Tahiti translate English
498 parallel translation
Tahiti?
Tahiti?
Tahiti dili sözlüğü hazırlamak için.
To make me a dictionary of the Tahitian language.
Bounty bu mu?
That's the Bounty for Tahiti?
- Doğru Tahiti efendim.
- Tahiti direct, sir.
Doğru Tahiti.
Tahiti direct, Mr. Christian.
Sırtında biraz izi kalır ama Tahiti'ye uyar değil mi?
A bit tattooed on the back perhaps, but just the right style for Tahiti, eh?
- Tahiti, geri zekalı.
- Tahiti, you fool.
Sonunda Tahiti'ye geldik.
Tahiti at last.
Bu durumda ne yazık ki Tahiti'de karaya çıkamayacaksınız.
Unfortunately, you will have no shore leave while we're here at Tahiti.
Bay Byam, Tahiti sözlüğünüz.
Mr. Byam, your Tahitian dictionary.
- Kuzeybatı, Tahiti.
- West-northwest, Tahiti.
Tahiti, çocuklar!
Tahiti, lads!
Tahiti!
Tahiti!
Burası Tahiti değil.
It ain't Tahiti.
Denize açıldığımız gün verdiğinin aynısı.
Like the one she gave me the day we sailed for Tahiti.
Tahiti, Fiji Adaları, Mercan Denizi.
From Tahiti, the Fiji islands, the Coral Sea.
Bu fotoğraf Tahiti'de çekildi.
This photograph is from Tahiti.
Tahiti'nin başkenti Papete'e. Tahiti'nin başkenti Papete'e.
To Papeete, the capital of Tahiti.
Tahiti Coğrafi İstasyonu Komutanı.
Commander in chief, geographic station Tahiti.
Joe, Bayan Marton'a, resim yapmak için Tahiti'ye gittiğimi söyle.
Joe, tell Mrs. Marton I've gone to Tahiti... to paint.
- Tahiti'ye mi geldik?
- Tahiti already?
Hey, burası Tahiti değil!
Hey, that ain't Tahiti!
Tahiti'nin en az 800 km uzağında.
That's at least 500 miles from Tahiti.
Tahiti'de hapisten kaçarken gardiyan bıçaklamışlar.
A guard was stabbed when they broke out of Tahiti jail.
Bunlar Tahiti'nin sıkı gözetim altında tuttuğu haydutlar.
These men are desperadoes Tahiti found necessary to keep under all possible restraint.
Tahiti'den kaçtılarsa, buradan daha kolay kaçarlar.
If they escaped from Tahiti jail, they can escape from here a lot easier.
Tahiti'deki gözlemevine telefonum.
My call to Tahiti, the volcanic observatory.
Tahiti hatta.
Tahiti is ready.
- Tahiti'ye gidiyorlar.
- In transit to Tahiti.
Yarın Tahiti'de genel valiye gideceğim.
Tomorrow, I'll be in Tahiti, the governor-general's office.
Tahiti'ye hapse gidiyormuşsunuz.
You're going to jail in Tahiti.
Tahiti hapishanesini yeğlerim.
I would rather the Tahiti jail.
Bir sonraki durak Tahiti!
Next stop, Tahiti!
Tahiti'de randevumuz var. Sekiz uzun yıl.
We got an appointment in Tahiti, eight long years.
Tahiti'de cezanızı affettirebilirim.
He's in Tahiti and I could get him to commute your sentence.
- Tahiti'deki bu adamı tanıyor musun?
- You know this big man in Tahiti?
Bir gemide Tahiti'ye güvenle yol alıyor olabilirdi ama bizimle bir fırının önünde oturmayı seçti.
He could be safe now on a boat on his way to Tahiti but he chose to be here with us sitting on the edge of an oven.
Tahiti yakınlarında bir Pasifik adada.
A Pacific island near Tahiti.
Beni Tahiti adasına götürecek gemiye baktım.
I looked upon the vessel that was to take me to the Island of Tahiti.
Tahiti'ye bunları bir şeylerle doldurmaya gidiyoruz, doğru mu?
We're going to Tahiti to fill them with something, right?
Yani bir kaç haftayı kurtarmak için, Tahiti'ye kadar yol boyu aç kalacağız, ha?
Oh, so to catch up a couple of weeks, we starve all the way to Tahiti, eh?
Peki, Tahiti'ye zamanında gitmek için ihtiyacınız olan tüm tayınlarınızı vereceğim.
Well, I'll give you all the rations you need to get us to Tahiti in time.
"Tahiti'ye zamanında gitmek için ihtiyacınız olan tüm tayınlar."
"All the rations you need to get us to Tahiti on time."
İşin aslı, efendim, biz sadece Tahiti bitki örtüsünün inanılmaz çeşitliliğini...
Quite actually, sir, we were simply discussing the incredible variety
Ama Tahiti'de, hakaret bu bayağı niyetlerin ihmaliyle bitebiliyor.
But in Tahiti, the insult lies in the omission of those lewd intentions.
Gemidekiler, Tahiti'lilerin aşk yapmayı bir iyi niyet jesti olarak düşündüklerinin ortaya çıkmasından memnun kalmışlardı.
The ship's company was pleased to have it confirmed that the Tahitians considered lovemaking a gesture of goodwill.
Ve Tahiti'li bayanlar bunu kanıtlamak için onlara her fırsatı sundu.
And the Tahitian ladies gave them every opportunity to prove it.
Anlıyorsunuz ki, Tahiti'lilere göre açık tenli olmak, güzelliğin göstergesiydi.
You see, to the Tahitians, a light skin was a mark of beauty.
Tahiti tarzı.
Tahitian style.
Ama Tahiti tarzı ona göre değildi.
But Tahitian-style love wasn't for him.
Horn Burnu'ndan Tahiti.
Tahiti direct by Cape Horn.