Sparkle translate English
656 parallel translation
Ne bir renk, ne de parıltıları var.
No color, no sparkle.
Işıl ışıl!
Sparkle and shine!
- Parlıyor değil mi?
- Doesn't it sparkle?
O coşku ise yüzde yüz Amerikalı.
That sparkle, that must be 1 00-percent American.
Biraz gülümse.
Try to sparkle a little.
"Ateş ve gizem ile parıldayan gözler."
" Eyes that sparkle with fire and mystery...
Ta içten ışıldasın
Sparkle and shine
Bak, nasıl da parlıyor.
Look at it sparkle.
- Çok enerjik ve keyifli görünüyorsunuz.
- I trust I see you full of sparkle.
Bu elbise seni gün ışığı gibi aydınlatmış.
That dress makes you sparkle like sun on water.
Işıl ışıllar.
They sparkle so.
Çekici kız, gerçi sohbeti biraz parıltıdan yoksun gibi.
A charming girl, though perhaps at times her conversation is a little lacking in sparkle.
İnsanlar ışık, pırıltı, göze hoş gelen şeyler arıyor.
People want light, sparkle, something pleasing to the eye.
Kıvılcımın ne zaman
When did your sparkle
Onların gözleri gibi parıl parıl parlayacak.
So that they shine as much as their eyes sparkle
Bugün, güneş senin sularında ışıldıyor.
Today, the sun makes your waters sparkle.
Göze hitap edecek şöyle içini gösteren bir şeyler.
You know, something peekaboo. To, you know, sparkle a little.
Biz müzikle, parlak renklerle, rüzgarla yıldızın parıltısı ile yaşarız.
We live in music, in a flash of colour. We live on the wind in the sparkle of a star.
On beş günlük bu göz jimnastiği bakışlarınıza iki saf elmasın parlaklığını kazandıracak.
Giveit 15 days and your eyes will sparkle again like two gems.
Kendi kostümümü tasarlayacağım..... siyah payetli olacak, böylece tenim bembeyaz ortaya çıkacak ve yürürken parıldayacağım, tüm o maskeli erkeklerle dans ederken göz kamaştıracağım.
I'm gonna design my own costume out of black shiny sequins, so that my skin'll look white against it and I'll glitter when I walk, sparkle when I dance with all those men in masks.
Sabah saat 5'te uyanıyorum, sırf Neely "ışıldasın" diye.
I gotta get up at 5 in the morning and sparkle.
- Saçma, güne heyecan katıyor.
- Nonsense, it adds a sparkle to the day.
Karayipler'de, klişelerin sularda pırıldadığı...
Caribbean, where the cliches sparkle on the waters...
Suçumuza 30'ların gerçek pırıltısını küçük amatör aristokratik acayipliği eklemeliyiz.
Milo, where's your sense of style? We must give our crime the true sparkle of the'30s, a little amateur aristocratic quirkiness.
İşte Kaftan teması üzerine yeni bir varyasyon, bu varyasyon akıcı ve yumuşak, hafif baskılı, ve ta ön yanına değin parlaklık ve ihtişamıyla.
Here's another variation on the caftan theme, this one flowing and soft, in a soft print, and with its sparkle and glamour right down the front.
Ve gözlerinin parıltısı.
And the sparkle of your eyes.
Gözlerinin feri sönmüş siluetin de gitgide çöküyor.
Your eyes have lost the last vestige of their sparkle, your silhouette now slumps perfectly.
Parla, yıldırım!
Sparkle, the lightning!
Aradığım deveyi bulamadım
Even the camel couldn't tolerate its sparkle.
Neden develri karıştıryorsun neden gerçeği kabul etmiyorsun Gözlerini ayıramadın ondan
Why point your finger towards the camel? Why don't you decently accept that your eyes couldn't bear that sparkle?
Kıvılcım... kıvılcım.
"with your eyes" "Spark... sparkle"
gözleri ışıl ışıl ve tabii ki sesi!
There's a sparkle in his eyes. And what a voice!
Hırsız, öyle bir zaman gelir ki, mücevher artık parlamaz...
There comes a time, thief, when the jewels cease to sparkle...
Zenginler saklar elmasları duvarlarda ki hiçtir Tanrının nimetleri karşısında, gökte ışıldayan Tanrı'nın...
The rich man hide the diamonds in walls..... embarrassed to compare them with the riches of the Lord, that sparkle in the sky.
Küçük kaçamaklar için Fransız kızları.
French girls for sparkle. Fresh California orange juice!
# Gözlerin hep parıldasın #
Let your eyes sparkle and shine
Parlayan Samanyolu patlamış mısır gibi yağıyor!
Sparkle, sparkle, the galaxy's a popcorn shower!
"Kalça Işıltısı" nerede.. Sanırım onlar taze sebze meyve reyonunda oluyor. .. duruyor biliyor musunuz?
Would you know where they put the bun sparkle?
Şimdiden soldu bile. Parlaklığının bir kısmı gitti.
It's fading already, it's lost a bit of sparkle.
Denizi gördüğünde gözlerindeki parıltıyı gör.
See her eyes sparkle when she sees that sea.
Sizi hayat dolu, mücadeleci gösteren bir ışık ya da kıvılcım.
A sort of flash or sparkle which shows a lively and challenging spirit.
Güzel balık yemleri.
Nice sparkle beetles.
Gözlerinin ışıltısını ortaya çıkarmış.
Makes your eyes sparkle.
Daireniz, siz gelinceye kadar cennetin yıldızları gibi parıldayacaktır, efendim.
Your palace shall sparkle like the stars in heaven upon your safe arrival, sire.
Bana hâlâ parıldadığımı söylemen lazım.
You tell me I still sparkle.
Tina Sparkle gibi bir şampiyon ortalıkta kiminle dans etsem diye düşünerek dolaşmıyor.
A champion like Tina Sparkle isn't going around wondering who to dance with!
Eyalet Şampiyonaları sunar. Büyüleyici Bay Nathan Starkey ve Bayan Tina Sparkle!
The State Championships, featuring the magical Mr Nathan Starkey..... and Miss Tina Sparkle!
Tina Sparkle mı?
Tina Sparkle?
"Pan Pasifik şampiyonu Tina Sparkle yeni bir partner arayışında."
"Pan Pacific champion Tina Sparkle is hunting for a new partner."
Tina Sparkle!
Tina Sparkle!
Bitti! Uzak durun! Uzak durun!
Stay away... these are the invaders - the tiny beings from the tiny place called earth who would take the giant step across the sky to the question marks that sparkle and beckon from the vastness of a universe only to be imagined.