Sözleşme translate English
2,007 parallel translation
Sürekli üretimi güvence altına alan bir sözleşme imzalayalım karşılığında biz de sizin yeni taleplerinizi düşünürüz.
Let's sign a contract now, so we don't have to stop production... And we'll take your new requests into acount.
Daha tutkuyla, Tanrı ile, uzun bir sözleşme yapardım.
But if I had known you were capable of writing with so much pain! With so much of thought! My God, I would have signed you a long time ago.
- Evet, sözleşme imzaladım.
- Yes or no. - Yes.
Evlilik öncesi sözleşme imzalarsa sorun olmaz.
As long as she gets a good pre-nup.
Petrol şirketi için sözleşme çevirileri yapmak pek egzotik sayılmaz.
Translating contracts for an oil company is hardly exotic...
Sonra bir gece, bu sözleşme yapan herif paralı askerlik için.
Then one night, this contractor guy -
Ama belli bir yere kadar, o anlamda sözleşme ekinde bütün o maddelere değindim.
Within limits, and to that effect, I have addressed all of the items On your contract rider.
Amerika'dan sözleşme yapmıştık bu büyük bir olaydı, Amerika'ya gidiyorduk, birini bulmak için bir aydan az vaktimiz vardı ve yola çıkmadan önce onun uyum sağlaması için.
It was a big deal, we had an American contract, we were going to the States, we only had less than a month to find somebody and get them in shape for us to go on the road.
Şu anda 100 milyonluk bir sözleşme müzakeresinin ortasında.
Of a $ 100 million contract negotiation.
Sözleşme görüşmelerinin gergin olduğunu sanırdım bir de.
I thought contract negotiations were tense?
Ne kadar süre sonra öğretmenlerle sözleşme imzalayabileceksiniz?
How soon do you think you'll have a contract with the teachers?
İmza atacaktı, peki sözleşme nerede?
He would have signed you, but where was the contract?
Bilgin olsun, sözleşme cebimdeydi.
For your information, the contract was in his pocket.
Nerede bu sözleşme peki?
But where did that contract go?
Hadi bir sözleşme daha yapalım.
Let's make another contract.
İkiniz arasında, bir sözleşme var mı diye soracaktım.
About the two of you. To ask if it's by contract.
Bu sadece bir teklif sözleşme imzalamıyorsun ya.
It's just an offer.. .. it's not like you've signed a contract.
Sözleşme yapmak zorundaydım.
[Sighs] I had to settle.
Demek istediğin iki sözleşme mi istiyorsun yani?
What you're saying is that you want two contracts?
- Ya iki sözleşme ya da hiç?
- Two contracts or none?
İki sözleşme ya da hiç.
Two contracts or none.
En kötü ihtimalle sözleşme patlar. En iyi ihtimalle santral patlar.
So, at worst, the contract blows, at best, the plant.
Hemen bir sözleşme hazırlanmasını istiyorum.
I want a contract drawn up immediately.
- Sözleşme hazırlamak uzun sürer.
- Drawing up a contract takes time.
Sözleşme yüzünden mi?
Is it about the contracts?
Farklı bir sözleşme.
It's a contract.
Sana beş yıllık bir sözleşme vaat ediyoruz karşılığında beş dakikayı mı çok görüyorsun?
We are giving you a five year contract and we need your five minutes in return?
Sana bu kravatı vererek Catherine seninle sosyal bir sözleşme yaptı.
By giving you the tie, Catherine has entered into a social contract with you.
Booth deniz biyoloğuyla sosyal bir sözleşme yapmış.
Booth has made a social contract with the marine biologist. I'm sorry? It's amazing, you go from injured testicles to the woman I'm dating.
Eğer bir deniz biyoloğuyla sosyal sözleşme yapıyorsan, bunları bilmelisin.
If you enter into a social contract with a marine biologist, you should know these things.
Bira tarifim için bir sözleşme imzaladık. 25 dolar ödedi.
We signed an agreement for my recipe. $ 25 he paid.
Sözleşme yoksa, okul da yok.
No contracts, no school.
Ve süresiz bakım için imzaladığımız sözleşme minicik puntolarla 20 sayfaydı!
And the damn contract we got for perpetual care is like 20 pages of tiny-ass print.
Sözleşme posta ile geliyor değil mi?
The, uh, the contract is in the mail, right?
Dr. Altman'la kalıcı bir sözleşme imzalamadıklarından bahsediyordu.
Chief shepherd discussing the fact That dr. Altman doesn't have a permanent contract.
Çünkü senden kalıcı bir sözleşme haberi bekliyordum ama henüz duyamadım.
Because I've been waiting to hear about
- Teddy'e sözleşme imzalatmışsın. - Evet, imzalattım.
I heard you gave teddy a contract.
Dün sana yapılmasını istediğim bir sözleşme listesi vermiştim.
Yesterday I gave you a list of terminations that I needed made.
Daha yeni 125 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladın ve eminim paranı yatırmak için güvenli bir şeyler arıyorsundur.
What's up is you just signed a $ 125-million contract and I'm sure you're looking for ways to safely invest your money.
Tamam, eğer bu sözleşme işiyse, birileri seni kiralamış olmalı, değil mi?
Okay, if this was contract work, someone had to hire you, right?
Biri kimliğimi çalar diye korktuğum için "I.D.-Preserve" ile sözleşme yaptım.
I signed up with I.D.-Preserve'cause I was scared somebody was going to steal my identity.
Sözleşme tamamen akdedilmeden orayı terk etme tamam mı?
And don't leave without a fully executed copy, okay?
- Sanırım sözleşme demek istedin?
I think you mean promises. Same thing.
Sözleşme imzalamış, ama bir şey ödememiş.
Signed a purchase agreement for it,
Lütfen kitabınızdan yararlanarak söylediklerime açıklık getirin. Bu sınıfı nasıl bir sözleşme biçimiyle tanımlarız?
Can someone please explain, using the terms from the book, how taking this class is like entering into a contract?
Bir sözleşme oluşturmanın temel prensipleri.
Well, it's essential elements of forming a contract.
Evet. Sözleşme oluşturmanın temel prensiplerini söyle bakalım.
Okay, what are the fundamental elements of forming a contract?
Takım yetkilileri boşta olan oyunculardan biriyle sözleşme imzalanabileceğini ve sözleşme başlamadan Nathan'ın başka bir takıma gönderilebileceği yönünde açıklama yaptılar.
"The team says they may explore free-agent options " and would also would consider trading for an established player "before the season begins."
Güzel ve yeni bir sözleşme hem de.
You have a nice new contract.
Parke döşemeler musluktan akan sıcak su ebeveyn banyosu cam kapı sözleşme itidal yemini.
Parquet floors... Hot water on tap... Indoor toilet...
Kalıcı bir sözleşme imzaladık.
We just signed a permanent contract.