English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Stéphane

Stéphane translate English

219 parallel translation
Hata sende, Stéphane.
It's your fault Stéphane.
Stéphane, derhal bunu halletmeliyiz.
Stéphane, we have to take care of it right away.
Dediğim gibi, Stéphane.
I say, Stéphane.
Stéphane, yatağı olan bir otel belki de yiyecek bir şeyler daha buluruz.
Stéphane, an hotel with a bed and perhaps something more to eat.
Hoşça kal demiyorum Stéphane...
Not goodbye Stéphane...
Bana değil, lakin Stéphane'a.
Not to me, but Stéphane.
Vichy yandaşının Stéphane'ı fark ettiği yer.
That's where this Vichy chap noticed Stéphane.
Stéphane'a veda edeyim.
I'll say goodbye to Stéphane.
Söylesene, Stéphane'dan ayrılırken, sana bir mektup verdi, değil mi?
Tell me, when you left Stéphane, he gave you a letter, didn't he?
Stéphane'ın Café du Commerce'de Direniş'le toplantısı olduğunu da hatırlayacaksındır.
You will also remember that Stéphane had a meeting with the Resistance at the Café du Commerce.
Lakin, Stéphane Oskar Emberg isimli bir arkadaşıyla başka bir toplantı planlamıştı.
But Stéphane had arranged another meeting, with one of his friends, called Oskar Emberg.
Emberg'le hiç tanışmadın ; lakin, onu daha sonra trende Stéphane'ın yanında gazete okurken görecektin.
You never met Emberg, but you will have seen him in the train later on where he was sat next to Stéphane reading a paper.
Stéphane, doğrudan onun emri altındaydı.
Stéphane was directly under his command.
Lakin, Reims'ta Direniş ikisini de teşhis etti eğer Stéphane Café du Commerce'e gitmiş olsaydı muhtemel ki, dışarı sağ çıkamayabilirdi.
But in Reims, the Resistance had identified them both and if Stéphane had gone to the Café du Commerce it's possible he may not have come out alive.
İşte bu yüzden Stéphane'ı Café du Commerce'e değil Café des Maronniers'ye götürdü.
That's why he took Stéphane, not to the Café du Commerce but to the Café des Maronniers.
Stéphane'ın İngiliz sigarası yakması tesadüfi değildi.
It was not by chance that Stéphane lit an English cigarette.
Stéphane onlar yemi yutana kadar bekledi, sonra da casus peşindeyken oradan ayrıldı, bizatihi Direniş yandaşlarınca takip edildi.
Stéphane waited until he was sure they'd taken the bait, then he left, followed by the spy, he himself followed by the Resistance man and woman.
Stéphane mahzenin yolunu tuttu.
Stéphane made for the cellar.
Casus aptallık edip Stéphane'a evraklarını sordu ; Stéphane'a kaçırılmayacak bir fırsat sağlamıştı.
The spy stupidly asked Stéphane for his papers, giving Stéphane an opportunity he did not waste.
Stéphane mahzenden ayrıldı, planının işe yaradığının farkındaydı.
Stéphane left the cellar, knowing that his plan had worked.
Obez Michonnet'yi.
- Stéphane Michonnet.
Ben, akadaşımı gönderdim Stephane Michonnet.
- I sent a friend in my place. Stéphane Michonnet.
Stephane!
Stéphane!
İngilizce biliyor musun, Stéphane?
You understand English, Stéphane?
Stéphane, cumartesi atlatmıştım onu.
Did it on Saturday.
Davetiye Stéphane'dan, bana... "Boris Godunov" operasına bir bilet göndermiş.
Staphane invited me on Saturday to "Boris Godunov" opera.
Stéphane ve opera olunca.
You know... Staphane, opera...
- Siz Stéphane'sınız.
You are Stephane?
Merhaba Stéphane.
Good day, Stephane.
Güle güle Stéphane.
Goodbye. Goodbye
Zavallı Stéphane.
Poor Stephane.
Stéphane'ın mektubu, açmadım bile.
A letter from Stephane. I haven't open it. Wait.
Başta karım Stéphane koymak istiyordu ama bana biraz yumuşak geldi.
She wanted to call it Stephen. But that's a faggot's name, right?
Stéphane.
Stephane.
Stéphane, seninle konuşmak istediğim bir şey var...
Stephane, I've got to talk to you about something that's going on with me...
Ya Stéphane?
What about Stephane?
Stéphane... O başka bir hikâye.
Stephane... that's something else again.
Stéphane ile garip bir ilişkileri var.
He has an odd relationship with Stephane.
Stéphane'dı.
That was Stephane.
- Stéphane.
Stephane.
Stéphane?
Stephane?
Stéphane'dan bahsediyorum.
I'm talking about Stephane.
Stephane, hadi bakalım.
Now, supple. Go on. Hup!
Stephane korkuyordu ; korkudan titriyordu.
Stephane was afraid ; trembling with fear.
- Stephane.
- Stephane.
- Stephane?
Stefan.
- Onu duydun mu Stephane?
Did you hear that, Stefan?
Stephane bana sandviç getirdi hatta.
Stefan brought me sandwiches.
Lanet olsun.
Shit, Stéphane!
2364196'yı arayabilir misin?
Can you call Stephane? It's been engaged for two hours.
Stéphane.
- Staphane. I told her you are away.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]