Talihsizlik translate English
828 parallel translation
Talihsizlik!
How unfortunate!
Ne talihsizlik!
What a pity!
Gerçekten talihsizlik ki, Scotland Yard şimdi bu adamı arıyor.
- Also rather unfortunate, that Scotland Yard, are at present looking for that man.
Tanrım talihsizlik işte.
Gee, kid, that's a tough break.
- Buna gerek duymuş olman talihsizlik.
- It's unfortunate you found it necessary...
Bu sadece talihsizlik.
Well, it's just a tough break.
Artık konuşamayacak olman talihsizlik.
It is unfortunate you are no longer able to speak.
- Gerçekten büyük talihsizlik.
- This is most unfortunate.
Aynı kadına aşık olmamız ne büyük talihsizlik.
What a pity we had to fall in love with the same girl.
Ne talihsizlik!
- How fortunate.
- Ne talihsizlik!
How fortunate.
Senin elemanların sözünde durmaması ne talihsizlik.
Too bad your Mob didn't keep their promise.
Talihsizlik işte, ama neyse ki, özgürsün.
From that misfortune, however, you are free.
- Ne talihsizlik.
- No. Worse luck.
Büyük talihsizlik, ama hem benim hem de sizin rahat ve huzurunuz için buraya gelmemek için bir bahane bulamaz mısınız?
It's unfortunate, but for my own comfort and peace, and certainly for yours, don't you think you might find some excuse not to come here any more?
- Zavallı çocuk için ne talihsizlik.
- How unfortunate for the poor child.
Yüz birincisi De Lautruc için muhtemelen bir talihsizlik olacak.
Thirteen's liable to be unlucky for De Lautruc.
Talihsizlik olursa bu oyunun bir parçasıdır.
If misfortune comes, it's all part of the game.
Bu kadınların erkek türü tarafından uğradığı bir talihsizlik.
'Tis one of the delightful misfortunes that overtakes the male of the species.
Buraya gelmesi büyük talihsizlik oldu.
Most unfortunate, his coming here.
Tüm bunları yaşıyor olmanız büyük talihsizlik.
It's a shame you have to go through all this.
bir kaç günüm kötü geçti ve talihsizlik yaşadım diye... işim bitti sanıyorsun.
Just because I've had a few poor afternoons... some bad luck, you think I'm finished.
Talihsizlik hakkında bir film çekmek istiyorsun.
You want to grind 10,000 feet of hard luck,
Üçgen çalmayı bırakmanız büyük talihsizlik.
It's unfortunate when you get out of practice on the triangle.
Normaldir, Siletsky'nin başına gelenler büyük talihsizlik.
Naturally, it's very unfortunate what happened to Siletsky.
Büyük bir talihsizlik oldu bu.
It's been a great misfortune.
- Evet, talihsizlik olmuş.
- Yes, that was unfortunate.
Geçmişte ne kadar talihsizlik yaşamış olsanız da... bunun acısını çocuktan çıkarmaya hakkınız yok.
I was thinking, whatever your past misfortune... you have no right to revenge yourself on a child.
Büyük talihsizlik olacağını düşünüyorum.
I would consider it a great misfortune, certainly.
Berbat bir talihsizlik olmuştu.
Beastly bad luck.
Talihsizlik.
Unfortunate.
- Biraz talihsizlik olmuş.
- Just a little unfortunate.
Talihsizlik işte.
Tough break.
Başımıza bir talihsizlik geldi ama o talihsizlik bana çocuklarımı geri kazandırdı.
Misfortune has befallen us, but it has brought my children back to me.
Bunu yalnızca bir talihsizlik olarak kabullenmelisin.
It's just a bit of bad luck you've got to take.
Talihsizlik bulutları, ömrü boyunca kızımın tepesinde dolaştı durdu.
I always knew my daughter was born to misfortune.
Benim de başımdan geçti ama talihsizlik insanları inatçı yapıyor.
I have experience, too... but misfortune makes people stubborn.
Dostumuz için bir kaç tane kağıttan zincir ve ökseotumuz olmaması büyük talihsizlik.
It's a shame we haven't a few paper chains and a bunch of mistletoe for the old boy.
Büyük talihsizlik.
This is most unfortunate.
Çok büyük talihsizlik.
Most unfortunate.
Talihsizlik işte evlat.
Tough break, kid.
Talihsizlik, Buttons.
Were out of luck, Buttons.
Ebeveynlerinizden birini kaybetmek Bay Worthing, talihsizlik olarak algılanabilir.
To lose one parent, Mr. Worthing... may be regarded as a misfortune.
Ne büyük talihsizlik.
What a shame
Bir kadının erkeğinden daha yetenekli olması gerçek bir talihsizlik.
A woman with more talent than her man is truly unfortunate. - Why do you say that?
Oh Tanrım, birbiri ardına talihsizlik.
Oh my God, one misfortune after another.
Ama, işte... o kadar eğlenceliydi ki... ardından bir talihsizlik geleceğini biliyordum.
But you know... it was so much fun that I knew some misfortune would come along.
"Kartlarla servet karşılayan aşkta talihsizlik karşılar."
" He who meets fortune at cards meets misfortune at love.''
Bu çok büyük bir talihsizlik, ama kimsenin bir suçu yok.
This is a great misfortune, but no one is to blame.
Lanet değil talihsizlik.
No, it wasn't a curse.
Büyük bir talihsizlik.
I must say, it's a terrible shame.