English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Tinkle

Tinkle translate English

287 parallel translation
Hala o ince sesinin çınladığını duyabiliyorum. Ve o gülen gözlerini görüyorum.
I can still hear the tinkle of her thin little voice and see her eyes laughing.
Tamam, güzel bir çıngırtı bir müzik kutusunun çıngırtısı.
♪ ♪ Right, the beautiful tinkle, tinkle of a musical box.
Şu çın, çın, çın, çını.
That tinkle, tinkle, tinkle, tinkle.
Tamamıyla aynı çın, çın.
Exactly the same tinkle, tinkle.
Evet sen kendine güvenen bir şekilde içeri girmelisin.
The keys must have the the lady of the house. What to go tinkle.
Hayatım boyunca, kağıt fenerlerden süzülen ışığın vurduğu lotus havuzları ve rüzgarda çınlayan bambu zilleri ile bir çay evini görme hayalini kurdum.
All of my life I have dreamed of visiting a teahouse where paper lanterns cast a light in the lotus pond and the bamboo bells hanging in the pines tinkle as the breezes brush them.
Bir gelişme olur olmaz, sana haber veririm.
The moment anyzhing turns up, I'll give you a tinkle.
Gördüklerim ve duyduklarım, Onlar, tıngırtı, tıngırtı, tıngırtı....
About what they saw and heard, They tinkle, tinkle, tinkle...
"Siyah ve beyaz notlarda cırtlak bir sesle söylenecek"
The black and white notes sing as you tinkle on the keys
Bakın şın-şıngırdadığını duyuyorsunuz.
Listen to them tinkle.
Evet, tımbış, pışpış, pipi, popo, atta gibi.
Yes, you know words, tee-tee, tinkle, po-po, wee-wee, kee-kee, poo-poo.
Paranız yok mu?
No money! ? [BONK, PING, TINKLE, SCRABBLE, DOINK]
Ben işemeye gidiyorum.
Well, I'm going for a tinkle.
Evet, işemeye gitti.
Yes, he went for a tinkle.
- Belki de işemeni izlememizden hoşlanıyorsundur?
- You like to have us watch you tinkle?
- Bir arayalım öyleyse.
Oh, dear. Well, we'll give him a tinkle then.
Bunu, cam kırılınca çıkan sesten hoşlanan erkek çocuklarında görürsünüz. İnsanları yok etmekten her şeyi mahvetmekten büyük bir zevk duyan koca koca adamlar vardı.
You notice it with boys who love to break windows to hear the glass tinkle, but there are a great many soldiers who take a great pleasure in destroying people, wasting things.
Gümüş para sesi duymak istemiyorum.
I do not want to hear the tinkle of silver.
Buz gibi gecede nasıl Çıngırdadıklarını
How they tinkle, tinkle, tinkle in the icy air of night.
[Tinkle]
[Tinkle]
"ona zayıf bir sesle cevap verdi."
"... answering him with a very faint tinkle. "
Hâlâ seninle beraber balkonlardan aşağı işeyen adam.
He's still the same guy you used to tinkle off balconies with.
Kapıyı tırmıkladığını duyuyorum.
I heard the tinkle of their Paste the door.
Fred, kızı rahat bırak.
Oh, Fred, Fred, leave her alone. You'll make her tinkle.
Anahtarların şıngırtısını.
Little tinkle of keys.
Amcam 50 yıldan beri çınlatıyor.
My uncle tinkle had them for 50 years.
Çınlatma?
Tinkle?
Evden çıkmadan önce ihtiyacını gider diye.
Make a tinkle before you leave the house.
Benim çişimi yapmam lazım.
I have to go tinkle.
Bana ihtiyacınız olursa yukarıda yakında basılacak kitabımı yazıyorum. "Anneniz Oyuncağınıza Bakarken Nasıl sakin Kalırsınız."
If you need me, I'll be writing my soon-to-be - published How to Stay Cool While Mommy Watches You Tinkle.
Ryan, tatlım, çişin var mı?
Ryan, sweetie, do you need to make tinkle?
Alo, Bayan İzekalıyım'la görüşmek istiyordum.
Hello, I'd like to speak to Miss Tinkle, first name...
Benger İzekalıyım.
Ivana Tinkle. just a sec.
Bir saniye. Benger İzekalıyım.
Ivana Tinkle.
Benger İzekalıyım.
Ivana Tinkle!
Pekala millet, bir saniye beni dinleyin.
All right, everybody, put down your glasses. Ivana Tinkle.
Biraz çıngırtı-çıngırtı nasıl olur, George?
How about a little tinkle-tinkle, George?
Lavaboya gidiyorum.
Got to go tinkle.
Allahım, hayatımda hiç bu kadar sıkışmadım.
Lord, I've never had to tinkle so bad in all of my life.
Baba, burası çiş gibi kokuyor.
Daddy, this place... smells like tinkle!
İstemiyorum, sağ ol.
Sure you don't need a little tinkle?
Sabahın altısıydı, Trinity Kilisesinin çanları çalmaktaydı.
It is six in the morning, the bells tinkle in nearby Trinity Church.
Hep işediğimiz bir yer var, çiçekleri oradan topladık.
We plucked them at the place where we usually tinkle.
Çıngıraklı topum nerede?
Whefe's my tinkle ball?
Tüylü sepetimi ya da çıngıraklı topumu kaybetmek istemem!
I don't wanna lose my fuffy basket of my tinkle ball!
Şeyinden bir parçayı kaybetmek üzeresin.
You're about to lose a piece of your tinkle.
Anne, çişim geldi.
- Mommy, I have to tinkle.
Bileziklerin sallandığında...
Whenever the bangles tinkle...
Tuvalete gitmeliyim.
I have to tinkle again.
"Çınlayan amca"
What about "uncle tinkle"?
İvana Çıngırtı.
Ivana Tinkle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]