Tidy translate English
1,212 parallel translation
Birkaç peni.
A tidy penny.
Zararlı otlara asla katlanamam.
I like things to be tidy.
Şikayet etmiyorum ama. Bayan Marcel odasını her zaman temiz bırakmıyor.
I don't mind, but Marcelle doesn't always tidy up my room.
Küçük düzenli bir yer.
Nice tidy little place.
Etrafa bakma fırsatı buldum ve oldukça derli toplu idi.
I took the opportunity to have a look around, and it is extremely tidy.
Şimdi, mezarlarını kazıp onları gömelim..
Go on with your digging. I'll tidy up the dead.
İşlerin yolunda gitmesi için uğraştın.
You're worked hard to tidy up your life.
Odayı hazırla.
Tidy up, will you?
Sabah temizlerim.
I'll tidy up in the morning.
Burası paravan olarak başlamıştı, ama Profesör Joe tatlı bir kar sağlıyor.
We started this place strictly as a cover, but Professor Joe turns a tidy profit.
Evini hiç toplamaz mısın?
Don't you ever tidy up?
ve Tanrı aşkına kendine bir çeki düzen ver.
And for the Lord's sake tidy yourself up.
Seni severim Johnson ama sana vurmak zorundaydım. Postlardan bayağı kar ettiğini biliyorum.
I like you, Johnson, but I had to thump you... because I know you are making a tidy profit off of them hides.
Üstü açık beyaz bir Ford Mustang kullanıyor, derli toplu.
Full of pep, clean as a whistle, drives a white Ford Mustang convertible, runs a tidy ship.
Eskiden de düzenli değildi.
She never was very tidy.
Söylemeliyim ki, karşı hamlen titizlik ve düzeni tercih edişini... göstermeseydi, tamamen değersiz olurdu.
I must say your responding move was nothing if not reflective of your predeliction for the tidy and fastidious.
Evet, elbiselerinizi düzenledim.
Yes, to tidy up your clothes.
Dışarı çıkarken temizleyeceğiz.
We'll tidy up on the way out.
Temizleyeyim.
Let me tidy you up.
Kısa olanı, saçı düzgün olan, bana yüklü bir bahşiş bıraktı.
The smaller one, the one with the tidy hairdo she left me a huge tip.
Hepsi beraber gidiyor, ufak, kafa karıştırıcı küçük bir sırt çantası gibi.
They all seem to go together, like one little... tidy, confusing package.
Halletmem gereken birkaç şey var. Bu gece gidiyorum.
I have a few things to tidy up, then I'll be leaving tonight.
Bayan Hudson, eşyalarımı niçin derleyip, topladın?
Mrs. Hudson why did you tidy for me?
Beyefendi gidince odanı toplamanı istiyorum.
Joseph! Every time your gentleman leaves, I want you to tidy your room, do you hear me?
Böylece ortalığı çabucak toplayıp evi kapatıp ayrıIırım dedim.
So I thought I'd quickly tidy up... close the house and leave.
Masalarınızı toparlayın biraz.
Tidy your desks a bit.
Eksiksiz ve tertipli olacak.
Just clean and tidy.
Hoş ve geniş.
It's neat and tidy
Sadece düzenlemeye çalışıyorum.
I'm just tryin'to tidy up a little bit, you know?
- Ortalığın temiz olduğuna emin ol.
Well, make sure the grounds are tidy. Right away, captain.
Yani yapmanız gereken tek şey ben dönene dek evi temiz ve düzenli tutmak.
So all you have to do is just keep the house nice and tidy until I get back.
Ne cici, temiz üniformalar.
Such nice, tidy uniforms.
Çok temiz ve düzenlisiniz.
You're a very neat and tidy lady.
Lider değildin, ama düzenli ve etkindin.
You were no leader, but you were tidy and efficient.
Toparlayın.
Tidy up.
Diğerlerinin de formülüm için bana ufak bir şeyler vermek istediğinin farkındasındır.
You're aware there are others willing to give me a tidy sum for my formula.
Muhtemelen epey kar edebileceğin eşyalar?
Items that might perhaps turn a tidy profit?
Boşalt.
Tidy up. Tidy up.
Bilirsin işte, Bir evde iki erkek yaşıyorsunuz ve burayı gerçekten derli... toplu tutuyorsunuz.
- Oh, well, you know, two blokes living together, you keep it really neat and tidy.
Temiz, şık, ne biliyim işte etrafı şirin bir çitle çevrili... bembeyaz çarşaflar, bilardo masası şirin bir voleybol sahası, ne dersin? Güvenlik var, kimse giremez öyle. Kremlin'in takdirine bak...
They are tidy, very clean... with a small fence white covers, pool table,... a volleyball court, guards...
Ne demek gelemiyorsun? O kadar da çok yağmıyor.
That's a tidy little way of saying I'm in hell.
çalışma odasını temiz ve mümkün olduğunca düzenli tutmaya çalışıyorum, farkı farketmeseniz bile.
I try to keep the study as clean and as tidy as possible, not that you'd notice the difference.
- Ona biraz bağlandım.
Thats a tidy sum.
İsteseydin bunu çok basit bir şekilde bertaraf edebilirdin.
I thought if I replicated it I might be able to turn a tidy profit.
İki yıl önce tıpatıp aynısından yapmıştım.
He asked for all of these. Two years ago, Last year he was with the army... he could have stayed there... no white but not very tidy, either.
Ben organize edip düzenlemeyi severim.
I like to organize things and tidy up.
Sen zaten derlenip toparlanmış görünüyorsun.
You seem tidy already.
Toplu olmak bir yaşam biçimidir.
Tidy's a lifestyle choice.
İngilizleri severim, temiz ve düzenliler.
I like having English people, they are clean and tidy.
Önce burayı biraz düzenleyebilir miyim?
Mind if I tidy up in here a bit first?
Düzenin şimdi ne ilgisi var?
- But it's not meant to be tidy. Tidy's got nothing to do with it.