Shotgun translate English
2,802 parallel translation
Evimizin önünde tüfek sesleri duyulduğuna dair yarım düzine ihbar aldım.
I got half a dozen calls saying shotgun blasts were heard in front of our house, Pop.
Pompalı tüfeklerini görebiliyorum.
I can see their shotgun.
Bir tüfek alacağım ve kendimi patlatacağım..
I will take a shotgun, and I will blow... Woman... chillax.
Bu tüfekten kurtulmalıyız.
We need to get rid of this shotgun.
İndir şunu, gözümü çıkartacaksın.
Lower that shotgun, you'll shoot my eye out.
Ruger Güvenlik 6.357 Magnum siahım var, bir Remington 86 taktik tüfeğim var.
I have a Ruger Security Six.357 Magnum, a Remington 86 tactical shotgun.
Hadi, gel biraz av tüfeğiyle atış yapalım.
Come on, ride shotgun with me.
Bu yeterli olmamış ve pompalı tüfek çıkarmış!
That's not enough, so he pulls out a shotgun.
Benim hayvanı ancak bir av tüfeği indirir, değil mi, D?
It would take a shotgun to bring my animal down, right, D?
Ön koltuk benim.
Shotgun.
Ön koltuk benim!
Shotgun!
Ön koltuk benim dedim.
I called shotgun.
"Ön koltuk benim!" diye bağırdı ve kamyonete atladı.
He yelled "shotgun" and he jumped in.
Beni ve kızımızı dolu bir av tüfeğiyle tehdit etti.
He threatened me and our daughter - with a loaded shotgun.
Ön koltuk senin.
You called shotgun.
- Önde ben oturuyorum!
- l call shotgun!
Tüfeği alıyorum.
I'm getting the shotgun.
- Ön koltuk benim!
- Shotgun!
- Ön koltuk benim.
I call shotgun.
Ben de kaptım duvarda duran çifteyi ve iki uyarı atışı yaptım beynine
So I took the shotgun off the wall and I fired two warning shots. Into his head.
Önce ben.
Shotgun.
Ön koltuk!
Shotgun.
Kafasına pompalı ile vur!
Hit him in the head with the shotgun!
Sana yancı * bile olurum.
You know, I'd be happy to ride shotgun.
Şöyle bi şeydi, pompalı silah, elim üze...
I think it's, uh, ♪ sawed-off shotgun, hand on the... ♪
- Çifte.
Shotgun.
Yaklaştıklarında da tabancanı kullan
And when they get closer, time for the shotgun.
Ve daha yaklaştıklarında tabancanı kullan
And when they get closer, time for the shotgun.
Bizimkiler kız kardeşimin seks yaptığını öğrendiklerinde konuşma "düğün ne zaman?" ile başladı ve şöyle sona erdi...
When my folks found out my sister was having sex, the conversation began with "when's the wedding?" And ended with... ( Mimics shotgun cocking )
Bu da pompalı.
That's a shotgun.
İstersen başka bir şey de diyebiliriz ama ama sanki bu işi zorla yapıyormuşuz gibi davranmayalım.
We can call it whatever you want, but let's not pretend it's not a shotgun wedding.
Tüfeğim var!
I've got a shotgun!
Çifte Sonny Burnett.
Shotgun Sonny Burnett.
Elinde çifte vardı.
He has a shotgun.
Neredeyse ölüyordum, fakat kuzenim Johnny benden daha kötü bir şekilde vuruldu, yakın mesafeden pompalı tüfekle.
It almost cost me my life, but my cousin Johnny, he took it a lot worse than I did, a shotgun at close range.
Pompalı tüfek benimdir!
I call shotgun!
Bunu demek için çok erken.
It's too early to call shotgun.
Bunu söylemek için asla erken değildir.
It's never too early to call shotgun.
Kimseye pompalı tüfek yok!
No one's shotgun!
Dick, bana yardım etmek ister misin?
Dick, any chance you could jump in, ride shotgun?
Hem de pompalı.
It's a shotgun.
Dolayısıyla katil yolcu koltuğunda oturuyordu.
Ergo, "riding shotgun."
Ön koltuk benimdir.
Well, I call shotgun.
Biz kuyumcuya girip silahlı soygun yapıp kimseye kalp krizi geçirtmiyoruz.
We're not walking into a jewellery shop with a shotgun giving somebody a fucking heart attack.
Pompalı-yarak sür!
I got shotgun! Whoa, whoa!
- Shotgun! - Hayır.
Shotgun!
Pompalı tüfek kurşunları için.
For shotgun shells.
Tüfeği al.
Take that Shotgun.
Biliyor musun, sana pılını pırtını topla ve git dememe ramak kaldı.
Hey, I wasn't the one with the shotgun.
- Hayır, hayır, pompalı.
No, no, no, the Shotgun.
Yeter artık, tüfeğimi getir bana.
Nah, that's it, get me my shotgun.