English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Taşıyıcı

Taşıyıcı translate English

3,190 parallel translation
Taşıyıcı annelik için araştırma yapabiliriz ya da evlat edinebilirsin.
We can explore surrogacy now or you can adopt.
Karşında, Taşıyıcı.
Bring out, The Transporter.
Gayet "insan" bir taşıyıcımız var, Elvira.
A very, very human surrogate, Elvira.
Bak, çıkartamadım ama onu çıkartsaydım bile bazen ruhlar geri gelebilir. Özellikle taşıyıcı bedenin kendisi epey yaralıysa.
Look, even if I did extract her, which I didn't, sometimes spirits can slip back in, especially if the host has a lot of tears in his energetic body.
Bu yeni taşıyıcı mı?
That's transpo?
Yeni taşıyıcının getirdiği ceset.
Your new transporter brought it in.
Asıl sorun insanların morgda yaşayan birini duydukları zaman bizim hatamız olduğunu düşünecekler bu yüzden bütün taşıyıcılarımın her zaman paramediklerin iki kez kontrol ettiklerinden emin olması gerekir.
Problem is, though, when people hear about a live body ending up in the morgue, they all assume it's our fault, which is why my transporters always make sure the paramedics double-check.
Geçen gün benim evde kullandığı kelimeler "taşıyıcı duvardı."
The other day at my home he used the words, - "load-bearing wall."
Bu bir virüs. O da taşıyıcısı...
It's a virus, she's the host...
Taşıyıcı anne falan bulun o zaman.
So get-get a surrogate or whatever.
Tamam, taşıyıcı anne bulun o zaman.
All right. So get a surrogate.
Çünkü taşıyıcı anne istemiyorum.
Because I don't want a surrogate.
Biz ne uyuşturcu taşıyıcısıyız ne de büyük silah satıcısıyız.
We're not drug mulers, big arms dealers.
Taşıyıcı bağlandı
Transporter engaged
Michael'a kalsa Debbie Rowe, çocukları için sadece bir taşıyıcı anneydi.
Debbie Rowe was somebody that would have been a surrogate mother to Michael's children, had he had his way.
Bak, taşıyıcı olmaktan nefret ederim.
Look, I hate to be the bearer.
Belki de taşıyıcı duvardır.
Maybe it's a load-bearing wall.
Wyatt'ın ana taşıyıcısı olmayı bekliyorlar.
They expect to have Wyatt as their main account.
Hanımefendi için turumuz başlıyor 16 göçertme personeli ve yaklaşık bir tonluk ekipmanı taşımak için 50 taşıyıcı.
A tour for the lady is it. 16 caving personnel and 50 porters have hand-carried nearly a ton of equipment, almost two vertical kilometers into the Earth's crust over a period of five weeks.
Taşıyıcı araba getirin.
Lets get a cart over here.
Görünen o ki, bu zeplinler taşıyıcılar ve termosfer içinde tamamıyla çalışabiliyorlar.
These Zeppelins appear to be carriers and they are operating fully within the thermosphere.
Gojko, taşıyıcı anne aradığını söyledi.
Gojko told me you are looking for a roda, a stork.
Taşıyıcılarından biri, adaya giderken düşmüş olmalı.
One of their transporters must have crashed on the way to the island.
Polen yayacak bir polen taşıyıcı olmazsa bunu elle yapmak zorunda kalacağız.
If there's no pollinators out there to pollinate, then we're going to have to do it by hand.
İki daha olursa, tabut taşıyıcılarım olacaklar.
Two more and I got pallbearers.
Bir su adamı için bu taşıyıcı bantıdır.
To a waterman, it's a conveyor belt.
Sedye taşıyıcılarını koşar adım gidip getirin.
Fetch the stretcher bearers on the double. Keep your heads down, lads.
Sedye taşıyıcıları!
Stretcher bearers!
Sedye taşıyıcıları!
Stretcher bearers.
Felsefemiz Hristiyan orospuların yalanlarını ve ölümün gerçek taşıyıcısı olan İsa'yı teşhir etmek.
Our philosophy is to expose the lies of the Christian whores and Jesus the true bringer of death.
Taşıyıcım.
My cruiser.
Top taşıyıcım nerede?
Where's my caddy?
Virüs taşıyıcılar vesaire.
Viral vectors and so forth.
Jarek onu memeli genomuna dahil etmek için viral taşıyıcı kullanıyor.
Jarek's using a viral vector to integrate it into the mammal genome.
- Viral taşıyıcı kullandın.
- You used a viral vector.
Benim altın taşıyıcım olacaksın.
You're gonna be my gold sherpa.
Omurgalılardaki kırmızı kan hücrelerinde bulunan, metal içerikli oksijen taşıyıcı bir metalloporfirindir.
The iron-containing oxygen-transport metalloprotein - in the red blood cells of vertebrates.
Eğer bu izole edilmiş olsaydı bunlar olmazdı ama bu kadar çok kişiye yaymak için orjinal bir taşıyıcı olması lazım.
If this were an isolated case, sure. But for it to spread to so many, so quickly, this outbreak must have had more than one original carrier.
Sen Enfeksiyona Yol Açan taşıyıcı Virisün Standart DNA'lar Kullanarak Bağlandığını Düşünmüşsün.
You assume that the infectious agent could only bind to DNA using standard transcription factors.
Bundan İnsandaki Hemoglobini Hiçbir Şekilde Etkilenmez, Ama Tüm Taşıyıcıları Ekarte Edecektir..
It has no affect on human hemoglobin, but I must rule out all potential contaminants.
Sadece taşıyıcı için ödeme yaptım, koruma için param yetmez.
I paid for a transporter. I can't afford bodyguard rates.
Taşıyıcıyı denize at ve veriyi kaydet.
Dump the container overboard and save the data.
Ve şu taşıyıcı benim fikrimdi.
And that transporter... was my idea.
Ben taşıyıcı.
This is the transporter.
Taşıyıcı'daki adam gibisin.
Wow. You're like the transporter.
Taşıyıcı nerede biliyor musun?
You know where the Transporter is?
Jane alıcıyı neresinde taşıyordu?
Where'd you hide Jane's tracking device?
Bence senin zayıf küçük kıçını New York Şehri'ne taşımalıyız.
I think we need to move your skinny little tush to New York City.
Ama böyle ölümcül bir yırtıcı için bile Devlerin Nehri tehlike taşır.
But, even for a deadly predator like this, the River of Giants holds dangers.
Elde taşınabilir ilk cihazlarımıza güç sağladıktan milyonlarca yıl sonra silikonun başka bir değişik türü teknolojinin çıtasını bir kez daha yükseltecek.
Millions of years after it powers our first handheld devices, another chemical quirk of silicon will make it the height of technology once again.
Basınç ayarlayıcıyı ben taşırım.
I'll bring up the rear.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]