Tells translate English
14,248 parallel translation
Bürodaki arkadaşım dediğine göre daha önce çok farklı bir meslek dalındaymış.
From what my friend in the bureau tells me, he used to be in a very different line of work.
Bilinç altında zamanın hiçbir anlamı olmadığını gözlemledik, o yüzden tüm saatler ve zamanı gösteren her şey, kurbanın ele geçirilme anında durup kalıyor.
We've discovered that time is meaningless in the subconscious, so watches, clocks, anything that tells time, freezes at the time of the victim's possession.
Herkesin dediğini yapmıyor muydun?
Don't you do what everyone tells you to do?
Bana bir de aklın arkada kalmasın diyor.
And she tells me not to worry.
Bir adam yalan söylediğinde onurunu kaybeder.
When a man tells a lie, he loses his dignity.
Ve hikaye oldukça rahatsız edici.
And the story it tells is very disturbing.
Hislerim bana duymam gereken her şeyi söylerler.
My juju tells me everything that I need to hear.
- # Modelmiş diyor #
- ♪ She tells me she's a model ♪
Orduya mensup olduğunu da anlıyorum.
It tells me that you're army.
Uyandığımda ve birisi bana ne yaptıklarımı anlattığında bu benmişim gibi ya da benim yapacağım bir şeymiş gibi gelmiyor.
Well, when I wake up, and when someone tells me what I've done, it just doesn't feel like me or like something that I would do.
Biliyor musun, o zeka seviyesi bana söyler Bu çocuk bulmaca Kobayashi Maru olduğunu.
So, you know, that level of intelligence tells me that this is the Kobayashi Maru of children's puzzles.
Hill, elinde bir şeylerin olduğunu söyledi.
So, Hill tells me you have something.
İçimden bir ses, senden daha iyi bir avukatım olduğunu söylüyor.
Something tells me I got a better lawyer than you.
Tony, onunla Oxford'da okuduğunuzu söylüyor.
Tony tells me that you were both at Oxford with him.
Tony bana burada dürüst bir kart oyununu herkesin kazanabileceğini söylüyor.
Tony tells me a man might get a decent game of cards around here.
Sonra annesi odaya girer. Babası annesine durumu anlatır ve bayılır.
And then his ma, she comes into the room and his da, he tells her, and then, and so on and so on and so on.
Bir kızın hikayesini anlatıyor.
It tells the story of a little girl.
- Neden kimse bana bir şey söylemiyor?
- Why does nobody ever tell me anything, Artoo...? - Yeah, nobody tells us anything.
Yiayia sürekli bir oğlanın orama dokunmasına izin vermememi söylüyor çünkü... bir kere hissederse, hep istermiş!
Yiayia constantly tells me to never ever let a boy touch my poulaki because "once he feels it, he wants it"!
11 Eylül'den iki yıl sonra bir arkadaşım bana, yeni bir çalışanın programını kullandıklarından bahsetti.
Two years later, after 9 / 11, a friend of mine tells me about this new contractor program they're using.
Masörüm ne kadar yapmamamı söylese de yüzükoyun yatmaya devam ediyorum.
I continue to sleep on my stomach, no matter how many times my chiropractor tells me not to.
Umarım, sana gerçeği söyler çünkü zamanımız azalıyor.
Well, I hope she tells you the truth because we're running out of time.
Baban yeniden inşa ettiğinizi söyledi.
Your dad tells me you're rebuilding.
Yerde yatıp, ölümle burun burunayken gökyüzüne bakarken eski Amerikan Başkanı Richard Nixon karşısında beliriyor ve ona her şeyin düzeleceğini söylüyor.
He's lying there on the ground, staring up at the sky, near death, and then former president, Richard Nixon, appears before him and tells him he's gonna be fine.
Ama kalbim orada bir kız bulacağımı ve evleneceğimi söylüyor. 98 00 : 11 : 05,200 - - 00 : 11 : 07,680 Beraber Sindhu topraklarında dolaşmak istiyorum. Oraya bir eş bulmak için mi gideceksin, Sarman.
But my heart tells me that the girl who will be my companion there will be no other like her in all of land Sindhu.
Sürekli, atışları izlemememi söylüyor. Bu beni zayıflatırmış.
He tells me all the time not to watch the pitch count,'cause it's going to make you soft.
Beni kurtardığını sanıyor, ama ben öyle düşünmüyorum.
He tells me he lifted me out of the gutter, but I'm pretty sure I'm still there.
Bir-iki yıl sonra, diğerleri... bariz bir ilerleme kaydetmişti. Ama Owen, yeterince gelişim göstermemişti, okul öyle dedi.
After another year or two, it's clear the other kids are moving forward, but he is not making enough progress, the school tells us.
Yazarın dediğine göre dizinin ana karakteri bir polis, Afganistan'da mayına basıp bacaklarını kaybetmiş.
The writer tells me the main character of the show is a cop who gets his legs blown off in Afghanistan.
Dedi ki yala beni
She tells me to go low
Annem bana canavarların olmadığını söylerdi.
My mom tells me there's no such thing as monsters.
Tenleri ne söylerse söylesin sokak sürpüntüleri ve radikal gruplar DGİ değildir.
Street trash and radical factions are not OPA, despite what their skin tells you.
Bu da bana sayınızı gizlemek için çaba sarf ettiğinizi söylüyor.
That tells me that you're trying hard to hide your numbers.
Beynin sana ne söyledi de bu kızın kurtarılması gerektiğine inandın?
Yeah, what in your head even tells you that this girl's lookin'to get rescued?
Bu normal mi yoksa ben mi garibim bilmiyorum ama içimden bir ses, karşılaşman ve ömrümü geçirmen gereken insan o diyor.
I can't get her out of my head, and I don't know if that's a thing that happens or if I'm just weird, but something tells me she is the one I'm supposed to bump into
Sıyrıklar ölüm sonrası olmuş gibi görünüyor ve karın bölgesindeki renk değişimine bakılırsa köprüden atlamış olabilir.
The abrasions seem to have happened postmortem, and discoloration on the abdomen tells me he's probably a bridge jumper.
Ee, Yunan, de bakalım ağır bir adam mısın?
So, grecco tells me you're a heavy guy.
Kız onu sevdiğini, kaçamaklarını bırakacağını ve işinden izin alacağını itiraf ediyor.
She confesses her love and tells him she'll break it off with her current fling and take a leave of absence from her job.
Eğer şey söylüyor, biliyorum. Herkes bu kuralı takip ediyor.
You know, something tells me not everyone's following that rule.
Lütfen yanlış anlamayın fakat gördüğüm kadarıyla böyle bir dava bu rakamın en az beş katına mal olur. Başka türlü konuşan biri varsa bilin ki yalan söylüyordur.
I'm sorry, but just from what I know right now, this case could easily cost five times that, and anyone who tells you any different is lying.
Bu kız bana adını söylerse gözlerini geri vereceğim.
If a girl tells me her name, I will give her eyes back.
Hi-C bana çok pis serseriler olduğunuzu söyledi.
Hi-C tells me y'all some bad motherfuckers.
Aslında, Joanne daha iyi anlatır, ama...
I mean, Joanne tells it better, but...
Diamondback sana söylüyor.
Diamondback tells you.
Chic'in dükkanda olduğunu söyledi.
Tells me he saw Chic at the shop, slippin'.
Bonnie bana biraz sıkışık olduğunu söyledi. Paraya ya da başka bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden isteyebileceğini bilmeni istiyorum.
Hey, Walt, Bonnie tells me you've run into kind of a rough patch... and I want you to know that if you need any money or anything... don't be afraid to ask us.
Polisten henüz bir açıklama gelmedi fakat bir kaynağımızdan aldığımız habere göre genç kızın olduğu düşünülen bir cep telefonu bu sabahın ilk saatlerinde, kampa çokta uzak olmayan bir bölgede bulundu.
Police have not issued a statement as yet, but a source tells us that a mobile phone believed to belong to the teenager was found not far from the camp in the early hours of this morning.
Bilim, şükretmemiz gereken Tanrının ta kendisi. Ve bilim bize, Güneşimizin aslında güçlü magnetik kuvvetlerin bir arada tuttuğu sıcak bir plazmadan yapılmış, küre şeklindeki kusursuz bir yıldız olduğunu söylüyor.
Science is the God to who we all pray and it tells us that our sun is, in fact, a perfectly spherical star made up of hot plasma, held together by incredibly powerful magnetic forces.
Ancak bir şeyler bana bu tezgahı onun yürütmediğini söylüyor.
But something tells me he wasn't the mastermind.
Yazılana kadar yüzünüz hikâyeyi kitaplardan daha iyi anlatacak.
In the meantime, your face tells the story better than any book.
ÇOCUKLARIN TEKERLEMESİ, 1903 YAZARI BİLİNMİYOR Annem bana canavarların olmadığını söyler.
My mom tells me there's no such thing as monsters.