Tımarhane translate English
395 parallel translation
Çok harika değil ama tımarhane gibi de değil.
Not much of a place, but it's home.
- Tımarhane mi?
- The madhouse?
Tımarhane.
- The madhouse.
Tımarhane mi?
The madhouse?
Karşı koyabilirsen, akıllısın koyamazsan tımarhane yolcususun demektir.
If you resist them, you're sane if you don't, you're on your way to the nuthouse or the pen.
Gazete sahibi miyim, tımarhane mi?
Do I own a paper or a lunatic asylum?
- Bir tımarhane gibi!
- It's been bedlam!
Burası hapis değil, tımarhane.
This ain't no jail, it's a madhouse.
Tam bir tımarhane.
Nuthouse.
Tam bir tımarhane, değil mi?
A merry little madhouse we've got here.
Sonunun tımarhane olacağını biliyordum!
I knew this would end up in a nuthouse!
Orası tam bir tımarhane.
It's a madhouse.
Tüm cadde tımarhane gibi.
Your whole street is in the can.
Burası klinik, hapishane veya tımarhane değil.
This is a rest home, not a jail or an asylum.
Ben buranın ağırbaşlı, sessiz bir yer olduğunu düşünüyordum. Tımarhane değil.
Why, I understood this to be a dignified, quiet salle á manger, not a Hofbräuhaus.
Kent tımarhane gibi!
The town's a madhouse!
Acele et, yoksa sonun tımarhane olacak.
Hurry, if not end in the madhouse.
Tımarhane.
This is a loony bin.
Demek tımarhane kaçkınısın...
So you're a fugitive from the laughing house.
Tam bir tımarhane!
That's a zoo!
Tımarhane!
That's a zoo!
- Başka bir nehir ve başka bir tımarhane.
And before that? Another river, and another madhouse.
Tımarhane!
In the nuthouse!
- Tımarhane, değil mi?
- It's a nuthouse, ain't it?
Kilitli kapıları, demir parmaklıkları, deli gömlekleri olan bir tımarhane.
An asylum, with locked doors and bars and straitjackets! Now, is that clear?
Burası bir tımarhane.
It's a madhouse around here.
Sanki bir tımarhane varmış.. ya da zincirli bir mahkum.
Just as though you were in a lunatic asylum or a convict chain-gang.
Tımarhane burası!
This is a madhouse!
- Burası bir tımarhane, değil mi?
- This is an insane asylum, is it not?
Tam bir tımarhane.
What a madhouse.
Otel işletiyorum, tımarhane değil.
I run a hotel, not a madhouse.
Siz de ayak altından çekilin, Burası tımarhane olmuş.
This is crazy!
Tımarhane gibi.
This is a flaming nuthouse.
Burası şimdi de tımarhane mi oldu?
Is this a lunatic asylum now?
- Tımarhane değildi.
- It was not a nuthouse!
Burası tam bir tımarhane!
This is bedlam!
- Tımarhane.
- The nuthouse.
Bizim burada, Galveston'da tımarhane vardı.
We had a madhouse here in Gkalverstooun.
Burası bir tımarhane.
It's a madhouse!
Tımarhane!
A madhouse!
Burası hastane değil tımarhane!
This isn't a hospital! It's an insane asylum!
Tıka basa dolu tımarhane şehrini bırakmak için daha ne bekliyorsun?
What are you waiting for to leave that crowded madhouse city?
Buranın nasıl bir tımarhane olduğunu sana anlatayım.
I'll tell you something else about this crazy place.
Burası tam bir tımarhane.
This is a crazy place.
- Tımarhane onu daha da iyi yapmış.
The loony bin made him even better.
Tam bir tımarhane!
What a madhouse!
Deliler için hiç tımarhane yoktur!
And there ain't no asylums for the crazy ones!
Tam tımarhane denemez.
Not exactly a loony bin.
Bu tımarhane kaçkını kadın da kim?
Who is that dangerously unbalanced woman?
Bir tımarhane.
It's a madhouse.
- Tımarhane de ne?
- What's the loony bin?