English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Tutamıyorum

Tutamıyorum translate English

810 parallel translation
Artık tutamıyorum.
I can't hold it back any longer.
Biliyorsun sözlerimi tutamıyorum.
You knew I couldn't keep my promise.
Daha fazla tutamıyorum.
I can't hold it no more.
Fakat yine, kendimi tutamıyorum....
But still, I can't help myself...
Bobby'i tut! Tutamıyorum!
I can't!
Çok sıcak- - artık- - artık bunu tutamıyorum.
I can't hold it any longer.
Onu tutamıyorum salak!
I can't hold him, you nit.
Haydi Forney, onu daha fazla görüş alanımda tutamıyorum.
Come on, Forney, I can't hold him in sight much longer.
Daha önce kimseye bundan bahsedemedim ama artık içimde tutamıyorum.
I never could talk about this to anybody.
Kendimi tutamıyorum.
I just can't hold me back.
Gemiyi tutamıyorum!
I can't hold her!
Yılda bir kez kendimi tutamıyorum.
Once every year I get carried away.
- Şişeler ses çıkardığınde kendimi tutamıyorum.
I can't help it if the bottles make noise.
Kancayı tutamıyorum.
I can't reach it.
Taşrada üç haftadan sonra gözlerimi açık bile tutamıyorum.
After three weeks in the country, I can hardly keep my eyes open.
Kendimi tutamıyorum.
I can't help it.
Elbiseleri aklımda tutamıyorum.
I don't remember of dresses.
Tutamıyorum.
He's hard to hold.
- Tutamıyorum.
- I can't hold on.
Onları elimde tutamıyorum.
I have no hold on them.
Odaları istediğim gibi tutamıyorum... ama bana yardımcı olacak başka birini bulamadılar.
I can't keep the rooms the way I'd like... but there's no one else they could get that would help me.
Tutamıyorum, Dingy.
Dingy, I can't hold on!
Sonra, onu doğru tutamıyorum...
Then I don't hold him right.
Tutamıyorum.
I can't go much longer.
Karımı muayenehanesinden uzak tutamıyorum.
I can't keep her away from the place.
Her sabah uyanıp yeni bir günle karşılaştığımda kendimi tutamıyorum.
Every morning when I wake up and see a whole new other day, I just go absolutely ape.
Düz tutamıyorum.
I can't keep it straight!
İşemek istiyorum. Tutamıyorum artık.
I would like to piss.
Artık gözlerimi açık tutamıyorum.
I just can't keep my eyes open.
Telefonu tutamıyorum.
I can't grip the phone.
- Kendimi tutamıyorum.
It's a compulsion!
Düşeceğim... kayıyor... tutamıyorum.
I... I can't... hold on any longer.
Tutamıyorum...
I can't... Let me down!
Tutamıyorum.
I'm letting go... I'm letting go.
Boynumu dik tutamıyorum.
I can't straighten it out.
Kılıcımı tutamıyorum.
I can't hold my sword.
- Onu tutamıyorum.
- I can't hold him.
Ne diye çenemi kapalı tutamıyorum ki ben?
Why don't I keep my big mouth shut?
Onu tutamıyorum.
I can't hold him.
Yaz sonuna değin onu tekrar söylemeyeceğine söz vermiştin, onu ben enine boyuna düşününceye kadar değil. Demek ben bir yalancıyım. Kendimi tutamıyorum.
And we're back for another hour of National Focus, your obedient servant, Fielding Chase, ready to chat with the brightest of you.
Kendimi tutamıyorum.
I can't help myself.
Tutamıyorum seni ama hala görüyorum.
I have thee not, and yet I see thee still.
Gözlerimi açık tutamıyorum.
I just can't keep my eyes open.
- Tutamıyorum.
- I can't hold it.
Tutamıyorum.
I can't hold it.
Bu mektubu çok uzun tutamıyorum çünkü yapılacak işlerim var.
I can't make this letter too long because I have work to do.
Yakalanırsak bunun yasalara aykırı olduğunu biliyorum ama kendimi tutamıyorum.
I know if they catch us, it's against the rules, but I can't help it.
Tutamıyorum seni.
There's nothing to get hold of.
Onu tutamıyorum!
'I can't hold him! '
Onu tutamıyorum!
I can't hold him!
Kendimi tutamıyorum.
Oh, I can't help myself!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]