Solucanlar translate English
685 parallel translation
En baskın organizmalardan biri tüp solucanlarıydı Ve bunlar 6 ila 8 fit boyundaydı, Ve insanınkine benzer bir kanları vardı.
One of the dominant organisms was what we call a tube worm and these were 6, 8 feet tall, and they had human-like blood.
Bu okyanusların derinlikleri bazı garip canlıların evi olabilir - Europa nın çekirdeğinden gelen minerallerle Beslenen devasa tüp solucanları.
Those ocean depths could be home to some bizarre life forms - huge tubeworms feeding on the minerals coming from inside Europa's core.
Eğer siz korkak solucanlar arasında, bu canavarların yaşadığı keşfedilmemiş ormanlara benimle birlikte gidecek kadar cesur olan varsa, elbette ki gösteririm!
I will - if any of you spineless worms are brave enough to go back with me into the trackless jungles where these monsters live!
Ben Rogers, kızların arkasına koymak için bütün solucanları getirecek.
Ben Rogers is gonna bring a whole lot of fishing'worms to put down girls'necks.
ve solucanlar vücudunu yok ederken yine de bedeninde Tanrıyı görecek.
And though after my skin worms destroy this body, yet in my flesh I shall see God. "
Sizi çürümüş solucanlar.
You rotten little worms.
İki yüzlü solucanlar!
Hypocrites! Maggots!
Solucanları seyretmek için durabilirim ve mikroskobik canlılara bakabilirim
I can stand the sight of worms and look at microscopic germs
Kuşların aradığı yerde Solucanlar bir göz atar
Where the early birds are seeking Early worms are slyly peeking
Solucanları dişleriyle nasıl ikiye ayırırdı hatırlıyor musun?
Do you remember how he used to cut worms in two with his teeth?
Mendebur solucanlar gibi çamurun içinde b.k yiyeceksin!
You'll be stamped into the mud like miserable worms.
Semenderler, kör solucanlar
Newts and blind-worms... er...
Solucanlar eğilip bükülüyorlar.
Worms are squirming
- Niye? Solucanlar hakkında söylediklerin.
To talk about worms the way you do.
"Solucanlar yıldız için" mi?
A star and an earthworm?
Solucanlar piknik yapacak.
The worms will have a picnic.
Ve sonra, karanlıkta kaybolur ama diğer duyularca korkunç biçimde gerçektir- -... solucanların o baskısı.
And then, invisible in the darkness... but all too hideously real to the other senses... the presence of the conqueror worm.
Tıpkı yarısından kesilmiş solucanlar gibi, onları öldüremezsin.
Like worms - cut them in half, you can't kill them.
Solucanları pek sevmem.
I'm not very fond of worms.
Solucanlar önemsiz ufak yaratıklardır.
Worms are petty little creatures.
Ama solucanların en büyük sorunu ölmeyi redederler.
But the problem with worms is that they refuse to die.
Solucanların benle ne alakası var şimdi?
How might this discussion of worms relate to me?
Solucanların gözleri de yoktur.
They don't have eyes either.
Ne bulunursa yeniyor - yılanlar, hatta solucanlar ve fareler.
Everything becomes food - snakes, even earthworms and mice.
Biz sefil solucanlar pantolonlarımızı giyerken biraz dışarı çıkabilir misiniz acaba?
I wonder if you'd be gracious enough to step outside for a moment... while we miserable worms get our drawers on.
Hadi, hadi, siz kendini bilmez ve cıIız solucanlar.
Come, you froward and unable worms.
Solucanların kanıyla!
The blood of the worms!
Dünyadaki elektrik balıkları, Antos IV'ün dev solucanları...
The electric eel on Earth, the giant dry-worm of Antos IV. - The fluffy...
Solucanlar.
Worms.
- Yeşil solucanlar mı?
- Green worms?
cesetlerin içinde dolaşan solucanlar gibi,
we'll be the worms in a corpse, eh?
Benimki altı metre yerin altında, Putney'de... solucanları kovalıyor!
Mine's six feet under in Putney... chasing worms!
Solucanlar, cırcır böcekleri, çekirgeler sinekler, örümcekler, yenecek iğrenç şeyler.
Worms, crickets, grasshoppers flies, spiders, slimy good things to eat.
Sizin gibi solucanlar için değil.
It's not meant for worms like you.
Bu ölümden korkan solucanları görüyor musun?
Excuse me, could I have a light?
Biz burada solucanlar gibi yaşayıp, çürürken... Onun yüksekte, ışıkta yaşadığını da biliyorum...
I see him living high in the light... while we rot and hide like grubs.
solucanlar, örümcekler ve her geçen böceği!
Worms, spiders, every last insect.
Ve derimi solucanlar yok etse bile... yine de bedenim tanrıyı görecek... onda kendimi göreceğim.
And though after my skin worms destroy this body... yet in my flesh shall I see God... whom I shall see for myself.
Sizi kahrolası solucanlar.
You goddamn worm.
Sırılsıklamdım uyuduğumda Solucanlar yedi ekmeğimi
I slept soaking wet And the worms ate my bread
Cennette, solucanlar bile şirindir.
In paradise, even the worms are cute.
Bir iyilik perisi onun yardımına gelene dek, bu süt ve bal diyarında solucanlar ve kurtlarla hayatını idame ettirmek zorunda.
He'll have to live on worms and grubs in this land of milk and honey unless some fairy godmother comes to his aid.
Ve ben onun, pis solucanları öldürmek için gönderdiği parlak kılıçlı meleğiyim.
And I'm his angel with the flaming sword, sent to kill dirty worms.
Solucanlar gözlerinizi, dudaklarınızı ve ağzınızı kemirir.
The worms shall consume thine eyes, thy lips, thy mouth.
Solucanlar, yatin, Missouri pislikleri!
Verminous, lying, Missouri scum!
Solucanlar sadece en üst kata kadar indiği için şanslıyız.
I suppose we're fortunate those things only reached the floor below the attic.
Solucanlar, bunlar solucanlar.
Worms, these are worms.
Bütün solucanları çıkardık ve onları rahat bırakıyoruz, kıpırdamıyorlar.
We all have worms and while we leave them in peace, they don't move.
Birayla solucanlar arasında bir bağ var.
- Sure do. Something about the six-pack and the worms.
Muhtemelen o zamanlarda olduğu gibi bugün de geceleri solucanlar, böcekler ve kertenkele gibi küçük sürüngenlerle beslenerek yaşarlar.
They live now, as they must have done then, by feeding at night on worms, insects and small reptiles, like lizards.
Bu konudaki genel açıklama, hepimiz yani, ağaçlar, insanlar, balıklar, solucanlar, bakteriler, hepsi 4 milyon yıl önce, gezegenimizin ilk günlerinde varolan, tek bir canlıdan meydana geldi.
The usual explanation is that we are all of us, trees and people anglerfish, slime molds, bacteria all descended from a single and common instance of the origin of life 4 billion years ago in the early days of our planet.