English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Twist

Twist translate English

3,292 parallel translation
Burnunu yirmi yıl önce olmuş bir şeyin içine sokuyorsun!
Getting your shirt tails in a twist over something that happened over twenty years ago!
Gerçeği istediğin gibi saptırabilirsin fakat bu, Marco'nun ailesi olmasını hakeden muhtaç bir çocuk olduğu gerçeğini değiştirmez.
You know, you can twist the truth any way you like... but it does not alter the fact that Marco is a needy kid who deserves a family.
Ne dersiniz Fransız-Arap tarzı tviste?
What would you say to a Franco-Arab twist?
Nabout Tvist.
Nabout Twist.
Nabout Tvist konusunda dayanıldığımı biliyorum.
I also know I was wrong about Nabout Twist.
Millet, Rosie'ye Oliver Twist'i göstersek nasıl olur?
Hey guys, what if we show Rosie Oliver Twist?
Rosie'ye Oliver Twist'i göstermeye ne dersiniz?
What if we show Rosie Oliver Twist?
Şunu çevir.
Twist this here.
Taryn acını anlamıyordu, sadece bunu fark etti ve kullandı seni kendine bağladı ve iradesi altına almaya çalıştı.
Taryn did not feel your pain. She only recognized it, fed it, to bind you to her, twist you to her will.
Her şeyi işine gelen şekilde yapamazsın.
You can't just twist things to suit yourself.
Eğer seçme şansım olsaydı, bunu seçerdim, TK Twinner Twist.
If I had to choose I'd go for this one, the TK Twinner Twist.
Ama kaçırdığın bir nokta varmış :
But the twist you didn't see coming :
Değişiklik?
The twist?
Oliver Twist başının çaresine bakabilmişti.
Well... things worked out for Oliver Twist.
Yanına koyarak yapalım.
Just twist it in from the side.
# Bıçağı sokup #
♪ I will twist the knife ♪
Teşekkürler?
What's the twist?
Yamukluk yok.
There's no twist. There's no zinger.
Düz dur, yamukluk yok.
Straight up, no twist.
Ve işte yamukluk.
And there's the twist.
Bunu sok, çevirdikten sonra salla biraz, bu şekilde binadaki tüm kilitleri açacaktır.
Just stick it in, twist, give it a little jolt it'll open any lock in the building.
- Lütfen kes şunu.
-... and twist till you hit his brain. - Please stop.
Seksi kıvrımlı klasik bir şarap barı.
Classic wine bar with essential twist.
- Elbette.
- I wouldn't want to twist your arm or anything. - Sure.
Hadi durma. Bıçağı iyice çevir.
So, go ahead, twist the knife.
Sözleri mi neden saptırıyorsun?
Why do you twist my words?
Elma suyu, elma püresi, kesinlikle Granny Smith, esmer şeker bir dilim limon ve aldatmaca olarak da bir tutam tarçın atmışsın.
Apple juice, apple pulp, definitely Granny Smith, Demerara sugar, twist of lime and I'd say in a bid to put me off, cinnamon.
Kalçalarımı kıvırır, kıvırır ve bükerim.
Hips lush with youth, I twist and twirl
Klasik bir suç filmi oyunu.
It's a classic film noir twist.
Belki de oyun içinde oyundur.
Or maybe it's a twist on a twist?
- Onu kendi lehine çevirmeye çalışayım deme.
Do not attempt to twist fucking word to advantage.
* Sakın yanlış yapma, yoksa sinsice yaklaşır cilvesi kaderin *
♪ don't you trip up or you'll slip up ♪ ♪ On a holy twist of fate
Dizilerde biraz çarpıtıyorlar ama gene de kulak dolgunluğu oluyor.
Hmm, they kind ot twist things around in TV series but you still get to learn something.
Tam olarak nasıl çarpıtmışım?
How exactly did I twist it?
Daha ne kadar yalvartacaktın beni?
How long were you going to let me twist in the wind?
Dönmez.
It doesn't twist.
Beynin her iki tarafına da sıçrayıp tedavi edilemez bir hal alabilir.
It could twist around Charlie's brain, become inoperable...
Bütün gerçekleri çarpıtmaya çalışacak. Yanlış bir şey yapmışım gibi görünmeme neden olacaklar.
I mean, they're gonna try to twist all the facts and make it seem like I did something wrong.
- Onu parmağında oynatıyormuş. - Adam, işi öğreniyor.
He said she'd twist him round her little finger.
Farklı bakış açılarında, insana kaderin cilvesi olarak görünen şeyler bu sıkıca sarılmış bağlardan başka bir şey değildir.
What seems to the individual like a twist of fate, from another perspective, is simply one of those threads pulled tight.
Herkes Aaron'ın çok kötü bir polis olduğunu düşünüyor.
Everyone's trying to twist this around like Aaron's some rogue cop.
Maggie'nin kolunu burktum ama benimle ikinci kez evlenmeyi kabul etti.
Well, I had to twist Maggie's arm, but she agreed to a second wedding.
Evlilik, hayatı birleştirmek yani tanışır tanışmaz israflar başlar.
Marriage, a twist in life where the earner meets the squanderer.
Seni bilmem ama, insanların kendilerini değişik cinsel pozisyonlara sokması beni çok gevşetiyor.
I don't know about you, but seeing people twist themselves into unlikely sexual positions just... Really relaxes me.
Ama onun yerine... büyük bir hayal kırıklığı.
And instead... big twist...
Jenny Holzer'un tarzı gibi.
Kind of a twist on Jenny Holzer.
Hiç şansın yok, asker şimdiye kadar bu hikâyede biri vardı. ama artık içinde dönen başka biri daha olacak.
No chance, soldier, so far this story has been one - sided, now it looks like there's going to be a twist in the story
Günün son gelişmesi olarak hükümetin Chicago mafyalarına karşı olduğunu söyleyebiliriz.
Today's events are just the latest twist in the government's ongoing case against the Chicago outfit.
Polis Dedektif'i, Peter Edmonds dün gece bir barın dışında vurularak öldürüldü ama olayın asıl garipleştiği nokta da burada başlıyor.
Newark police defective Peter Edmonds was shot and killed outside this local bar last night and the case has a bizarre, shocking twist.
Sık.
Twist.
Taşak torbası yırtılmış.
twist and shout dildo, ball sack ripped.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]