Sonuç translate English
10,207 parallel translation
Sonuç olarak savaşa hazır dört filomuz var.
Total of four, we are ready for battle.
Çoğu yazar gibi benim de giriş, gelişme ve sonuç kavramına karşı hassas bir bağlılığım var.
So, like most writers, I have a sentimental attachment to the concept of a beginning, a middle and an end.
Vardığın sonuç nedir?
What's your conclusion?
Hikayelerinizi yazarken öncelikle sonuç kısmında daima kafanızın karışık olduğunu belirtmişsiniz.
You described how when you wrote your tales it was always the conclusion that first preoccupied you.
Vardığım sonuç önseziye değil üç seneyi aşkın bir süre zarfında derlenen pek çok polis kaydına bağlı.
My conclusion was based not upon some intuition but on a mass of police reports compiled over three years.
"Yanlış pozitif sonuç, bazı mide tümörlerinin belirtisi olabilir."
"A false positive could be certain types of stomach tumors."
Sonuç?
And?
Yani sonuç neydi?
So, the result was?
Bayanlar, sonuç nedir?
Hey, ladies, what's it gonna be?
Sonuç hep aynı olacak...
But the result is always the same...
Hangisi olursa olsun sonuç aynı.
No matter which, the consequence is the same.
- Üç cümle. Mesele, eylem, sonuç.
Three sentences- - issue, application, conclusion.
Daha iyi bir sonuç mu bu?
That's a better takeaway?
- Sonuç alana dek işkence edeceğiz.
Torture her until she breaks.
Sonuç?
And so?
Sonuç olarak...
And so...
Kubbe ortaya çıktığından beri, olacak tek sonuç buydu.
Since the dome came down, that was the only outcome there was ever gonna be.
Sonuç olarak bunu Junior'a uygulamadan önce,... neden bize sıkı dostun Patrick'e gerçekten neler olduğunu anlatmıyorsun?
So before you stick this in Junior, why don't you tell us what really happened to your good friend Patrick.
Sadece tedavi sonuç vermediği için umutsuz.
He's just desperate because the cure failed.
Sonuç olarak, çete büyük bir oranda para kaybetti ve ben de en yakın yandaşımı...
As a result, the gang lost a chunk of money and I lost my closest ally.
Buradan ulaştıkları sonuç... bu kişinin tıbbi ya da acil sağlık hizmetleriyle ilgili olan biri olduğu... ceset için "Kadavra" kelimesinin kullanıldığını bildiği.
They would conclude that that meant that the person had something to do with medical or ambulance services, somebody who is involved in that and would know and use the word "cadaver" for a body.
Sonuç olarak Frank Costello'ya "Yeraltının Başbakanı" dendi.
And as a result, Frank Costello becomes known as the "Prime Minister of the Underworld."
Pogo ve abimi birleştirmeye çalıştırtık ama sonuç berbat.
We have been trying to unite Pogo and red, but apparentlyno result.
Tamam, hemen bir sonuç çıkarmayalım. DNA!
Okay, wait a second here.
- Sonuç?
And...?
MRI ve CT taramalarında negatif sonuç.
Negative results from MRI and CT scans.
Bedeninden çıkan balistik kanıtlara dair veri tabanından sonuç yok.
Ballistic evidence recovered from her body had no matches in IBIS.
- Sonuç almazsa fonunu kaybeder.
If he doesn't get results, he'll lost his funding.
- Acele sonuç çıkarıyor olabilir misin?
Couldn't you be jumping to conclusions?
Sonuç olarak bu kaftanı almanızı istiyorum.
Finally, I'd like you to have this coat.
Çabalarımız sonuç verecek.
It's not a waste.
Sonuç olarak polis katili bulmayı başaramamış ama bu adam da dahil, bir kaç tabanca hayranını şüpheli olarak belirlemiş.
Police were ultimately unable to identify her killer, though they did flag several gun enthusiasts as persons of interest, including this man.
Sonuç bir gün sonra belli oluyor ve doktorlar ona göre ne yapacaklarına karar verecekler.
A few minutes. Twenty-four hours to get the result, and then the doctors can decide how to proceed from there.
Ve sonuç olarak da, bu işte gayet iyiyim.
And as it turns out, I'm quite good at it.
Ve aklında ne gibi bir sonuç var?
And what variety of carrot might you have in mind?
Çünkü... onu bir kez çalıştırdığımda... baya sonuç aldım.
'Cause, uh... that one time I trained him, saw a lot of results.
Sonuç almaya başladık.
Oh, yeah, hits just keep on coming.
Bir sonuç aldığında arayacak.
She'll call when she gets a hit.
Yani resmen soruşturma bir sonuç vermedi.
So, officially, the investigation's inconclusive.
- Kupanın gerçekliği ile ilgili yaptığım önceki test sonuç vermedi.
Now what are you doing? My previous test of the Cup's legitimacy proved inconclusive.
Bacağını ameliyat edecek 20 farklı doktor bulabilirsin ama sonuç değişmeyecektir.
Listen, you could find a doctor to perform 20 operations on that leg, and it wouldn't change a thing.
Josh'un siyahlarla yaptığı deney daha karışık bir sonuç ortaya koydu.
An utterly shocking trend with Josh's black participants suggests that it's much more complicated than that.
Bu bana göre istisnai bir durum. Çünkü bu deneme çok güçlü sonuç verdi.
So that was really exceptional to me because it showed that experience was so powerful.
Bu süpriz bir sonuç ama Mathew nedenini biliyor.
It's a surprising result, but Matthew thinks he knows why it's the case.
Sonuç olarak, aylar geçtikçe kurşun, yara dokusuyla kaplanır mühürlenir.
Finally, as the months pass, the bullet becomes encased in scar tissue... sealed off.
hemen sonuç bekleme.
Use your head a little, and don't expect an immediate answer.
Siz acınası insanlar antrenman ve azim gibi gereksiz enerji harcamadığınız sürece hiçbir sonuç alamazsınız.
You poor, inconvenient humans... Unless you train and persevere senselessly, you get nowhere.
Tamam panik yapmayacağım, sonuç olarak Robin ile olabilir.
No, I'm not going to panic. She might be with Robin after all.
Ortanca çiçekleriyle ilgili bir teoriyi test ettiğini düşünelim.. ... ama bir sonuç alamıyorsun.
Let's say you're testing a theory about hydrangeas and the theory doesn't pan out.
Sonuç negatif.
It's negative.
Sonuç olarak insanlar mafyalara paralarını vermeyi öğrendi.
And, as a result, people learned, they paid off the Mafia.