Samimi translate English
3,785 parallel translation
"Bu delegelerle yaptığım konuşmalar sonucunda, amaçlarının iyi olduğuna, " barış ve birliği sağlama konusunda samimi olduklarına kanaat getirdim.
"I will state confidentially that I am convinced upon conversation with these commissioners that their intentions are good and their desire sincere to restore peace and union."
Size samimi olayım.
Let me make this easier for you.
Onda olmadığını düşünmek samimi olmazdı.
And it would be disingenuous to think that he wouldn't have one.
Çok samimi, ben bunu sevdim.
So intimate, that's what I love.
Bana daima oldukça samimi ve çok çalışkan bir adam olarak görünmüştür.
He always struck me as a very genuine man, and a very hardworking man.
Samimi olarak, bu gece şeytanın bacağını kıracağımızı düşünüyorum.
I honestly think tonight's the night we bust this whole thing open.
O kadar samimi değiliz.
We're not that close. Don't kumbaya with me.
Bunda samimi olamazsın?
Ain't that the truth?
Zekice ve samimi davran.
Be brilliant and be genuine.
Samimi bir gülümsemen var. - Benim mi?
And a friendly smile as well.
Blades kardeşimle de çok samimi oldunuz gibi görünüyor.
Well, aren't you and Brother Blades becoming quite the bosom buddies?
Olduğu haliyle çok samimi.
It's intimate is what it is.
Samimi.
It's intimate.
Belki daha samimi bir kurban etmeliydin.
Maybe if you made a meaningful sacrifice.
- Belki daha samimi, Kurban kesseydin.
- Maybe if you made a meaningful sacrifice.
Kalakalmıştım. Salinger ile samimi bir konuşma şansını yakalamış ama değerlendirememiştim.
And as I sat there, I felt that I blew it, my chance to talk intimately with J.D. Salinger.
Çok samimi söylüyorum.
That's from the heart.
Bana karşı yöneltilen tüm suçlamaları samimi ve kesin olarak reddediyorum.
I whole heartedly and emphatically deny any and all allegations leveled against me.
Samimi söylüyorum.
I mean really really.
Samimi bir tanıdık.
Just friendly acquaintances.
Müthiş samimi bir dönemdi, çünkü çok yakın çalışıyorduk ve başımızı ciddi belaya sokabilecek bir şey için uğraşıyorduk.
It was an incredibly intimate time, because we were all working closely, we were working on something that we knew that could get us all in very serious trouble.
Hayır, anlıyorum bunu ama bazen kontaklığı tutabiliyor, ve samimi olmanın tam zamanıydı diye düşünüyorum.
No, I can see that... She can be a little short sometimes, and I do think being forthright certainly has its place.
Ben sadece samimi insanla ilgilenirim.
I'm just interested in the real person.
Ben burada yeniyim, samimi olmak gerekirse, biraz da sersemlemiş durumdayım.
Look, I'm new here, and to be perfectly honest, I'm going a bit loopy.
Aslında çocuk hemşireliği eğitimi aldım fakat samimi söylemek gerekirse bence bu ufaklıklar için... en önemli şey click ( hoşça bir birliktelik )
Well, I trained as a paediatric nurse, but quite frankly, I just think the most important thing is that I click with the litlies.
Storyboard karelerinin bazılarına baktığımda ve... ne yapmaya çalıştığının farkına vardığımda... samimi olarak söylersem, bunu 1975'de nasıl yapabilirdi bilmiyorum.
Having looked at some of the storyboards and being aware of what he was trying to accomplish I don't know how he could've done it in'75.
Onlar her zaman bizi çok samimi bir şekilde karşıladı... ama hep aynı cevap.
They always received us in a very friendly way but it was always the same answer.
Ben samimi olmaya çalışıyorum sen içine ediyorsun.
I'm trying to be sincere, you're fucking it up.
- Yalanlarımız samimi.
Our lies are honest.
Çünkü şarkın hiç samimi değil, evlat.
'Cause your song was insincere, boy.
Daha samimi, Don Juan. "Öp beni."
Nearer, Don Juan. "Kiss Me."
Kendisini daha samimi ve daha derin tanıtmamı rica etti.
Invited me to a knowledge deeper and more intimate of himself.
Yargıç Grauman savaşa katılmama konusunda... Ali'nin samimi olduğunu gördü.
Judge Grauman found that Ali was sincere in his objections to participation in war in any form.
Bir, Ali'nin reddi samimi.
One, Ali is sincere in his objections.
Hatta Ali'yi samimi bulduğunu ve... itirazının dini temellere dayandığını söyledi.
In fact, he said that he found Ali to be sincere and that his objections were religiously based.
Banyo yaptırmak, sevişmekten daha samimi geliyor.
To bathe is more intimate than making love.
Bu, Gob'la samimi olmasını engellemem için bir şans.
- This is my chance to make sure he doesn't get too cozy with Gob.
Ama belki de Lucille'ın yokluğundan dolayı iki kardeş yıllardır olmadığı kadar samimi oldu.
But perhaps due to the absence of Lucille, the two brothers connected as they hadn't in years.
Rahat ve samimi bir ev isteriz.
So we'll take something cozy and intimate.
Daha samimi bir şey olmalı.
It needs to be something warm.
Kutsal tatilde onunla birlikte olmak için olayları çözmenden dolayı samimi olarak sevinçliyim.
I'm sincerely glad you worked things out to be with her for the holidays.
# Bundan daha samimi olamazdım #
Couldn't be much more from the heart
Samimi, müthiş bir masa.
Intimate. Lovely table.
Bu samimi tavırların hatırına sana ödeme yapacağım çocuk.
Child, I'll pay for your earnest character.
- Şey... Samimi olmak gerekirse, buralarda bir yerlerde ya ferrarimi ya da dolusuyla nakit para bulmayı umuyordum.
Well, I sincerely hope you got my Ferrari or pile cash lying around here somewhere.
Samimi ol.
You can be honest.
Pekâlâ, tuvalet kâğıdı gibi daha samimi ürünler için satışlarla ve modayla ilgili dağlar kadar araştırma yaptım.
Well, I did a ton of research into buying trends for more intimate products like bath tissue.
Evet, fazla samimi olmak da kabadayılıkla aynı şey.
Yes, being too friendly, it's the same as bullying.
Samimi bir şekilde özür dilerim.
I sincerely apologize.
- Ama hiçbiri gerçek veya samimi değildi.
- But none of it was ever real or genuine.
Bilmiyorum, Lady'den beri sadece benimle samimi oldun.
Well I wouldn't know, you've only been intimate with me since the Lady.