Tennis translate English
3,379 parallel translation
- Tenis havamdayım.
- I'm up for some tennis.
- Ne kadar zamandır tenis oynuyorsun?
- How long have you been playing tennis?
Tahmin edeyim- - Tenis kortunda mı tanıştınız?
Let me guess- - you met him on a tennis court?
Yukarıda bir tenis raketim var.
I have a tennis racket upstairs
Güneş ve ay arasında, bir bisiklet var bir tenis raketi ve bir fotoğraf makinesi.
Between the sun and moon, there - - there's a bicycle, a tennis racket, and a camera.
Sen de bir tenis raketi.
And you got a tennis racket.
Tüm bunlar bir kaç tenis ayakkabısı için miymiş?
All of this for a bunch of tennis shoes?
Tenis ayakkabılarına zulalanmış maldan da hiç haberim yok.
And I don't know anything about heroin in no tennis shoes.
Çin'den gelme çakma mallar. Asıl işi üzerinden yürütüyordu.
Brad said he was smuggling counterfeit tennis shoes, knockoffs from China, you know?
Tenis alanında ana korta gideceksin.
You're going to the tennis center, main court.
Bir daha profesyonel olarak tenis oynayamayacağım.
I'll never play professional tennis again.
Denklemlere göre bu tenis topu aynı anda birçok farklı yerde olabilir, bunun anlamı gerçekliğimizin birçok evrene bölünmesi ve her birinde tenis topunun kesin bir yerde bulunmasıdır.
So whenever the equations say that this tennis ball is in many different places at once, what that really means is that our reality is branched out into multiple universes and in each one, the ball's in a definite place.
Masa Tenisi Turnuvasından kalma ping pong raketlerim.
My ping-pong paddle from when I was all-state table-tennis champion.
Birlikte onlar bağırsaklarınızın yüzey alanını tertemiz yaparlar.
Together, they increase the surface area of your gut to that of a tennis court.
Biliyorsun, teniste, cerrahlıkta ya da her herhangi bir şeyde en iyi olmak... Bunlar senin hayatının bir parçası olamazlar.
You know, being the best at tennis, surgery, whatever... it can't be part of your life.
Ancak 3 ay boyunca tenis oynayamazsın.
Downside is... no tennis for three months.
Okulunun tenis takımı bile yok.
Your school doesn't even have a tennis team.
Tamam mı? Tenis sahasının orda?
At the tennis courts?
Colleen üniversite öğrencisi gibi tenis oynardı ve ben de.
Colleen played tennis as an undergrad, and so do I.
Geçen gün Colleen'le olan görüşmemden sonra tenis çantamı almak için spor salonuna gittim.
After my appointment with Colleen the other day, I went to the gym to get my tennis bag.
Mükemmel testler, tenis takımının kaptanı ama yine de Yale'ye gireceğimin garantisi yok.
Perfect S.A.T.s, captain of the tennis team, and yet there's still no guarantee I'll get into Yale.
Ben sadece komşunun konuşan köpeği ve Wii Tennis partnerinim.
I'm just your neighbor's dog who talks to you and doubles partner in Wii tennis.
Hadi gel bu hayal kırıklıklarımızı tenis kortunda atalım.
Let's take the frustration out on the tennis courts.
Taze tenis toplarına, tavşanların tedavi gücüne Susan Sontag'ın hiç okumadığım romanlarına inanmıştım.
I believe in fresh tennis balls, the healing power of bunnies and that the novels of Susan Sontag are something I'll never read.
... yüzme havuzu, tenis kortu bilgisayarın ve resim odan olan evde mi?
... with nothing but your pool, your tennis courts, Your computer and your art studio?
Tenis kortu, çardak. Taştan köpekler- - Her eve lazım.
Tennis courts, gazebo, concrete dogs — every house needs them.
Hilton Head'de Tenis randevum var.
I have a tennis date in Hilton Head.
Ve biz emeklilik birikimlerimizi Kullanarak kendisine verdiğimiz parayı Hilton Head'de tenis tatili Yapmak için kullanıyor.
And he got us to dip into our retirement funds for a tennis vacation in Hilton Head?
Eğer tenis dirseğimi sakatlasaydım, Çok daha farklı bir Konuşma yapacaktık.
We could be having a very different conversation if my tennis elbow had flared up.
Kiminle tenis oynadığımı sandınız ki?
Who do you think I was playing tennis with?
Tenis ayakkabılarımı bulamıyorum.
I can't find my tennis shoes.
Tenis ayakkabılarımı alanı bulursam...
When I find out who took my tennis shoes...
Sende Roger Federer'nin numarası yok.Ve sen, onunla hiç karşılaşmamışındır ve sana faydası olmaz.
You don't have Roger Federer's phone number. And if you did, he'd probably be off playing tennis and be no use to you.
Son görüldüğünde, sarı Tişört, hâki pantolon ve kırmızı tenis ayakkabıları giyiyordu.
Last seen wearing a yellow T-shirt, khaki pants, and red tennis shoes.
Ve... Sutton, tenisteki dereceni kazanman bir gecede gelmedi.
Sutton, reaching your level in tennis didn't happen overnight.
- Bu sabah Louis ile... ... tenis kulübüne gittik.
This morning, Louis took me to the tennis club.
Hey, eğer bütün sabah tenis oynadıysanız,... belgeyi nasıl hazırlayabildin?
Hey, if you guys were playing tennis all morning, how'd you have time to file this?
Tenis oynar.
He plays tennis.
O tenis.
That's tennis.
Küçükler tenis şampiyonu.
He was a junior tennis champion.
Tenis.
Tennis.
Güzel. Şu tenisçi aşağılık herif Travis Tanner telefonda.
That tennis-playing douchebag Travis Tanner's on the phone.
Onunla tenis kulübüne gittim.
I went to the tennis club with him.
Sen tenisçi dirseğinin insan versiyonusun.
You are human tennis elbow.
Tenis koçum ayaklarımı çalıştırmamı istiyor.
My tennis coach is riding me about my footwork.
Erkekler tenis takımından bir çömez falan?
Any cute freshmen on the boys'tennis team?
Kız tenisiniz nasıldı?
How was gal's tennis?
Tenis oynamayı biliyor musun?
Do you play tennis?
- Düşündüm de Montgomery'de çiftler tenis turnuvasına katılmalıyız nasıl oynanır bilmiyorum ama bana öğretirsin sanıyorum harika olur değil mi?
- I was thinking we should join a doubles tennis league in Montgomery. I don't know how to play, but I was hoping that you could teach me. Wouldn't that be a kick?
Londra'daki bir tenis kampında koçluk yapmayı kabul ettim.
I accepted a coaching job at a tennis camp in London.
Tenisi seviyorum işte.
I do enjoy tennis.