Takas translate English
4,090 parallel translation
- Orada Tanrı bilir kimlerle, çok gizli bilgileri takas ediyordu!
That he was out there trading top secret - information to God knows who!
Guantanamo'da bir hayat karşılığı takas edeceğim ne olabilir ki?
So I can swap what I know for a life sentence in Guantanamo?
Bana nasıl takas yapılacağını öğretmiştin.
You taught me how to barter.
Köprü, Cumhuriyetçi bağışlarının kesilmesi için bir takas mıydı?
Someone else. Was the bridge a trade-off to prevent additional GOP funding?
Biz ot ile beslenen sığır eti geçmek iseniz O takas gerektirecektir ABD dışındaki her inç kare Yukarı Kanada'ya, Orta Amerika hepsi ve Güney Amerika'nın içine.
Ifwe're to switchto grass-fed beef itwould require clearing every square inch ofthe U.S....... up into Canada, all ofCentralAmerica, andwell into SouthAmerica.
Normalde, geniş bir yapardım düğüm takas eksizyonu.
Normally, I'd do an extensive node-clearing excision.
Senin sürtük sarışın kızı ne zaman bu esmerle takas ettin?
So when'd you trade in bitchy and blonde for a... brunettte with bouncy Christmas hams?
Bir takas yapmak istiyorum oğluna karşılık Joe Carroll.
I want to make a trade... your son for Joe Carroll.
İki gün önce Moskova'daki takas noktamız engellendi.
Our dead drop was intercepted two days ago in Moscow.
Takas tutanaklarını, teknik programları ve yüksek yerlerdeki muhbirlerimizi öğrendiğini varsayıyoruz.
We can assume he was read in on dead-drop protocols, technical programs, high-placed assets.
Yaşamları takas etmek mi?
Trading lives?
Buraya takas yapmaya gelmedim.
I am not here to trade.
Basit bir takas. Laurel'e karşı babam.
Simple trade... my father for Laurel.
O zaman takası hemen yapalım.
Then we make the trade now.
Yıllar önce takas ettiğim şu parça için geldim kaybet ve bul.
I'm here about the item I traded you years ago... the lost and found.
Vale ve Alice karşılığında küçük pusulanı takas etmeye ne dersin?
How about I give you back your little compass in exchange for Alice and the Knave of Hearts?
Sandy, 20 bin rublenin, gizili takas noktasında saklanması kolay değildir.
Sandy, 20,000 rubles is not easy to conceal in a dead-drop location.
Konuşulduğu gibi GT Weigh parayla gizli takas bölgesine ilerleyecek.
Proceed with GT Weigh funds dead drop as discussed.
GT Weigh için gizli takası düzenliyorduk.
We were proceeding with the dead drop for GT Weigh.
Demek ki gözden kaybolmak için iki saaatini kullandı. Takası yerine getirdi ve tutuklandı. Karısı da iki saat bekleme nezaketini gösterip bizi aradı.
So he took two hours to go black, filled the drop, was arrested, and his wife took an extra two hours grace time and called us.
Gizli takas noktasının asıl amacı Kontol subayı olarak asla aynı yeri seçmemesidir.
The whole point of a dead drop is you aren't in the same place as your case officer, ever.
Efendim, büyük ihtimalle biliyorsunuz ki gizli takas noktasına giden GT Weigh iki gün önce Moskova'da yakalandı.
Sir, as you probably know, our dead drop to GT Weigh was intercepted two days ago in Moscow.
- Evinde ne yaptıklarını merak ettim. - Alın teri ile kazandığımız paramızı kalacak yer karşılığı takas ediyoruz.
Man, we just exchanging hard-earned American dollars for a place to stay.
Biraz daha takas yapabilirdik.
* *
Bu nedenle, güvenmeye başlamadan önce rehine takası olacak.
Therefore, there will be an exchange of hostages before we begin.
Hiç olmadı parmak arası terliklerimi biraz su için takas edebiliriz.
At least we were able to trade our flip-flops for some water.
Bunu kullanabilirim, Felix ile takas edebilirim.
This is something I can use, something I can trade for Felix.
Çocuğumla takas yapmayacağım.
I'm not bartering with my child.
Takas yapiyoruz.
We're making a trade.
Bunu bir takas olarak düşün Sandra.
Think of it as an exchange, Sandra.
Bu iyi Madeira fıçısını Setauket lahanasıyla başka nerede takas edecektim?
Where else am I gonna trade this finest cask of Madeira for a head of Setauket cabbage?
Takas için Londra Ticaret'e gidecektim.
My aim was to barter it on the London Trade.
Bazı malları takas ettim.
Look, I had to trade some goods.
- Onunla takas yaptım.
- I had to trade with him.
Ama öncesinde rehine takas edeceğiz.
But we would have to exchange hostages.
Takas, evet.
Trading, yes.
Çünkü Komutan ellerindeyse arayıp takas teklif edeceklerdir.
Because if they have the C.O., they're gonna call, try to make a trade...
Bugün takasım gelmedi.
I didn't feel like wearing it today.
Bu çocuk bir keresinde... - Çocuk bir keresinde beyzbol kartlarını takas ederken kandırdı beni ve çıldırdım ben.
- This kid cheated me trading baseball cards, and I flipped out.
Daha sonra beni takas karşılığı bir soyluya vermeyi planladığını öğrendim bir toprak parçası için.
Then, I found out he planned to trade me to a nobleman for a tract of land.
Bir mülk gibi takas edilmeyi kabul etmedim.
I refused to be traded like property.
Bu kadar şey olduktan sonra hala neden takası yapmak istesin ki?
Given everything that's happened, why would he still go through with the exchange?
İkinizi ve tutsağınızı New York'a götürüyoruz. Orada sizi temize çıkarma ve bir dolu parayla takas edeceğiz.
We're taking you two and your prisoner to New York, where we'll exchange you for full pardons and hard coin.
- Okuldan bir çocukla takas ettim.
I swapped it with a boy at school.
- Senin olmayan tespihle takas yapma.
The rosary is not yours to barter with.
Özgürlüğün için bir takas mı yapacaksın?
Make a trade for your freedom?
Ne tür malları takas yapar bu dul?
And what does this widow commonly trade?
Takas yapan adam hiç sormamış.
The trader never asked.
Şu korsana dönelim o ve sen sık sık takas yapar mıydınız?
So this fellow, this pirate, do you and he do business often?
Kötü boyanmış hurda bir pikap için benimle 60 bin dolar değerindeki bir arabayı mı takas etmek istiyorsun?
I'm not paying. You want to trade me a car worth $ 60k for a beat-up pickup with a bad paint job. [Laughs]
Benimle takas etmek zorunda değilsin.
You don't have to be bartering with me.