Sevecen translate English
992 parallel translation
Jean Diaz, şair zeki, melankolik sevecen, tam bir Fransız.
Jean Diaz, the poet, all intelligence, all melancholy, all tenderness, all France.
- Her zaman sevecen, çok tatlı bir adamdı.
- Always friendly, such an agreeable fellow.
Kimsenin davranmadığı kadar sevecen davrandı bana.
He was friendly to me as no man ever was.
İyi eğitimli ve sevecen yanları var.
He's well-educated, has lovely manners.
tutukladığı zaman, sana karşı nazik ve sevecen davranmıştı.
When he had to arrest you, he was so decent and compassionate towards you.
Ne kadar da sevecen, değil mi? Yavru bir kedicik gibi.
Isn't it affectionate, like a baby kitten?
Bence zavallı çocuğun mahkeme salonunda sevecen bir yüz görmesi fena olmaz.
I think the poor guy ought to see one friendly face in the courtroom.
Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Maybe I love her most when she's her meanest... because I know that's when she's loving most.
İşe gittiği zamanlar, annem ona bir iki vurur... ve neşeli ve sevecen biri olana kadar... içmeden gelmemesini söylerdi.
When he was out of work, my mother used to give him two at a kick... and tell him to go out and to not come home... until he'd drunk himself cheerful and loving like.
Bazı insanların sevecen bir yüzü vardır, bazısının da yoktur.
Some people have likable faces, some don't.
Sevecen çocuk.
Cheerful boy.
Onunla olan beraberliğimin ona göre anlamı sevecen ve iyi bir eş olmak değilmiş, onun yerine...
When I discovered my relationship to her was supposed to be not that of a loving husband and a good companion, but...
Sanki seni sevecen büyükannenden koparıp almışım gibi.
As if I'd snatched you away from your loving grandmother.
# Her seferinde yumuşak ve sevecen sözlerine teslim oluyorum #
Each time I surrender To your words, soft and tender
Sevecen bir vedayla
♪ W ith a fond good-bye ♪
Sarışın, 1.75 boyunda, kalın dudaklı ve sevecen.
She's blonde. Five foot six, full lipped and very affectionate.
Pek sevecen değilsin bugün.
You're not very tender today.
Ama senin de zayıf ve çocuklar kadar sevecen olabileceğini biliyorum
But I know you can be weak and tender as a child.
Çok sevecen bir yüz.
Mmm, what a kindly face.
Onları senin aşırı sevecen insafına bıraksam, iki haftada karakterleri bozulur.
Their characters would be ruined in a fortnight if I left them to your over-tender mercies.
Sevecen bir arkadaş.
Lovely fellow.
Ne güzel bir armağan, sevecen ellerin yarattığı ve meydana getirdiği güzel ve yararlı bir şey.
What a beautiful gift, created and made by loving hands. A thing of beauty and utility.
Bir daha buraya getirilirseniz eğer, bu kadar sevecen bir şekilde olmayacaktır.
If you're brought here again, you won't be dealt with so leniently.
Susan'a karşı bu kadar sevecen olduğunuz için size teşekkür etmek istiyorum.
Thank you for being so kind to Susan.
Bir yerde anneyle tanışmanın en iyi yolunun çocuğa karşı... sevecen olmak olduğunu okumuştum.
I read that the surest way to meet the mother is to be kind to the child.
Ama o çok sevecen, iyi kalpli ve neşeli biri.
That's why... But he's so kind and nice and jolly.
- Ona sevecen bakar mısınız?
- Can you look pleasant at her?
Bu yüzden de siz ne kadar sevecen olursanız o da o kadar kötü hissediyor.
That's why the kinder you are, the harder it is for her.
Dünya, insanlar... her şey birden gözüme çok sevecen göründü.
The world, its people, everything in it suddenly seemed dear to me
Michiko ve Akiyama çok sevecen görünüyorlar, değil mi?
Michiko and Akiyama seem very affectionate, don't they?
"Kutsal çocuk öyle sevecen ve yumuşaksın ki..."
"Holy infant so tender and mild,"
Ona karşı nazik ve sevecen ol, böylelikle herşey eskisi gibi olur.
Be good to him, and everything will be fine again.
Sevecen ve güzel bir bayansınız.
You're a lovely, attractive woman.
Sevecen tebaam doğum günümü kutlamamıza yardımcı oluyor.
My affectionate subjects helping us celebrate the event of my birth.
Ancak ondaki kibar ve sevecen tüm yönler yavaş yavaş yok oldu.
But all that was gentle and loving about her slowly withered away.
Ama her şeyin yaratıcısı, tüm yaşayanların kalplerindeki sevecen ruhtur.
But the creator of all things. The loving spirit that lives in all our hearts.
Tıpkı babası gibi o da sadık, sevecen ve neşelidir. Ama her zaman birine ihtiyacı vardır.
She's very like him, loyal, and affectionate, and gay, but always needing someone.
İnsan senin o muzip, arkadaş canlısı ve sevecen suratına bakınca...
It's just that one look at your kindly face, which is so full of fun, good fellowship...
Çok duyarlı ve sevecen.
She is tender and loving.
Dokunmasına bile tahammül edemezken sevecen eş rolü oynadım.
I've played the part of a loving wife, when I can't bear the touch of his hands.
O son derece sevecen...
He was awfully fond of -
Sana sadık sevecen kitlenle mi?
Ridicule who? Your loyal loving subjects?
Sevecen bulduğun şu beyin yeşil odadan ayrılmadığına emin ol.
Livenbaum. That gentleman you are so fond of, see that he does not leave the green room.
Ve senin, o sevecen babanın içinde bile hala akılsız bir ilkel var.
... and even in you, the loving father, there still exists the mindless primitive...
- O sadece sevecen oluyor.
- She's just being kind.
Sevecen de.
Affectionate too.
Çünkü ben Moskova'nın en sevecen ve çekici kadınıyla evlendim ve buna dayanamıyorum.
Because I married the most loving and attractive woman in Moscow, and I can't stand it.
Gerçekte, birbirlerine karşı oldukça sevecen görünüyorlar, tıpkı bir grup içinde yaşama gibi.
In fact, they seem to be quite fond of each other, and like living in a group.
Sevecen, yardımsever...
Sympathetic, helpful...
Herkes çok sevecen.
Everyone's so friendly.
Arthur'dan bıktık usandık, hep ondan kurtulmaktan söz ettin, şimdi de, ardından onun hakkında sevecen ve duygusal sözler ediyorsun.
You were fed up with Arthur, all you talked about was getting rid of him, and now that he's gone you go all soft and sentimental about him.