Tanıklar translate English
6,433 parallel translation
Eğer davacının tanıklarından birinin duruşmada bundan bahsettiğini yakalarsak blokta yazdığı her şey kanıt olarak değerlendirilebilecektir.
If we could get one of the prosecution's witnesses Then everything he ever wrote can be allowed into evidence.
Ve benim açımdan görünen o ki, müvekkilim kendini Bay O'Reilly'ye karşı savunuyormuş, ki buna şahitlik edecek tanıklarım var.
And from where I was standing, my client was defending herself against Mr. O'Reilly, and I have witnesses here who could testify to that.
Dedektifler görgü tanıklarıyla görüşüyor, her yere sarı şerit çekilmiş durumda.
Detectives interviewing witnesses... miles of that yellow tape stretched over everything.
Birinin dışarıdan içeri gaz attığını düşünüyordum ama görgü tanıkları sokağın boş olduğunu söylüyor.
I was thinking someone pumped gas in from the outside, But witnesses say the street was empty.
Olayın tanıkları Siberler'i uçarken gördüklerini ihbar ettiler...
'Eyewitnesses have reported seeing them flying in the sky...'
Olağandışı görgü tanıkları metal adamların mezardan çıktıklarını söylüyor.
'Extraordinary eyewitness accounts are claiming that'silver creatures are climbing from the graves...'
Onlar devam etmekte olan bir soruşturmanın önemli tanıkları.
They're crucial witnesses in an ongoing investigation.
Yarattığım dijital hikayeyi bozacak saçma görgü tanıkları yok.
No annoying witnesses to get in the way of the digital story I've constructed.
- Ve şimdi de tanıklarından biri öldü.
And now one of your witnesses is dead. Yes.
Görgü tanıkları kırmızı Şimşek gördüklerini belirttiler.
Witnesses reported seeing a red streak?
Cary Agos'un davasında Diane Lockhart'ın ön duruşma tanıklarını gördüm şimdi.
I just saw Diane Lockhart's preliminary witnesses for the Cary Agos trial.
Tanıkların her ikisinin de uygun olmasını istiyorsan,... o halde Cary'nin kime ihtiyacı olduğunu söyle.
You don't want both witnesses to be unavailable, then tell me who Cary needs.
Meta-insanların parçacık hızlandırıcı yüzünden meydana geldiğini biliyorsak ve görgü tanıkları 14 yıl önce, Barry'nin annesinin cinayetinde bir meta-insan gördüğünü söylüyorsa, sanki tüm bunlar o zamanlar da başka bir parçacık hızlandırıcı olabileceğini düşündürüyor.
Hmm? If we know that meta-humans were created by the particle accelerator and testimony shows that a meta-human may have been involved in the murder of Barry Allen's mother 14 years ago, it seems to me that... Way back then there must have been another particle accelerator.
Bourg'un tanıkları sahteymiş.
Bourg's alibi was a lie.
Emily, Vincent Bourg'un tanıklarına ödeme yaptığını onlara söyledi.
Emily told them you paid for Vincent Bourg's alibi.
Ian Garrett, Bourg'un tanıklarına para verdi.
Detective Walsh. Ian Garrett paid for Bourg's alibi.
- Bourg'un bulunduğu yeri doğrulayan tanıklar.
The witnesses who confirm Bourg's alibi.
Duymak istediğiniz şeyin bu olmadığını biliyorum ama tanıkları çok sağlam.
Look, I know it's not what you want to hear, but the alibi is rock solid.
Ve size, tanıklarını Ian Garret'ın tuttuğunu söylemiş.
And he told you Ian Garrett paid for his alibi.
Yani siz ikinize San Francisco'da ihtiyacım var yarın karakter tanıkları incelemekte başlamak için.
So I'm going to need the two of you up in San Francisco by tomorrow to start vetting the character witnesses.
- Tanıklarımız var.
We got witnesses!
Uzman tanıklıkları adalet sistemimizin kirli küçük sırlarıdır.
Expert witnesses are the dirty little secret of our justice system.
Halkın çoğu uzmanlara tanıklıkları için para verilmesinin yasal olduğunu bilmez.
What most of the public doesn't know is that it's legal to pay experts for their testimony.
Hakime gidebilir, Parks ile Keegan arasında bir çatışmanın olduğunu, yalan yere tanıklık yaptıklarını söyleyebiliriz. Böyle şeyler yani...
We could go to the judge, tell her there's been collusion between parks and Keegan, they're suborning perjury...
- Tanıdıklarım var.
I got people.
O zaman gözlerini tanıdıklarından ayırma.
Then keep an eye on the ones you do know.
Sizinle ortak tanıdıklarımız var.
We have an acquaintance in common.
Orada tanıdıklarım var.
I know some people on the ground.
Senin tanıdıklarını ben tanımıyorum ama.
Trouble is, I don't know the people you know.
Hala tanıdıkların vardır.
You must still know people.
Çünkü önemli tanıdıklarım...
I could have gotten you an invitation, because I happen to know people in the...
Onu tanıklık için neden aramadıklarını şimdi anlıyorum.
Explains why they never called him to testify.
Görüş olarak ayrılıklarımız olsa da kocanız tanıdığım en olağanüstü adam.
"Whilst we differed, " your husband is the most remarkable man I ever met.
O arada ise insanlar seni tanımaya başlar ve tanıdıklarında seni seveceklerdir.
and when they get to know you, they're gonna love you.
Yüzbaşı, İskoç tanıdıklarımı destekleyen akılsızca yorumlar yaptığımı kabul ediyorum.
Captain, I admit I made some ill-advised comments in support of my Scottish acquaintances.
- Neredeyse aynı yaştalar ama birbirlerini tanıdıklarına dair bir şey yok ortak bir ilgi alanı yok, ortak arkadaş yok, hiçbir bağlantı yok.
Well, they're about the same age, But they didn't appear to know each other, No shared interests, no mutual friends,
Ve iş arkadaşı birkaç ay önce tanıştıklarını söyledi.
And the co-worker said they met a few months ago.
Rich'in kız arkadaşı burada tanıştıklarını söyledi.
So, rich's girlfriend said they met here.
Burada tanıdıklarım var.
I know people here.
Tanıdıklar aracığıyla.
We're nodding acquaintances.
Em, sana yemin ederim kulaklarımla duydum. Birbirilerini tanımadıklarını iddia eden iki kişi tarafından kelimesi kelimesine, birebir aynı şekilde anlatılmış aynı hikaye.
Em, I swear to you, I heard what I heard, word for word, the exact same story, told the exact same way by two people who claim to have no knowledge of each other.
Çalışanlar onu tanıdıklarını söylüyor.
The attendants, they are saying they recognise him.
20 kişi okudu evet. Tanıdıklar.
20 people read it.
İlginçtir ben de, Wuntch'la tanıştıklarında garip bir şeyler sezdim.
That's interesting. I did notice something odd when he and Wuntch first met.
Ve yeni tanışmış olmalarına rağmen, birbirlerini gerçekten çok iyi tanıdıklarını düşünüyorlardı.
And despite just having met, both felt as if they truly knew each other.
Daggy, Motorlu Taşıtlar Dairesi'nde tanıdıkların var mı hala?
I can see it for me, Frankie.
O adamın bildiklerinin, tanıdıklarının senin ölümüne sebep olacağını anlayabilirsin.
You understand what he knows, who he knows will kill you.
Şu an tanımadıkları insanları özgür bırakmak için ölüyorlar. Bir ağır sıklet unvanı ve birkaç dolar halkımın, özgürlüğü için ne işe yarayacak?
They are dying today to free somebody they don't know, so what in the hell is a heavyweight title and a few stinking dollar bills for my people's freedom?
- Ne bileyim... belki burda birileriyle tanışırım, sonra hiç tanımadığım o insan için bütün tanıdıklarımı bi kenara bırakırım.
- I mean, who knows? I might find someone tonight, and then a month would go by, and I could just replace everybody I love with a random guy.
Hey, Dr. B. Cesette bulduğum bazı parçacıkları tanımladım.
Hey, Dr. B. So, I identified some particulate matter I found in the remains.
İki, yaklaşık olarak tanıştıklarında annemin babama hissettiği seviye ki zaman içinde değişmiş bu.
Two is approximately my mother's number for my father when they met, though that changed over time.