Trapper translate English
229 parallel translation
Missourili bir tuzakçı.
A Missouri trapper owns it.
- Ben bir tuzakçıyım.
I'm a trapper.
Görünüş göre bu avcılar yeni gelmişler
Ah, looks like a trapper's just got in
Sen bir avcısın Weir, diplomat değilsin.
You're a trapper, Weir, not a diplomat.
Ben sadece bir avcıyım, diplomat değilim.
I'm only a trapper, not a diplomat.
Jim Bridger, öncü, avcı ve iz sürücü, o öyle bir adam!
Jim Bridger, pioneer, trapper and scout is such a man!
Ta ki işe yaramaz tuzakçı Bushrod Gentry ortaya çıkana kadar.
That was when that no-good trapper, Bushrod Gentry, showed up.
Çünkü Pittsburg'un batısındaki tüm tuzakçıları tanıyor.
Why, he knows every trapper west of Pittsburgh.
- Sen tuzakçımısın?
- You a trapper?
- O sizin madeninizin bulunduğu arazide kulübesi olan bir avcı.
He's the trapper that built the cabin on the site of your mine.
Tuzakları vardır.
He's a trapper.
Vadideki kıvrımlı yollar, kürklü hayvanlara tuzak kuran avcılar için uygundu ancak güneşin peşinde olan aileler için daha geniş yollar gerekiyordu.
The trapper's road was the trail of a wolf or the bend of a canyon. But for whole families chaffing to follow the sun there had to be broader ways.
Bu avcı ve tuzakçı adam, Apaçilerin şefi :
This hunter and trapper was friends with Winnetou :
Avcı olma sırası bende.
My turn to be the trapper.
Burası avcı kulübesi, bizim için.
It's a trapper's cabin, for us.
Artık yeter tuzakçı!
That's enough trapper!
Dışarda bir tuzakçı var, iri yarı... kocaman siyah sakalı var, seni görmek istiyor.
There are a trapper outside a huge brute, with a... big black beard, says he wants to see you.
Serseri bir avcı yüzünden
To a filthy trapper
avcılar değil.
trapper no good.
Onları bir tuzakçıdan satın aldım.
If you say so. I-I bought them from a trapper.
Bu hayata yakışıklı, zengin bir avcı olarak başladım.
I started out in life a prosperous, good-looking trapper.
- Tuzakçı John nasıl?
- How is Trapper John?
John McIntyre, Tuzakçı John.
John Mclntyre, Trapper John.
O Tuzakçı.
It's Trapper.
- Tuzakçı!
- Trapper!
- Tuzakçıyı baş cerrah yapmayı planlıyorum.
- l'd planned to name Trapper chief surgeon
Tuzakçı, bu sana geldi.
Trapper, this one's for you, babe.
- Teşekkürler, Tuzakçı.
- Thanks, Trapper.
Ameliyathaneyi hazırlat. Tuzakçı'yla ben de nefes borusu-yemek borusu deliğini gideririz.
Tell him to get the OR ready and Trapper and I'll fix his tracheo-oesophageal fistula.
Topu Tuzakçı'dan al, bacak arana koy, göbeğinin altında sakla ve karşı kaleye doğru yürü.
Just take the ball from Trapper between your legs and hide it under your belly and walk toward their goal.
Tuzakçı...
Now, Trapper...
Şahin, Tuzakçı, Duke, Dago Red'i izleyin.
Follow Hawkeye, Trapper, Duke, Dago Red,
Kuşunu yiyen bir tuzakçı tanırdım.
I knew a trapper once who ate his squaw.
Tamam, neredesin?
Trapper left without leaving a note too. Is it the war that stinks or me?
- Tepelerde bir avcı yukarı!
- A trapper up in the hills!
Bir yer biliyorum, bir avcının yeri.
I know a place we can go, a trapper.
Tanıdığım en iyi insan avcısı.
He's the best man-trapper I ever seen.
Her avcı bilir.
Every goddamn trapper knows that!
Ben kendime çalışıyorum.
I'm a free trapper, by God.
Tuzakçılar geri geliyor.
Them trapper's comin'back in.
Edgar, lanet düzenbaz tuzakçının biri en iyi av köpeğimi çaldı!
Edgar, some damn squirrely trapper stole my best hunting'dog!
Düşünüyordum da belki de o adamları köpek dövüştürmekten tutuklamalıydık ve o tuzakçıyı da.
I was thinking maybe we should have arrested those men for dog fighting, and that trapper, too.
Şimdi ondan bana kalan tek hatıra bu kırık saat ve bir tuzakçı lisansı.
Now, all that's left to remember him by is this broken watch and a trapper's license.
İnsanların dişlerindeki altını çalan çılgın tuzakçıyı duydunuz mu hiç?
Ever hear of the mad trapper - the one who steals gold from men's teeth?
Bu kesin çılgın tuzakçı.
He's the mad trapper, alright.
Kesin Çılgın Tuzakçı diye düşündüm.
I thought you was the mad trapper for sure.
Lanet Çılgın Tuzakçı oymuş!
He's the goddamn Mad Trapper!
Yakında bir avcı kulübesi var.
There's a trapper's cabin nearby.
Avukatlara, kendisini kürk avcısıyım diye kandırdığını söyler.
She tells lawyers that he passed himself off as a fur trapper.
Tabiat adamı ve tuzak avcısı.
" Wilderness man and trapper.
Tuzakçının hayatını kurtardı. Kızılderili avcılara saldırıp öldürdü.
Well, then he gets rescued by this kindly trapper, but the Indians kill the trapper.