English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Sözgelimi

Sözgelimi translate English

66 parallel translation
Kim gibi, sözgelimi?
Like who, for instance?
Acaba, sözgelimi, Bank of England beş sterlinlik banknotların tasarımında köklü değişiklikler yapmayı ve diyelim ki, bundan yedi yıl sonra çalınan laıplardan elde edilen banknotların değersiz hale gelmesini mi planladı?
Well, for example, has the Bank of England made any plans to radically change the design of the five pound note so that, say uh, seven years from now notes made from the stolen plates would be worthless?
Ne kadar iyi biri olursa olsun, bir erkekten kolaylıkla vazgeçebilir, ve sözgelimi, daha çekici bir erkeğe kapılabilirler.
In spite of his goodness, she will give him up for someone inferior, if that someone is more, shall we say, attractive.
Tut ki sen veben çekip bir yerlere gittik, sözgelimi Mexksiko'ya.
Suppose that you and I take off somewhere, like Mexico.
Bir küçük kasabada ev tutabilir, sözgelimi, New Jersey'de...
He can rent a house in some little town, let's say, in New Jersey...
Şey, sözgelimi, Grace.
Well, for example, Grace.
Bunun gibi bir şey, sözgelimi.
Something like this, for example.
Sözgelimi, silahının olup, olmadığı bölümünü.
Like the part about whether or not you had a gun?
Sözgelimi, öykü evlilik hakkındadır.
For example, the story is about marriage.
Şey, belki ona mezarlık demeseydik, belki ona başka bir isim verseydik, sözgelimi, dinlenme yeri falan gibi.
Well, maybe if we didn't call it a cemetery, maybe if we called it something else, like a resting place or something.
Sözgelimi, ona haftada 50 dolar verip, ona sonuna kadar destek olduk.
Say we give him $ 50 a week, support him until the end.
Gördüğün gibi, içeriden kilitleyebilirsin, ve sonra, diyelim ki, sözgelimi, bir süre tutsağını yalnız bırakman gerekti, dışarıdan da kilitleyebilirsin.
You see, you can lock it from inside, and then, say, for instance, you had to leave your prisoner alone for a while, You can also lock it from outside.
Anahtar, sözgelimi.
The key, for instance.
O zaman niçin ona sormuyorsun, sözgelimi, yarın öğle yemeğinde?
Then why don't you ask him, say tomorrow at lunch?
Sözgelimi, düşünün ki, Herbert aldatıldığını biliyordu.
Like suppose Herbert knew he was cheated.
Yani, sözgelimi, benim benzin depom neredeyse boş.
I mean, for instance, my gas tank is almost empty.
Sözgelimi, Robert Cressant.
For instance, Robert Cressant.
Sözgelimi, Bayan Bowlby?
For example, Mrs. Bowlby?
Sözgelimi, bir katil, ceset kendi kurbanı ise, onda dokuzunda bunu yapar.
For instance, a murderer will do it nine times out of ten, when the body is his victim.
Sözgelimi, şu resimler.
For instance, these pictures.
Bakın, sözgelimi, şefkatin kadınsı olduğunu düşünürüz, ancak bir çok erkek de müşfik olabilir.
Now, for instance, we think of tenderness as feminine, yet many men are capable of tenderness.
Sözgelimi?
For instance?
Sözgelimi, niçin Eddie ile bir tur atmıyorsun, ha?
Say, why don't you take a spin around with Eddie, huh?
Sözgelimi, bir cinayet.
A murder, for instance.
Yutmak, sözgelimi.
Swallow it, for instance.
Buluşsak mı, sözgelimi Cuma günü?
Why don't you meet me, say, Friday.
Sözgelimi şu adam, Ashley-Pitt.
This man, Ashley-Pitt, for example.
Bak, bir erkek hep bir eştir, bir babadır, ve aynı zamanda başka bir şeydir, sözgelimi doktordur.
Look, a man is always a husband, and a father, and something else, like a doctor.
Size konukseverliğiniz için, sözgelimi, 40 dolar ödememize izin vermenizi isterim.
I want you to let us pay you, say, forty dollars for your hospitality.
Sözgelimi, bir soruşturmadan alındığımda, birinin baskı yaptığını düşünüyorum.
For instance, when I get taken off a case, right away I figure somebody put the pressure on
Bir katil gibi, sözgelimi.
Just a type Like a murderer, for instance?
Para cezalarımı ödüyorum, sözgelimi...
I'm payin'me fines, like...
Sözgelimi, bu sabah, efendim.
Well, take this mornin', sir.
Çünkü bu sayede ihtiyar adam ne zaman bir suikastçısını göreve göndermek istese sözgelimi bir prensi öldürtmek için bu gençlerden birini çağırır ve derdi ki...
Thus it was, that when the old man decided to send one of his assassins upon a mission such as to have a prince slain he would send for one of these youths and say :
Sözgelimi güneyde kuytu kiliseler vardır.
Further south, there are some fine, old adobe churches.
Ah, sözgelimi, yeğeninizin kırmızı otomobili.
Uh, your nephew's red car, for instance.
Sözgelimi, benim babam şarap üreticisi idi, ben ise hayatımda yanlışlık dışında hiç üzüm çiğnemedim.
For example, my father was a winemaker and I've never stepped on a grape, except by mistake, in my life.
Sözgelimi, ailede alışveriş yapan kişi sensin.
For example, you do the shopping in your family.
Şey, sözgelimi, şu üzücü, karışık küçük notu anımsıyor musun? Bay Dudek sizin kapınızın altından içeri ittirmişti.
Well, for instance, do you remember that sad, confused little note... that Mr. Dudek pushed underneath your door?
Sözgelimi, geçen ay kuzenimin düğününde bir kaç fotoğraf çekecektim.
No, I don't, Lieutenant. Have you had breakfast yet?
Sözgelimi, Habib'in New York'ta hiç kalmak niyetinde olmadığı bir otel odası ayırttığını nasıl açıklarsın?
For example, how do you explain the fact that Habib made a hotel reservation in New York, which he obviously never intended to keep?
Sözgelimi, kendi adına bir iş yapmaya kalkışmış mı?
For example, has he gone into business for himself?
Onu belki biri bıraktı, ya da belki kurbanın cebinden düştü, sanki biri cesedi taşırken olduğu gibi, bir arabadan sözgelimi.
Maybe somebody dropped it, or maybe it fell from the victim's pocket, like if somebody was carrying the body, like from a car.
Fakat, sözgelimi, şu dondurmalı soda bardağını alın.
But, for instance, take these ice cream soda glasses.
Sözgelimi, oradaki şey nedir?
For instance, what is that over there?
Sözgelimi, şu var.
For instance, there's this.
Söz veriyorum, sezon içinde, sözgelimi final maçları sırasında gideceğiz.
I promise I'll take you later in the season, like, during the play-offs.
Sözgelimi, vites kolu gibi.
I mean, like the gearshift?
Uçakların maliyetini sözgelimi 450 milyon dolardan beş bin dolara düşürebilirsek ne kadar tasarruf edeceğimizi düşünebiliyor musun?
We charge the cost back from 450 million to $ 5000 each. Since I am talking about.
Şu çocuklar, sözgelimi.
These guys, for example.
Sözgelimi çekici insanlara karşı daha sempatik yaklaşıyorlar.
For example, did you know that they're more sympathetic to an attractive person?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]