English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Simply

Simply translate English

13,280 parallel translation
Başkaları görmezden gelebilirdi. Yahut sadece resepsiyonu arayabilirdi.
Others may have ignored it or simply called the front desk.
Basit düşün.
Think simply.
Çünkü günün sonunda hepimiz bir insanız ve bir şeyi adım gibi biliyorum. Başkan Grant iyi bir insandır. Sadece aşık olmuş müthiş bir adam.
Because we're all just people at the end of the day, and I know for a fact that President Grant is a good man... a great man who simply happened to fall in love.
"Bir şeyi adım gibi biliyorum. Başkan Grant iyi bir insandır." "Sadece aşık olmuş müthiş bir adam."
"I know for a fact that President Grant is a good man... a great man who simply happened to fall in love."
Bir şey değil.
I am simply dealing with something that 21 million other men in the U.S. are-are dealing with. I-It's nothing.
Hayır, ayrıca sırf laboratuvardan çıkmamın şeye iyi geleceğinden şüpheliyim.
No, and I'm growing skeptical that simply being out of the lab is going to fix my...
Ben sadece biyolojik ailelere katil yakıştırmasını uygunsuz buluyorum.
I simply think it's inappropriate to characterize birth parents as murderers.
Lara'ya olanlar eminim ki trajik bir kazaydı.
So I'm sure whatever happened to Lara was simply a tragic accident.
Hayatta kaçınamayacağınız şeyler vardır.
There are some things in life that simply can't be avoided.
Ben sadece sorunları olan birine yardım ediyorum.
I am simply helping someone with their problems.
Sonra basitçe para transferini bu adama kadar takip ettik.
Now we simply follow the wire transfer, and it leads us to our hit man.
Beni dinlemen gerek çünkü Miguel kulübeden kaçtı ve kayıplara karıştı. Ben de işi dolandırmadan onu bulup Adalet Bakanlığı bölümüne onu teslim etmek istiyorum.
I need you to listen to me, because Miguel got away from the cabin and he disappeared, and I simply want to find him, deliver him back into the arms of the Department of Justice.
Tüm şehirden hatta belki de daha fazlasından kan toplarsa onun için pek de yabana atılacak bir yemek olmamış olur.
If she's been collecting blood from the whole town and beyond then it may not simply be a food source for her.
Mary kraliçe olarak görevini yapıyorsun sadece.
Mary, you're simply doing your duty as queen.
Size basitçe beni vekil seçerseniz sadece son iki kralın yanında bulunan bir kadın seçmiyorsunuz. Bir kadın seçiyorsunuz.
I'll simply remind you that with me as regent you not only get a woman who stood at the side of the last two great kings, you have a woman.
O zaman testi kolayca geç ve adamla evlen.
Then simply pass the test and marry the man.
Ben basitçe benim ve bir sınıfa sokulamam.
I am simply I, and I cannot be labeled.
- Buna kötü zamanlama deniyor.
That was simply bad timing.
Göründüğü gibi elimizde yeterli bilgi yok.
We simply don't have enough information.
Sadece görevimi yapıyorum.
I am simply doing my duty.
Basitçe mermi çekirdeğini kovandan çıkartarak içinde sadece barutu bıraktı.
She simply removed the lead bullet from the shell, leaving only powder in the cartridge.
Plan basitçe söylersek, kendini ona sevdirmek.
The plan is simply for you to ingratiate yourself with her.
Mutlu Noeller dileyerek beni rahatsız etmek için geldiyseniz buna saçmalık derim, bayım.
If you are simply disturbing me to offer me greetings of the season... then I say humbug, sir.
Daha sonraki yazıda da C harfi var.
Then a later entry shown simply as the letter C.
Basitçe var olmak bütün olay.
It's about... it's about simply being.
Kim olduğunu bilmiyorum ama yürüyüp gitmene izin veremem.
I can't let you simply walk away.
Mümkün değil.
I simply can't.
Sadece bana adını söyle gerekir.
You simply must tell me your name.
Basitçe sağ elinizin içinde parmaklarınızın arkasında tutacaksınız.
You simply retained it in your right hand behind the fingers.
- Evet, ama altta yatan sorunu düzeltmek yerine,... basitçe... tekrar eden sorunda yalnızca bir olayı önlemek için...
- Yes, but rather than... fix the underlying problem, they simply... patched it to prevent one instance of the problem from recurring.
Yüksek sesli çığlıklar atarak balıkları sersemletiyorlar sonra kolayca bir araya getiriyorlar.
They stun the fish with loud blasts, then simply gather them up.
Çoğu, sadece ölümcül iğnelerle dolu dokungaçlarıyla iz sürerek sürükleniyor.
Most simply drift, trailing tentacles loaded with lethal stings.
Su altındaki mavi balina görüntüleri çok nadir bu yüzden basitçe yüzen bir balinayı kayda almak muazzam bir başarı.
Images of blue whales underwater are so rare that this shot, one simply swimming by is a major success.
Zambiya, 160 bin kilometrakerlik el değmemiş, bakir doğasıyla çitle çevirmek için çok büyük.
With over 100,000 square miles of untamed wilderness, Zambia is simply too large to fence in.
Yüksek teknoloji ürünü zıpkın kullanan bu modern zaman balina avcıları balinaların neden güvenli bir yere yüzüp gitmediklerine dair davranışlarıyla ilgili yeni bilgiler edinebilmek için avlanıyorlar.
These modern day whalers with hi-tech harpoons are hunting for new information about the whales'behaviour and why they don't simply swim out of harm's way.
Ama iklim değişikliği bu hızla devam ederse ayılar o kadar çabuk uyum sağlayamaz.
But with the current pace of climate change, the bears simply cannot adapt fast enough.
"Benim izlenimim, Avery ailesinin tek isteği... "... mevcut avukatı ya da başka bir avukat olsun yeter ki Brendan'ın savunulması. "
My own sense is that the whole Dassey and Avery family is hoping that the current lawyer, or some lawyer, simply will defend Brendan Dassey. "
Sanırım Teresa Halbach'i aramak için baktıktan sonra garajda gerçekten bir arama yaptığınız ilk tarih oluyor.
I think that's the first time you actually searched the garage rather than... simply sweeping through it to look for Ms. Halbach?
Kan lekesi var mı diye bakıyordum sadece, evet.
I was simply looking for blood stains, yes.
Bu da düpedüz kaçak güreşmektir.
And that is quite simply to totally back off.
Burada kastettiğim sorun da bu yöntemle, bu madde gerçekten olmadığından mı yoksa fark edemediklerinden mi böyle bir sonuç çıktığını bilememem.
And the problem in that regard is, from this method, I don't know whether that's simply because they didn't detect it or because it wasn't there.
O kan örneklerinin Bay Avery'nin kanının olduğu tüpten gelmiş olması da gayet mümkün ancak bu durum laboratuvar ortamında tespit edilemez.
It's quite possible that those blood swabs could've come from Mr. Avery's blood tube, but simply not been detectable by the laboratory.
Onu suçlu bulmayın, çünkü hiçbir şeyden haberi yok ve kesinlikle rol yapmıyor.
Don't convict him because he simply doesn't know... and he's honest about it.
Hâkim yalnızca davayı onlara devretti ama bu akşam yapılacak müzakerenin süresiyle ilgili bir talimat vermedi.
The judge simply gave them the case and did not give them any direction as to how long they should deliberate tonight.
Onlar haklıdır, o kadar.
That they simply are right.
"Daha iyi oynaman gerek, o kadar."
"You simply have to play better."
Ne yazık ki, bazı yıllar bunu kolay kolay zamanında başaramazlar.
Sadly, some years they simply don't make it in time.
Yapması gereken tek şey, sıra boyunca yavaşça ilerlemek.
All she has to do is simply work her way along the line.
Yavrunun tek koruması, kuş tüyü paltosu ve eksi 40 derece soğukta bu yeterli değil.
The chick's only protection is his overcoat of down and at minus 40 it's simply not enough.
Yavrusunun güvenliği için geri dönmeyi başarmak zorunda.
For the sake of his chick, he simply has to make it back.
Açıkçası neden bahsettiğini anlayamadım.
I simply don't know what you're talking about.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]