahmetlice hasat ettikleri yer.
This is where my minions toil to harvest the beans from which we make the sacred brew.
Bizi korur, kutsal hayvanımız.
It protects us. Sacred animal.
Ayrıca İbranice Yahudilerin sağdan sola doğru okunan kutsal dilidir.
Additionally, Hebrew is the sacred language of the Jews, read from right to left.
* Kilitle kendini içindeki gizli odana *
♪ yeah, lock yourself inside your sacred wall ♪
Evlilik kutsal bir müessesedir ama kim bu müessesede yaşamak ister ki?
Marriage is a sacred institution... But who wants to live in an institution?
Kutsal ifadesinde önce belirtildiği gibi kıvrımları tırmanmayı küfür görüyor.
And yet, as I stand before ye in sacred testimony, I see unholiness creeping into the fold.
Kutsal idollerinin hemen yanlarındaki yerini al Matanza ve Ringmaster İsa.
Take your place at the cross next to your sacred idols, Matanza, and Ringmaster Jesus.
Hiçbir şey kutsal değildi.
Nothing was sacred.
Medici hanedanının kutsal onurunu korumak.
To uphold the sacred honor of the Medici legacy.
Bugün buraya Kutsal Cemaat Ayinleri'nin başkanı olarak geldim.
Today, I come as Prefect for the Sacred Congregation of Rites.
- Hacın kutsal gizemi sana emrediyor.
- The sacred mystery of the cross commands you.
Bir kutsal ayini böyle bölemezsin.
You cannot disrupt a sacred mass!
Hepimiz şu an burada bulunmaktaki kutsal amacın farkındayız.
We are all aware of the sacred nature of our duty here.
Kutsal yüzüğüm üzerine yemin ederim.
By my sacred rings, I swear.
Taşıyıcı için altını Kullimon yağmacılarına sen götüreceksin. Gölge uzun yıllardır bunu bekliyordu.
You must take our place and exchange the gold with Kullimon's raiders for the sacred vessel which the Shadow sought these many years.
"... ve kabul edilmiş girişinin bilincinde kutsal seremoniye gönüllüsün. "
"... and with full knowing the initiate enters willingly into the sacred ceremony. "
Bayım, pederi bir daha tehdit edersen, bu kutsal mekanı kana bulamaktan çekinmem.
Lord, if he returns to threaten to Reverend, mancillaré this sacred place with blood.
Vali, Eğer sen bu adamı bugün serbest bırakırsan... Tanrı'ya gözlerini dikmiş bu kişilerin... yaptıkları şeyler için... bizler sorumluluk almayacağız.
Prefect, we cannot be held responsible... for what the people may do today... with their eyes on God... if you release a man... who has broken our sacred laws.
Türban ya da bilezik hangisi takmak isterse takar...
They can wear the sacred bracelet orthread.
Başkasına asla söyleyemem.
A sacred gift entrusted to me.
Hayatı sizler kadar kutsal saymıyorum.
I don't hold life as sacred as you people do.
O para kutsaldı. - Sen neden bahsediyorsun?
That money, it was sacred.
Surjeet Natarajan ( Kuzey ) mı Vankratesh Singh ( Güney ) mi? Türban ( * Kuzey ) mı takacak, bileklik ( * Güney ) mi?
They'll where the sacred thread or bracelet?