Takın translate English
29,715 parallel translation
Bu kadar kazanma takıntın olduğunu çözememiştim.
I never figured you for a sore winner.
Şunları takın ve içeri geçin.
Put these on and get in.
Ama eski sevgilisine olan garip benzerliğin, bilmecelere olan merakın düzen takıntın dışında ikiniz arasında ortak ne var ki?
It is a shock. But besides your... odd resemblance to his ex... a certain facility with riddles... compulsion for order... what is it that you two really have in common?
Artık Lucifer'ın bu şapşal takıntısını başka bir yolla halletmem gerekecek.
So, I need to find a more subtle way to end Lucifer's silly crush.
- Ona karşı neden çok takıntılısın?
Why are you so obsessed with her?
Siyahi toplumların asıl sorunun homofobi veya transfobiden ziyade erkeksilik takıntısıyla ilgii olduğuna inanıyorum.
Now, I truly believe it's, uh, has more to do with issues of masculinity in the black community than actual homophobia or... or transphobia.
Sen Piper'ı öldürmüştün... Bu sana karşı olan takıntısını açıklar.
and you killed Piper... that would explain her obsession with you.
Bu takım yıldız Güney Tacı anlamına gelir. Haklısın.
But you're right, it looks exactly like a Turner falling out the milky way.
Üçüncü taşı oluşturması için inşa edilmiş. Richard ve diğer uzmanlar taş tapınakların bu dizilimin Orion takım yıldızındaki yıldızları simgelediğine inanıyor.
Richard and other experts believe that this arrangement of stone temples is a deliberate echo of a triangle of stars in the constellation Orion.
Mayalar'ın bu üçlemeyi, bu yaratılış manifestosunu Orion takımyıldızından aldığını mı söylüyorsunuz?
You're telling me that the Mayans got this triad, this manifestation of creation, from the constellation Orion?
- Milli takıma katılacak mısın?
Will you join the national team?
Çünkü Cumartesi akşamı üçümüzün takılıp takılmayacağını sordu, ben de bir şeyden şüphelendiğini sandım.
Because she was asking if the three of us wanted to hang on Saturday, so I thought maybe she suspected something.
Tüm akşam onunla takıldın ve...
You're hanging on him all night and...
Düşündüm de... Takılmak için gelin istedim, arkadaşların yaptığı gibi.
Well, I thought... you know, y-you're welcome to hang out... like friends do.
Kızını bu takılara, benden daha fazla ihtiyacı var.
Your daughter needs these jewelries more than I do.
Alelade heriflerin burada takılmasını sevmiyorum.
I don't like a lot of casual guys hanging around.
Şu Kuzey Yakasının takım elbiselileri...
Ah, those North Side suits...
Tamam, neden o zaman gidip arkadaşın Andre ile takılmıyorsun?
Okay, why don't you go chill balls with your buddy Andre?
Takımların görmek istediği Travis Mack bu işte. - Tamam.
That is the Travis Mack teams want to see.
Hayir sadece bir kereliğine takıma yararın olsun diyorum.
No, I'm just saying try being a team guy for a change.
Çünkü sen takımın tek tehdit ögesi olursan gelecek sezon çifte markaja uğrayacaksın.
Because if you're the team's only deep threat, you're gonna see double coverage the entire season.
Bu kadın ve bin dolarlık takım elbiseli adam da.
And this guy, in the $ 1,000 suit.
Bu yüzden sadece ablamın peşine takıldım.
I was just tag along with my sister.
En güçlü kişi olduğun için bu takımdasın.
You're on this team because you're the strongest there is.
"Todd, kardeşiyle takıldığı için Tandy'ye kızgın."
"Todd's upset at Tandy for hanging out with his brother."
Neredeyse takımını ve kendini öldürtüyordun. - Ve...
You almost got your team and yourself killed.
Ama umarım takımın bir parçası olduğumu anlayabilirsin.
But I hope you can understand I'm part of the team.
Kız kıza takılacaksınız bugün biliyorum ama kaydedeğer herhangi bir şey olursa lütfen Winnie'ye haber verin.
I know you girls are just having a ladies'day in, but please keep Winnie up to date with anything that's noteworthy.
Senin takımınla Kırmızı Başlıklıların takımlarının aynı terzide dikildiği ortaya çıktı, Bay Fuji'de.
It turns out that your suit and the Red Hood suits were all made by the same tailor, Mr. Fuji.
Bu yüzden Bay Fuji'yi aradım, metal elli iri kıyım bir adamın ki etrafta bunlardan çok yok altı tane takım elbise aldığını söyledi, bu da demek oluyor ki Kırmızı...
Which is why I called Mr. Fuji, and he said that a large man with a metal hand... Not many of those running around... Bought all six of the suits, which means, ta-da, you're the architect of the Red...
Haberlere göre takımımın diğer tüm üyeleri kazı alanında ölü bulunmuştu.
There was a news report saying that every other member of my team had been found... dead at the site.
Ortağı olan Bradley'le takıldığını söyledi mi?
Did she tell you she was bonking her associate Bradley?
Hazır fırında makarnanız varsa bütün bir futbol takımını doyurmak o kadar zor bir iş değil.
You know, feeding a whole ball team isn't too big a job when you have macaroni and cheese dinner handy.
Ama Lucifer insan işine takılmış, sen de hâlâ babanın sadık kulusun.
Instead, Lucifer is obsessed with his human job, and you're still your father's loyal soldier.
Niye birden bire peşime takıldın?
Why the hell are you following me around all of a sudden?
- Anladım. - Ama olurda profesyonel sınırları aşıp... -... çıplak takılan ortaklardan olmaya kadar verirsen...
- But you know, if you ever did want to cross boundaries into "partnered friends who hang out naked..."
İnsanlarla takıla takıla hayal görmeye başlamışsın, anne.
I think human delusion is rubbing off on you, Mother.
Bir şeyi yok. Ama üç gündür aynısını takıyorsun.
Nothing's wrong with it, but you've been wearing it for three days.
Takım elbise sevkiyatının mı?
A shipment of men's suits?
Normalde sizi takımlara ayırırdım ama incelenecek çok fazla mayın var.
Normally, I'd have you work in teams, but we have too many mines to scout.
Kıyafetlerin, saçın, takıların, gözlüklerin birbirimizle konuşma kodlarını oluşturur.
Your clothes, your hair, glasses, jewelry, it's all a code we use to talk to each other.
Brandon'ın daha önce biriyle takıldığını duymadım.
I never heard of Brandon hooking up with anyone.
İşverenler bunların takılmasını kabalık olarak görse de yeni kuşak bunun... odaklanma ve üretimde faydalı olduğunu düşünüyor.
"While employers believe it's rude to wear earbuds in the workplace, millennials are using them to focus and be more productive."
- Güle güle, ben Arizona'ya taşınıp turkuazdan takı satacağım.
Bye! I'm gonna move to Arizona - and sell turquoise jewelry.
Kalın, kahverengi bir kemer takıyorum.
I wear a thick, brown leather belt.
Fakat takım arkadaşlarının bunu yapması iyi bir şey değil.
But that is not a cool thing for teammates to do.
Yoğun olan bisiklet yoluna yürümek istedi bisikletlere takılmak bir parmağını kaybetmek istedi belki de.
She decided to walk into a busy cycle lane, wanting to get tangled in a bike - break a finger, maybe.
Çok iyi birisi, o yüzden düşüdüm de senin takıldığın biri yok, onun yok...
He's really nice and I just thought, you're free, he's free...
Belki de çok ciddi bir şey yaptı ve kayak takımlarını unutacak kadar hızlı şehri terk etmesi gerekti.
Well, maybe he, like, took it one step too far and he had to, like, leave town really fast, like, too fast to get his stuff, even.
Teknolojinin harikaları sağ olsun kuğu, çalgı ve ejderha takımyıldızlarını duyabiliyoruz.
Thanks to the wonders of science, we can now hear the constellations of Cygnus, Lyra and Draco.
Takımınızı, ikiye, üçe çıkaracaksınız ve her açıdan koruyacaksınız. O yüzden, orada atış yapmayacak.
It's gonna have your team doubling, tripling security, covering every angle of attack, which is why he's not gonna take the shot there.