Sen benim en iyi arkadaşımsın translate English
357 parallel translation
- Sen benim en iyi arkadaşımsın.
- You're the best friend a man ever had.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend, Judy.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're the best friend a guy ever had.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're absolutely my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my closest friend.
Oh, Roger, sen benim en iyi arkadaşımsın laflarına ne oldu?
What happened to "Oh, Roger, you're my best friend"?
- Toni, sen benim en iyi arkadaşımsın.
- Toni, you're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend.
Lütfen.Sen benim en iyi arkadaşımsın.
Please. You're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.!
You're my best friend.!
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You are my best friend.
Mike, sen benim en iyi arkadaşımsın.
Mike, you're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın. ve birlikte çalışabileceğim tek ortaksın.
You're my best friend... and the only partner I could ever stand to work with.
- Pocahontas, lütfen. Sen benim en iyi arkadaşımsın.
Pocahontas, please, you're my best friend.
Ona sen benim en iyi arkadaşımsın ve senin adına mutluyum diyeceğim.
I'll tell him he's my best friend and I'm happy for him.
Sen benim en iyi arkadaşımsın, anne, ama ben bir çocuğum.
We are best friends, Mom, but I'm a kid.
Uyan artık pasaklı, artık sen benim en iyi arkadaşımsın.
Wake up, bitch. You're my best friend.
Çünkü sen benim en iyi arkadaşımsın. Tamam.
Because you're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın. Birlikte çok eğleneceğiz.
We'll have so much fun together.
Sen benim en iyi arkadaşımsın... ailemsin.
You're my best friend My family.
Eğer bu işi seninle yürütemezsem o zaman başka bir ilişki için başka bir şansım olur mu? Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend, okay?
İyi açıdan tabii ki, sen benim en iyi arkadaşımsın.
0n a good way, of course, you're my best friend.
Elena, bak, sen benim en iyi arkadaşımsın.
Elena, look, you are my best friend.
Elbette, sen benim en iyi arkadaşımsın.
Of course, you're my best friend.
- Sen benim en iyi arkadaşımsın, Fry.
- You're my best friend, Fry.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
Your my best friend.
Aslında sorun yok, çünkü olanları düşünüyordum ki... sen benim en iyi arkadaşımsın, seni seviyorum ve... Ryan ile bu kadar zaman geçirmeni kıskandım... ve bir de senin mezuniyetin.
But it is okay, because I've been thinking about it... and I think what happened is that you're my best friend and I love you... and I got jealous when you were spending so much time with Ryan... and then with you graduating.
Sen sen benim en iyi arkadaşımsın.
You... You're my best friend.
Sen benim en iyi arkadaşımsın!
You're my best friend!
Çocukken olduğumuz gibi sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend, just like when we were kids.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
You'd be my friend.
- Sen benim en iyi arkadaşımsın, Cindy.
You know, you really are my best friend, Cindy.
Harper, sen benim en iyi arkadaşımsın.
Shhh. Harper. You are my best friend.
Özellikle de senin için Dar. Çünkü sen benim en iyi arkadaşımsın.
And especially you, dar, because you're my best friend.
Sen benim en iyi ve en dürüst arkadaşımsın, ve gölgene bile bundan bahsetmeyeceksin.
You're my best and my truest friend, and you won't tell a soul.
Sen benim en iyi ve en yakın arkadaşımsın Kuzen Rudolf.
You're my best and nearest friend, Cousin Rudolf.
Sen de benim en iyi arkadaşımsın.
- You're my best friend.
George, sen benim dünyadaki en iyi arkadaşımsın!
George, you're my best friend in the whole world!
Sen benim Dünya'daki en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend in the whole world.
- Bu yüzden sen benim de en iyi arkadaşımsın.
- So, that makes you my best friend too.
Peter benim oğlum sen de en iyi arkadaşımsın, tamam mı?
Peter's my son... and you're my best friend, okay?
Dolayısıyla sen artık benim en iyi arkadaşımsın.
And that makes you my new best friend.
AmA, Dawson sen benim en iyi arkadasımsın, ahbab.
But, Dawson you're my best friend, man.
Renee, sen benim en iyi arkadaşımsın.
You're my best friend.
Kif. Sen benim en iyi ve en sadık arkadaşımsın, ama yeniden hor görümü kazandın.
You're my best friend, but you've earned my contempt again.
Sen de benim en iyi arkadaşımsın.
You are my best friend, too.
- Sen benim şimdiye kadar ki en iyi arkadaşımsın.
You are the best friend I've ever had.
Sen, benim en iyi arkadaşımsın, John.
You're my best friend, John.
Beni verecek birine ihtiyacım var. Sen benim en iyi arkadaşımsın.
I need someone to give me away You're my best friend
Sen benim en iyi, en iyi arkadaşımsın.
You are my bestest, bestest friend.