English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Tıknaz

Tıknaz translate English

217 parallel translation
Oradaki canlılar daha güçlü ve daha tıknaz olabilirdi Daha çok ayaklı ve yere daha yakın.
so perhaps creatures there would have stronger, stockier bodies with more legs closer to the ground.
Onunla tanışıp şişko göbekli tıknaz bir adamla karşılaşmak istemem.
It would disappoint me to meet him and find him to be a fat, pudgy man with a big stomach.
Şişko değil, tıknaz da sayılmaz.
He's not fat and not really so pudgy.
Tıknaz değilmiş.
He isn't pudgy.
Çok tıknaz.
Too stocky.
Almanya tüm gücüyle hayatta kalmaya çalışan güçlü, tıknaz bir boğa gibidir.
Germany is like a powerful thickset bull which needs all its strength to stay alive
Şu tıknaz adamım.
Well, I'm kind of a stocky guy.
Ben kısa boylu, tıknaz olanım.
I'm the stocky one, the heavyset fella.
Tıknaz.
Stocky.
Kumral ve hafif tıknaz dememiş miydin?
Didn't you say he had brown hair, kind of stocky?
Tıknaz, kel, düzensiz ve berbat derecede arkadaş canlısı.
You know, plump, bald, spotted, and terribly over-friendly.
Tıknaz McCabe mi?
Pudgy McCabe?
"Tıknaz" McCabe olarak anılırdı.
He used to be called "Pudgy" McCabe.
Ona neden Tıknaz diyorlar?
Why do they call him Pudgy?
Tıknaz McCabe...
Pudgy McCabe?
Hakkını teslim etmek gerekiyor Tıknaz.
I've got to hand it to you, Pudgy.
Sana "Tıknaz" derler miydi?
Were you ever called "Pudgy"?
Kısa tıknaz olan.
The short plump one.
Yaklaşık 35 yaşında, tıknaz görünüşlü...
Age, about thirty-five, his appearance is stocky...
Bugünkü şovda ufak tavuğum olacak, Cotton- - ben ve birkaç sulu ve tıknaz tavuklar.
My little chicken's going to be in the show today, Cotton- - me and some nice juicy plump chickens.
Tıknaz bir herifle buluşuyorum.
There's this heavyset guy, you know.
21 yaşındaki, 1.90'lık bu savunma oyuncusu çok tıknaz.
This 21-year-old halfback, remarkably stocky for 6-foot-3-inches.
Kaslı kısa boylu, tıknaz.
Muscular, low to the ground, compact.
Charlemagne küçük tıknaz bir 1.52.
Charlemagne... a dumpy little five-footer.
Birkaç gün önce seni almaya gelen şu tıknaz eleman değil mi o?
Isn't that the dumpy dude who came by for you a couple days ago?
Onun yerine, oturur, güzel, büyük, sulu, tıknaz- -
Instead, we sat down To a nice, big, juicy, stuffed- -
Büyük, sulu, tıknaz kedi.
Big, juicy, stuffed... Cat.
Tıknaz, erkek, zenci yaklaşık 65 yaşında.
Stocky, male, Negro approximately 65 years of age.
Hala mutluluk veren düşünce ise, şu anda, bütün ülkede, asilinden ayak takımına, ortalardaki çekici ve tıknaz insanlar da dahil, herkes Noel'i seviyor.
Still, what a lovely thought it is, at this moment, all over the country, from highest to lowest, through those charming plump folk somewhere in the middle, everyone is enjoying Christmas.
Kısa boylu, tıknaz, tıraşsız, sandalet giyiyor.
Short, dumpy guy, unshaven, wingtips.
Kısa tıknaz ve tümü örtülü olanlarla, büyük gözlü ince dal gibi olanlar.
The short stocky ones, and the covered alls, with the slim willowy ones with the big eyes.
Nefesi kokan tıknaz biri.
A little guy with bad breath.
Ziggy, nefesi kokan tıknaz adam.
Ziggy, a little guy with bad breath.
- Evet, kesinlikle tıknaz.
- Yeah, he's pretty chunkified, all right.
Hayır, komşu tıknaz bir adamdı.
No, the neighbor was a stouter fella.
Galiba bir keresinde tıknaz bir erkektim.
I think I might have been a heavyset man once.
- Evet, beni buradan aramasını söyledim ve telefonu açan kişiden kel, tıknaz ve gözlüklü birini istemesini söyledim.
- Yeah, I told her to call me here and to tell anyone that answers to ask for a balding, stocky man with glasses.
Deniz kenarındaki bir krallıktayım boylu boyunca açık körfezlerin olduğu ve dalgaları durduran tıknaz dalgaların olduğu ve süzülen martılar gibi uçan balıkların ve kalbini dolduran planktonların ve kıpkızıl somon balıkların, cennetten fırlayan ; deniz anaları ve mor deniz yosunları ve de kışın kayaların yosun tuttuğu.
In a kingdom by the sea, along clear gulfs, and plump waves to stop the waves, and flying fish, gliding like gulls, and plankton to your heart's content, and red salmon leaping from the heavens, the sour jellyfish and purple seaweed, and the winter's kelp..
Tıknaz.
He's stocky.
- Kısa, tıknaz ve gözlüklü.
- Short little bald guy with glasses.
Birden komiklikten uzaklaşan gözlüklü, tıknaz ve kel adamın teki olacağım.
I'll be a short, bald guy with glasses who suddenly doesn't seem so funny.
Bu kostüme uyacak tek kişi kısa, tıknaz ve orantısız bir vücuda sahip olmalı.
The only person who could really fit into this costume would have to be a short, stocky man of somewhat generous proportion.
Satış elemanlarım ; şu tıknaz olan, veya penceredeki esmer olan.
Look at my salesgirls. That pudgy one. Or the brunette outside.
Buralarda irice bir Mormon gördünüz mü... 40 yaşlarında, tıknaz, dost canlısı?
Have you seen a big Amish guy come through here... 40-ish, stocky, sort of friendly?
Kramer çok ince. Ben tıknaz ve suluyum.
Kramer's so stringy. I'm plump, juicy.
Bunlar sadece ürkütücü bir şekilde hayatımın hikayesi kısa, tıknaz, kafası az çalışan kel bir adam olarak.
They are simply, horrifyingly, the story of my life as a short, stocky, slow-witted bald man.
Sanki benim kısa, tıknaz, kel biriyle çıkar...
Like she would ever go out with a short, stocky, bald man.
Kısa boylu, tıknaz, komik, kel adam. Kısa bir süre önce tanışmıştık.
I'm the short, funny, quirky bald man you met a little while ago.
Tıknaz, kısa kahverengi saçlı.
Stocky, short brown hair.
Kısa, tıknaz, kel bir adam saha boyunca çıplak koşuyor.
A short, stocky, bald man is streaking across the field.
Tıknaz, bir Pop-tart daha ister misin, tıknaz?
Hey, tubby, want another Pop-Tart, tubby?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]