Tricky translate English
2,393 parallel translation
Zor tarafı da o, değil mi?
Well, that's the tricky part, isn't it? What the hell, man?
Evet, görüyorsunuz ya, zamanlaması çok önemliydi, çünkü çok erken çıkarsanız, aklınız zarar görmüş olacaktı, bu yüzden taramalar normal beyin aktivitesi gösterene kadar sizi tekrar uyutmaya devam ettik.
Right, see, the timing was tricky,'cause if you came out too soon, there'd be damage to your minds, so we had to keep putting you back in until the scans showed normal brain activity.
Buradan yönetmek zor olmaya başladı.
It's getting tricky to run things from in here.
Bu biraz daha zor olan.
This is kind of a tricky one here.
Düzenbaz herif seni.
Tricky, without receipts.
Burada işler biraz karışıyor Peter.
Here's where it gets a little tricky, Peter.
Şuraya bak. Durum burada sevimsizleşiyor işte.
See here, this is where it gets tricky.
- Ama hileli bir konu gibi.
But it's kind of a tricky topic.
bu gerçekten zor bir durum.
This is indeed a tricky situation.
Var ve bayağı çetrefilli olabiliyor.
It is, and it might be tricky.
Alengirlidir, fakat bir kısa yolu var.
It's tricky, but yeah there's a shortcut.
İşin zor kısmı dünyaya döndüğünde bocalamandı.
Tricky part is not getting confused When you get back on earth.
Çok çakalsın, değil mi?
That is one tricky hose, huh? Very.
Bu onlarla konuşmanı biraz çetrefilli hale getirecek.
Well, that's gonna make it a little tricky to talk to'em.
Zaman makinesi olsa bile,... Pazar günü camcı bulmak zor iştir.
But even with time travel, getting glaziers on a Sunday, tricky.
- Pardon, garip olmuş adı.
- Sorry, tricky title.
- Hayır, garip falan değil.
- It's not a tricky- -
Evet, bak, bu biraz aldatmaca oldu.
Yeah, look, it's tricky.
Sakat bir durumda olmalısın.
You must be in a tricky place.
Bu yüzden size soruyorum, sizce Henry bu karmaşık hastalığı kontrol altında tutabilecek destek sistemine sahip mi?
So I am asking you, do you think he has the support system to manage a very tricky disease?
Birazcık çetrefilli ama.
It's tricky, though.
Nimr, güvercinleri kovaladıktan sonra, David'in onu geri getirmek için bir şekilde kandırması lazım.
So, once she's moved them on, he needs to tempt her back. And that's tricky.
Görünüşe göre Nikita'nın sinirini oldukça yüksek seviyeye taşıdın.
Tricky? Well, it seems like you struck another nerve with Nikita.
İşte püf noktası.
Mmm... That's the tricky part.
Lületaşı hilecidir.
Seafoam's tricky.
Kate, bu iş biraz alengirli.
Uh, Kate, this could be a tricky one.
Evet, ama bu vakada bu biraz zor.
Mm. Yes, but it's a little tricky.
Psikolojik olarak biraz karışık.
Psychologically, it's tricky.
Bu herif bi takim numaralar cekiyor.
This guy's practising some tricky sneaky shit.
Ne alengirli bir dil böyle.
Man, this is one tricky language.
İşe gidip gelmek biraz zorlar.
The commute will be tricky.
Adamın gözünden sürmeyi çekerler, üstüne üstlük bir de seni borçlu çıkartırlar.
They're tricky crooks. What's worse, they make out you owe them.
Şehir meydanı her ne kadar bulunduğumuz yerden 26.4 km uzaklıkta olsa da izafiyet teorisine göre hesapladığımıza şehir meydanına saatte 2253 km hızla gidersen- - Şimdi zor olan kısma geliyoruz hızını her 5 km'de bir katlanarak düşürürsen bundan iki saat sonrası olan 17 : 05'te şehir meydanında olursun.
However, city square being 16.42 miles from our present location, and accounting for special relativity, if you run toward city square moving at 1,400 miles per hour and then... this is the tricky part... decrease your speed exponentially every 3.2 miles,
Organ nakli ustalık ve dikkat isteyen bir iştir ama ölmek üzere olan insanlar tarafından kurtarılmış çok sayıda hasta gördüm.
Transplants are a tricky business. But I-I've seen so many people saved... - People who were going to die.
Biraz netameli görünüyor.
That looks tricky.
İlişkiler oldukça nazik işlerdir Mel.
Relationships are pretty tricky, Mel.
Bu biraz zor bir mevzu.
It's a... tricky one.
- Bu kurnaz bir hastalık.
It's a tricky disease.
Evet, ağrı idaresi ince bir iştir.
Yeah, well, pain management is tricky business.
Benim de bu yaz yapmak istediğim dört şey var, ama ev arkadaşları oldukları için biraz zor.
There are four things I want to do this summer. But they're roommates, so it's tricky.
Daha başında olmasına rağmen yanyana iki n yazılması gerektiğini çözmüş.
Even got beginning right. You know how tricky that gets right around the double N?
Aşk aldatıcıdır.
Love is tricky.
Tamam gençsin ama kurnazsın.
Ok, so, you, you're young, but you're tricky.
O kadar erkek doğurduktan sonra, rahimdeki değişim bayağı sorunlu olmuştur, ha?
After spitting out all those boys it must have been tricky for her uterus to switch it up for you, huh?
Şimdi alengirli kısma geldik.
Now, this is the tricky part.
Çoğu canlıya karşı yanıltıcı ve ulaşılmazdır.
It's tricky and inaccessible to most.
- Biliyorum, ince bir işlem bu.
I get that. It's a tricky procedure.
Sanki kamerayı öldürmek istiyormuşsun gibi bak dostum.
It can be fairly tricky first time round.
Zor mu?
That might be tricky.
Biraz karışık mı?
Tricky?
Çok karışık.
This is tricky.