Split translate English
11,211 parallel translation
Ekibimiz ikiye bölündü bölüneli...
Since our team split in two, you've been a
- Bizi bölmeye çalışıyor.
- Trying to split us up.
Ayrılalım! - Evet.
Split up!
Ayrılalım.
Split up.
Şurada, geçen yüzyılın başında aile parçalanmış.
But look. Here, at the beginning of the last century, the family split.
Parasını bölüşebiliriz.
We could split it.
Aramızda bölüşürüz, tamam mı?
Look, we'll split it with you, all right?
Bölüşecek bir para yok.
There's no money to be split.
Ama sonunda canınıza okuyan biz oluruz. Tam sinüslerinizden sizi ikiye ayırırız.
But we will end your asses, split you right in two, straight through to the sinuses.
- Neden doğruca gitmiyoruz?
- Why not go directly to Split?
Herkesi almıyorlar, içkide var, yarında Split'e gideceğiz.
Admission sorted out, drinks too, and we're leaving for Split tomorrow.
- Split'e.
- Split.
Aksi taktirde Everett Keck hala yaşıyor olurdu ve parayı üçe bölmek zorunda kalırlardı.
Otherwise Everett Keck would still be alive, and they'd have to split their money three ways.
İş bölümü yapmalıyız.
We have to split up.
Audrey'yle onu ayırmak için bir sorun kullandık.
We used a trouble to split her and Audrey apart.
Birlikte güçlü olduğunuzu biliyor.
He's trying to split you up. He knows you are stronger together.
Bizler dünyaya ön yargılı bakarız ve karar vermek için saniyeden az vakit varsa önyargılarınız sizi şok edebilir.
We all look at the world with prejudice, and when you have only a split second to decide, your own snap judgments may shock you.
Simulasyon düzinelerce karışıklıkla dolu ama siyah ve beyaz insanlar arasında eşit dağılımda.
Morgan : The simulation cycles through dozens of confrontations equally split between white and black male subjects.
Bir anlık bir karardı.
It was a split second decision.
- Tamam o zaman ayrılalım.
Okay... Let's split up.
Annemizle babamız ayrıldığında babam o evi elinde tutamadı ve satıldı.
When our parents split up, Papa couldn't keep the villa, so it was sold.
Ayrılalım mı?
You okay if we split up? - Yeah.
Otto Hahn diye biri atomu parçaladı diye ordan oraya zıplıyordum.
I was bouncing off the walls'cause a guy named Otto Hahn split the atom.
Alman bilim adamları atomu parçalayıp, 200 milyon volt açığa çıkarmayı başardılar.
German scientists have managed to split the atom, releasing 200 million volts.
Uranyumu nötronlarla bombardıma tuttuğunda, ayırıp bütün o içinde saklı olan enerjiyi açığa çıkarabilirsiniz.
When you bombard uranium with neutrons, you can split it apart, releasing all of that, uh- - that energy, that power that's locked inside.
Efendim, bence yönetim kurulunu idari ve bilimsel bölümlere bölmemiz gerekiyor.
- Sir, I think we need to... - Split the governing board into administrative and scientific divisions.
İki bölüm de bölünmeden önce seninle görüşmek için ısrar ediyor. Ve Harp Levazım Kurulu senin imzan olmadan olmadan acil ihtiyaçları kabul etmiyor.
The two divisions insist on meeting with you before they split, and the Munitions Board won't raise urgency standings without your sign-off.
Ayrıldıktan sonra ben de yeni bir başlangıç yaptım.
After the split, I wanted a new start, too.
İki hafta sonra ayrıldılar.
Two weeks later, they split up.
Sen ayrıldığında neler hissetmiştin?
'Well, how did you feel when you split up with yours?
Sen de kocandan ayrıldın.
You split with your husband.
Sid ve Evelyn 20 yıl önce ayrıldılar ama hepimiz hala yakın arkadaşız.
- Not for us. Sid and Evelyn split 20 years ago, but we were all still close friends.
Ayrılmalıyız, böylece daha çok alana bakarız.
We should split up. We'll cover more ground that way.
'İkramiye günü'bölündü.
The'bonus day'got split
Çünkü... annemle babam ayrıldılar.
My parents split up.
- Ayrılalım.
Let's split up.
Ben senin bir Sekiz Top'la yatmakla, şehri ikiye bölmekle küçük isyancıları bütün iç savaşçılarına çevirmekle meşgul olduğunu duyuyorum.
Slept with an eight-ball, split the city in half, turned a small rebellion into an all-out civil war.
Peki annem ve Alex bu konuda nasıl hissettiler?
Until we split up, yes. And how did Mom and Alex feel about that?
İki gruba ayrılıp sistemli hareket etmeliyiz.
We should split into two groups. Be more methodical.
Çekip gideriz o zaman.
Then we split!
Lades kemiği hasar görmüş.
The force of the train broke her pelvis and split her insides apart. She has a wishbone injury.
Bu diyalogdaki sıkıntıyı anlamamız çok fazla sürmeyecektir.
AND IT ONLY TAKES US A SPLIT SECOND TO NOTICE A PROBLEM WITH THE CONVERSATION.
Barbekü kombosunu bölüşmek ister misin? Baget ve pirzola.
You want to split a pit master combo, drummies and ribs?
- Evet, King Kong Banana Split.
Yeah, the King Kong Banana Split.
O sonuncu King Kong Banana Split'miş.
That's the last King Kong Banana Split.
Sonuncu King Kong Banana Split'ti o!
It was the last King Kong Banana Split!
Hayır, Michaelden ayrıldık zaten.
We should split up. No, we already split from Michael.
Bana epey iyi fiyat veriyor. - İyi para kazanıyorum.
He gives me a really good deal on the split and I make good money.
Her ani hareketinde kötü dikilmiş bir bebek gibi parçalanırsın.
Any violent movement, you'll split apart like a badly sewn doll.
- Ve buradan uçma zamanı.
Time to make like a banana and split.
- Ayrılmalıyız.
We need to split up.