Set translate English
66,898 parallel translation
Senatör Choi ve Senatör Ganesh ile
You're also set to meet with senators Choi and Ganesh regarding criminal justice reform.
Gary Dwyer, Dışişleri Bakanlığı'na dönmek için yarın Aaron'la görüşecek, o var.
Actually, Gary Dwyer's still set to come in tomorrow to meet with Aaron about resuming his post as secretary of state.
İtfaiyeciler orman yangınlarını söndürmeye çalışırlarken bazen asıl yangını söndürmek için ufak bir yapay yangın çıkarırlar.
You know, when firefighters are trying to put out a forest fire, sometimes they'll... Set a backfire - to snuff out the original blaze.
"Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak."
"And you will know the truth, and the truth will set you free."
- Ayarlarım.
I'll set it up.
- O fonu sana ayırdım.
That trust was set aside for you.
Ben 7ye 3 oranla kalmayacağına inanıyorum.
I'd set the odds at 7-to-3, you're not.
İstersen Toni'yi ayarlarım.
You know, if you want, I could set you up with Toni.
Çünkü çocuklarım sette çalışıyorlar.
Because my kids are working on the set, that's why.
Daha da iyisi, Baby Jane'de sadece bir set var.
But even better, Baby Jane has one set.
Biliyor musun, bu sabah stüdyoya gelirken... Set ekibinin koşuşturmasını gördüm. Setin hazırlanışı, talaş kokusu...
You know, when I drove on the lot this morning, saw the crew bustling about, sets being built, the smell of sawdust...
Yoksa bu tekerlekli sandalyeden kalkıp seti terk mi edeyim?
Or shall I get out of this wheelchair and walk off the set?
Halkla ilişkiler ekibine sete tam erişim hakkı veririm.
I'll give your PR people full access to the set.
Setteki dedikodu zehirdir Bob. Çabuk yayılır.
Gossip on a set is poison, Bob, and spreads fast.
John Ford sadece bir film setini değil medyayı da nasıl yöneteceğini bilirdi.
Now, there's a man who commands not only a movie set, but his own press.
Set ekibi, yönetmen.
The crew, the director.
Sette atmosfer zaten buz gibi.
The atmosphere on set's frosty enough as it is.
Bu yüzden şarkıyı sette canlı olarak söylemeni istiyorum.
That's why I want you to perform the number live, on the set.
Sette görüşürüz Joan.
I'll see you on the set, Joan.
Artık şunları bir daha patlatmayacağını söylemiştin.
You said you weren't gonna set things off anymore.
Sen odadayken bir daha patlatmayacağımı söylemiştim.
I said I wouldn't set things off while you were in the room.
Tamam, şimdi ayarlamayı yapıyoruz.
All right, we're getting set up now.
Hayır hakime hanım, böyle iyiyim.
No, Your Honor. I'm all set.
Toplumla aranızdaki bağları düşünerek, kefalet borçlandırmasını kabul ediyorum ve 2500 dolar belirliyorum.
Now, given your ties to the community, I see no reason to deny you bond, which I set now at $ 2,500.
Peki o zaman, her şey tamam.
All right. So, we're all set.
Her şey tamam değil Bay McGill.
No, not all set, Mr. McGill.
Beyler, galiba lambaların işi bitmiş.
Hey, guys, think we're set with the lamps.
Disiplin Komitesi'ne olay yerini tarif etmek ister misin?
Would you like to set the scene for the disciplinary committee?
Bu ofis iki avukatın işleri için kuruldu ama artık bir tane kaldı.
This office is set up for two legal practices, and now there's only one.
- Kamera hazır.
- Camera? - Cam... camera set.
Charles'a yaptığınız... James ile onu mükemmel hazırlamışsınız.
What you did to Charles... you and James set him up perfectly.
- Hazırlayalım.
- Let's set it up.
- Geniş çekime hazırlan.
Get set for the master shot.
- Hazır mı?
- All set?
Basmak üzere olduğun makaleyi bence basmamalısın.
That story you were set to run, I don't think you should.
Setteki herkes onun pis vücut kokusundan şikayet etmiş olabilir.
- How? Anyone on that set could've complained about her offensive body odor.
- Sette tabii ki. Neden?
It's on the set, of course.
Sizin ve başrolü paylaştığınız oyuncunun briyantinli ve sivilceli çocuklar arasında Fabian'dan daha çok rağbet gördüğünüzü duydum.
I hear that you and your costar are more popular with the Brylcreem and acne set than Fabian.
Seni yakmak için kullanabilir miyim?
Can I use them to set you on fire?
Sette görüşürüz.
See you on the set.
Yarın sette görüşürüz. Güle güle.
- We'll see you tomorrow on set.
Sıradaki sahneye geçelim.
- Okay, next set up.
Setin ilk günü çok heyecanlıdır, değil mi?
There's nothing as exciting as the first day on a set, is there?
Benim sahnemde, sette onun ne işi var?
What the hell is she doing on this set during my scene?
Yarın sabah 07 : 00'de set var.
7 : 00 a.m. on set.
Bunu ayarlayan oydu.
He's the one who set it up.
Howard için bana söylemeden kurduğun Antiller'deki şu hesap?
The account in the Antilles, the one you set up for Howard without telling me?
Ve basın özgürlüğü hakkımın olduğunu da bilmenizi... EKLEE 04 : 05
And I assert the rights afforded to the press by the humanitarian law set forth by article- -
Her şey hazır.
We're all set.
İstikameti ayarla.
Set the course. Hey.
- Neden? Chuck'ın bu işteki rolünü ortaya çıkarır bu. İfade vermesi falan gerekir.
Because that would reveal Chuck's involvement, testimony and all that, and Chuck did not set all this in motion to have that happen.