Shirt translate English
15,114 parallel translation
Bu lafı tişörtün üstünde falan mı gördün?
What, you read that on a T-shirt or something?
Bej pantolon, pantolona sokulmuş gömlek.
The khakis, neatly tucked in shirt,
- Bluzunun içinde mi arıyordun?
- Where? In her shirt?
Bu gömleği yakmam lazım.
I have to go burn this shirt.
Evet ve üstünde yüzüm olan bir tişörtü var.
Yes, and a T-shirt with my face on it.
Aracın yaklaşık 10 metre kadar gerisinde durur durmaz gömleğimin cebindeki ufak not defterini kullanmaya başladım.
As soon as I stood behind the vehicle approximately 30 feet, I used the small notepad out of my shirt pocket.
Bu şey aynı tişörtünde ejderha taşıdığın zaman olacak bir tür his?
It's like that kind of feeling you get when you have a dragon on your shirt, you know what I mean?
Ibrahimovic, Ajax formasını giymeyi hak etmeyen bir çocuk.
Ibrahimovic is a boy who doesn't deserve to wear the Ajax shirt.
Formanı alabilir miyim?
May I have the shirt?
- Gömleğimi imzalar mısın?
- Can you sign my shirt?
Yüzümde her yerimde olurdu.
Everywhere, face, shirt, right there. Across my forehead.
Bir tişört 50 cent.
50 cents a T-shirt.
Orada öyle dikiliyorsun, demek ki aklında bir şey var.
Well, you're hangin'there like a shirt on a hook, so you got somethin'in mind.
Sana bir gömlek bulalım Walter.
Let's find you a shirt, Walter.
Tek boynuzlu tişörtü, bel çantası ve işe yaradı!
You had a unicorn shirt, a fanny pack, and it totally worked!
- Ama gömleğinin içinde.
- But I see it in your shirt.
Islak tişört yarışmasını Arty'nin bulduğunu biliyor musun peki?
Did you know Arty invented the wet T-shirt contest?
Düşündüm ki, hakkında açık konuştum Bir gömlek üzerinde düğmeleri açılabilen düğmelerin sayısı.
I thought that I have been clear about the number of buttons that can be unbuttoned on a shirt.
Bahse varım ki tişörtünü kaldırdığımda silahını göreceğim.
I bet if I lifted up your shirt, you'd have a gun.
Gömleğe bak.
Look at the shirt.
Güzel fiyakalı bir gömlek.
Beautiful fucking shirt.
Gömlekte bir mektup buldum.
I found the letter, in the shirt.
Evet, Jules tişörtüne gazoz döktü.
Um, yeah, Jules just spilled soda on her shirt.
Boktan beyaz polo gömleğini ve şu kıvrılmış haki pantolonunu at.
And you better lose that fucking white polo shirt and those pleated khaki pants.
Tişörtü leş gibi olmuş.
His shirt's all dirty.
Kardeşimin giydiği şu aptal tişörte bakar mısın?
Could you please look at that stupid shirt my brother's wearing?
Bu arada, güzel gömlekmiş.
Super shirt by the way.
Adamı gösteren gömlek bu.
It's the shirt that makes the man.
- Sence diğer gömleği mi giyseydim?
- You think I shoulda worn the other shirt?
Keşke diğer gömleğimi giyseydim.
I shoulda worn the other shirt.
Tişörtü diyorum.
The T-shirt.
Sadece tek bir tişörtü giyiyor. Sarılmanıza izin vermiyor.
He wears one T-shirt, won't let you hug him.
Tişört muhtemelen kumaş hassaslığından dolayıdır.
The shirt, most likely fabric sensitivity.
Bu gömlek yıkamada küçüldü mü?
Did that shirt shrink in the wash?
Çorabı gömlek olarak giymek...
Wearing a sock as a shirt...
- Herif tişörtümü istiyor.
He wants my shirt.
- Ver adama tişörtü.
- Give him the shirt.
- Tişörtümü istiyor.
- He wants my shirt.
- Boktan bir tişört zaten.
It's a shitty shirt anyways. Give it to him.
Tamam. Tişört ve 50 dolar. Tamam mı?
Shirt and $ 50, right?
Şimdi de ıslak tişört yarışması için hazır olun.
Get ready for the wet t-shirt contest.
Lestrada Bahar Tatili ıslak tişört yarışmasının kazananı beş numara!
The winner of the wet t-shirt contest at spring break is number five!
Islak tişört yarışmasını kazandı.
She won the wet t-shirt contest.
Tamam. 20, bir de tişörtün.
- Okay, 20... And your shirt.
Tişörtümü?
You want my shirt?
Üstünü çıkarıp etrafımda kasıla kasıla yürümeni istiyorum.
Personally, I'd like you to take your shirt off and prance around for me.
Köşedeki mavi gömlekli.
Blue shirt in the corner.
Gömlekle birlikte geldi.
It came with the shirt.
Gömleğinin içindeki.
- In your shirt there.
Halı lekelenmeden önce şu pisliği temizleyin, olur mu?
Well, it's getting late, girls, so... why don't, um, you get her a shirt and some paper towels and clean up that mess before it stains the carpet, okay?
- Tişörtün.
- Your shirt.