Stiff translate English
2,203 parallel translation
Onun yerine sert bir şey alsan?
Wouldn't you prefer a nice stiff drink?
Çok dik duruyorsun.
You're too stiff now.
Soğuk, sert ve tuzlu!
It's cold, stiff and salty!
Ayrıca biraz sert ve işgüzardır.
Then again... she's a bit stiff and officious.
Kötü bir alet bir adamı silahsız gitmeyeceği yere götürür.
Stiff dick... lead a man places he wouldn't go with a double-barrel shotgun.
Kolun, kasılmış, kıpırdatamıyorsun, ne oldu?
Your arm, it's stiff, you can't move it, what happened?
Sanki sertleşen aletini sıçıyormuşsun gibi olur.
It's like getting a stiff rod when you're taking a dump.
Katı bir imaj vermek istemezsek, yumuşarız olur biter.
Well, if we're too stiff, then we'll just loosen up.
- Sert adımlar atarken.
- Stiff goose in your step.
Hey Riley! Çocuklarla konuşuyordum da, Phillip Trager adında silah taciri birinin cesedini bulmuşsunuz, öyle mi?
Hey, Riley, I was talking to JD... you guys caught a stiff named Phillip Trager, a gun-runner?
Bu bugün İngiltere'nin en büyük çatısı olma özelliğini taşıyor. Ve hala turistlerin burunlarını yukarı dikmesine neden oluyor.
And it remains to this day the highest roof in Britain and the single leading cause of stiff necks among tourists.
.... ve bu yapıt İngiltere'nin en büyük çatısına sahiptir. Ve hala turistlerin burunlarını havaya dikmesini sağlıyor.
... and it remains to this day the highest roof in all of Britain and the single leading cause of stiff necks among tourists.
Artık dudak bükmüyoruz.
No more stiff upper lip for us.
- "Dudak bükmek."
- "Stiff upper lip."
Bu benim ilk dudak bükme denemem.
It's my first attempt at a stiff upper lip.
Bunun anlamı, insanların sert bir içkiye en çok ihtiyaçları olan zamanda onları engellemek olur.
All that'd do is deny people a good, stiff drink - on the day they could use it the most.
Sadece koyu ve soğuk.
It's just stiff.
Onların o erekte hâllerini görüyorum, kadınlar azmış...
I adore it. I look at them all with their stiff little cocks and the women wet, wet with longing.
"Onların erekte hâlleri." Ne bu?
Stiff little cocks?
"O genç adamların erekte hâlleri."
What's going on? "The young men with their stiff little cocks."
- Çok gerginsin.
- You're so stiff!
- bu çok sert.
- It's so stiff.
Onlara cenette gibi hissettiriyorum, umut veriyorum, tenleri pürüzlü olsa bile, bazen inatçı olabiliyorlar, tanırım onları.
I put'em in heaven, give'em hope, even if their skin's rough, my staff'll be stiff, I know my stuff.
Boynum tutulacaktı!
I'll just have a very stiff neck!
Bu kasaba ölü rüzgarının dinmesini bekliyor.
This town is just waitin for a stiff wind to blow it over.
- Biraz tutulmuş gibi.
A little stiff.
Bu karda eve kadar yürümek zorundayım ve ayak parmaklarım da buz kesti.
I had to walk home in the snow and my toes are frozen stiff.
Sert ve soğuk bir yeni adam ve daha dinlenmiş olarak tabii ki
A stiff and cold new man and better rested, of course
Kulübe gidip sert bir şeyler içelim.
Let's go to my club, have a stiff one.
Koyu bir İngilizce kullanmış.
That's your stiff upper English for you.
Semsert, damarlı bir sikin mantar gibi kafası hoşuna gitmez mi?
Just like, shiny fucking stiff, hot vascular mushroom head.
Daha önce boş boş sesli konuşmuştum doğruca "son şans salonuna" gidip şapkamı ve rozetimi asıp koltuğa oturup,... ayaklarımı uzatıp, bir puro yakmanın zamanı gelmedi mi diye.
I was idly talking out loud earlier, wondering if it wasn't time for me to hang up my hat and badge and head over to the Last Chance Saloon for a few stiff ones. Sit on the porch, feet up, chew some tobacco.
O polis... ne şanslı herif.
That cop... what a lucky stiff.
Fakat yakalanırsak, cezası ağır olacak.
But if we're caught, the penalty will be stiff.
Birkaç gece önce zehir bıraktım, işin aslı, bunu yedikten sonra onları kanlı ve kokulu yapıyor.
See, I put the poison out a couple of nights ago. But thing is, once they eat that stuff, it makes them really stiff and bloody.
Oh, burada çok büyüksünüz, Mr Steel.
Oh, you're so stiff in there, Mr Steel.
Ve bir elini kölesinin kalçasına uzatırken onun kırmızı tepeli, fildişi oyuncağını tuttu,... mükemmel bir şekilde sert duruyordu.
And now, passing one hand round his minion's hips, he got hold of his red-topped ivory toy, that stood perfectly stiff.
Ama sen olmasan, boynum hâlâ tutuk olacaktı, değil mi?
But without you, my neck Would still be stiff Right?
Oh, Hargis boyuneğmezin teki.
Oh, Hargis is a stiff!
Dondun mu?
You stiff?
Tipiden yolu kaybetmişler. Nerdeyse donacaklarmış.
they lost their way in blizzard, and froze to stiff.
Ve bunu. Ne zaman esnekliğimi kaybettim ve çok yaşlandım ki?
When did I get so old and stiff?
Benim J.J. senin balinalardan birini Noel'den yeni yıla kadar... 7 gün 24 saat becerdi... ve sen bizi dolandırdın.
My J.J. bangs one of your whales 24-7 from Christmas to New Year's, and you stiff us.
Sizi dolandırmak mı?
Wait. Stiff you?
Ekstra ölü kim?
Who is the extra stiff?
Larry King'den biraz daha katı olabilir ama bir android olduğunu mu söylüyorsun?
Might come across a little stiff on "larry king," But you're saying he's an android?
Her kim "Genç öl ki cesedin güzel olsun" dediyse böyle bir şeyle karşılaşmamış olmalı.
Geez, whoever said "Die young and leave a beautiful corpse" - never met this stiff.
Ayrıca ayağımı da burkmuşum.
I can't knit to begin with. Quick relief for stiff shoulders.
Kes biletini.
Stiff him.
Kasların o kadar sertleşmiş ki...
You're so stiff...
Beni espri anlayışından yoksun biri gibi göstermişler.
They make me look totally stiff and humorless.