Tırman translate English
5,036 parallel translation
Daha sonra da suikastçılar duvarları tırmanıp içeri girecekler.
Then, the assassins will go in over the walls.
Çitlere tırman, kitaplar ve kalemler
♪ Climb the fence, books and pens
Biraz tırmanış gibi.
It's a bit of a climb.
Bilinmeyen kişi arka duvara tırmanıyor, bekleyin.
Unknown climbing over rear wall, wait out.
- Çünkü yine batırmanı istemiyorum.
'Cause I don't want you to fuck up again.
Oldukça hızlı bir tırmanış, değil mi?
It was rather a rapid ascent, wouldn't you say?
- Everest'e değil, yarağa tırmanıyorlar.
They're not climbing Everest. They're climbing dick.
Tüm derslerin kalınca sana yardım edip okulu batırmanı engelleyen kimdi?
Hey, who helped you drop all those classes so you wouldn't fail out of school?
Pekala. Buradan tırmanıp yanına geliyorum ve bunu hakkında konuşabiliriz.
All right, I'm climbing out here next to you, and we can talk this out.
Ta ki bir takım sarhoş aptallar direğe tırmanıp tepesine Frig başlığı koyana kadar.
Until one night some drunken fool, he climbed up the pole, he put a Phrygian cap on the top.
Dağı tırman.
Choo-choo-choo-choo, choo-choo-choo-choo. Climb the mountain.
"Harekete Geçin" programını milli parklara entegre etmekte bana yardım etti. Çocukları evden çıkıp kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü yapmaları gibi...
He's helped me integrate the "Let's Move" program into our national parks... you know, getting kids outside, rock climbing, hiking.
Bazen en güzel gün doğumunu izlemek için en zorlu tırmanışı yapmanız gerekir.
Sometimes you have to make the hardest climb to see the most beautiful sunrise.
Çok tuhaf ve sarp bir dağa tırmanıp durdum ve hep başıma bela oldu, bacaklarım yoruldu, aşırı acıktım ama güneş bir sevgi, waffle ve fırsat denizinin üzerine doğuyor.
I've climbed a very weird and rocky mountain, and it was a pain in the ass, and my legs are tired, and I'm starving, but the sun is rising over a sea of love and waffles and possibility.
Kartallar, tırmanışlar, "Ben bir kız değilim, henüz bir kadın da değilim" gibiydi.
Eagles, climbing, very "I'm not a girl, not yet a woman."
En dipten başlayıp yukarı tırmanırım.
I will start at the bottom and work my way up.
Beni bu araştırmanın dışına atamazsınız.
You can't take this investigation away from me.
Belki katil tırmanış yaptıklarını biliyordu ve onları burada bekledi.
Perp knew they were climbing, was waiting for them at the top.
Hayır, ama birkaç tırmanışım var.
No, but I have climbed a few.
Marcus, kaya tırmanışınızdan bahsetti. Ve bu, beni gerçekten de mutlu etti.
Marcus told me about your rock climbing together, and that made me really happy.
- Tanrım! Bir şey pantolonumdan tırmanıyor.
Something's crawling up my pants.
Sadece tırman!
Just climb out!
Günde birkaç kez tırmanırdım... Fakat düşebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Çünkü kimse düşmez.
I up several times a day and it never occurred to me that I might fall because no one fell.
... Sidney harbur köprüsüne tırman.
... and climb the Sydney Harbour Bridge.
Salı günü, Tayland'da kaya tırmanışına gittim.
Tuesday, I rocked-climbed in Thailand.
Bu yüzden şu büyük çubukları tırmanıp tepesinden aşağıya inmem gerekiyor.
That's why I have to climb one of those giant sticks, go right over the top, and climb down.
Oraya seninle birlikte tırmanıp girmem gerekebilirdi.
Well, I could have to... climb in there with you.
Donmuş deniz seviyesinden bakıldığında kayalıklardan gökyüzüne tırmanıyor gibi görünür.
Seen from the level of the frozen sea, it looks as if the cliffs are climbing to the sky.
Aç anne, bir yavrusunu yanına alıp, araştırmak için.. ... uçuruma tırmanıyor.
The hungry mother heads up the cliff to investigate, taking one cub with her.
Çok iyi tırmanıyorsunuz!
Great climbing the ladder!
Süper! Tırmanın!
Climb the ladder!
Mutfak tezgahına tırmanıyordu.
Oh yeah!
En son yaptırdığımız araştırmanın sonuçlarına bakarsanız... Ulusal Galeriye gelen insanlar burayı çok seviyor ve anlıyorlar. Fakat sokaktaki "ortalama insanın" bizim ne olduğumuzu ve ne sunduğumuzu tam olarak anladığını söyleyemeyiz.
When you look at the research that we've done recently, people loved the National Gallery when they get here, and they understand it, but to the average person on the street as it were, they don't quite understand what we are and what we've got.
Hayır... Musa dağa tırmanır ve On Emir'le geri döner. İsrailoğullarını etrafında toplar.
He goes up onto the mountain, comes down with the Ten Commandments and he gathers the Israelites around him.
Wade'in evinin önüne beyaz bir limüzinle git yangın merdiveninden tırman ve aşkını ilan et.
Drive up to Wade's house in a white limo, climb the fire escape, and declare your love!
Ebeveynlerinin gözetimi altında sonunda yukarıya tırmanıyor ve işaretini bırakıyor.
Under the watchful eye of her parents, she finally makes it to the top and leaves her mark.
Oğlum duvara tırmanıyor mu?
My son bouncing off the walls?
Ama bu işi batırmanı istemiyorum.
I don't want you to fuck this up.
Ve bunu yapmak için, elbette uzman bir tırmanıcı olmak zorundadır.
And to do that, of course, it has to be an expert climber.
Şaşkınlıktan çıldırmanız için yeterince zaman tanımadım.
I haven't given you enough time to freak out yet.
Bunu kaçırmanı istemiyorum.
I don't want you missing this.
Ama ölü sayısı tırmanıyor.
Do you know how many are dead
Davanın ortasında çağırman hoşuma gitmiyor.
I don't appreciate the summons. I'm in the middle of a case.
Evet, şey bak, şu şirketleri ayırmanın daha iyi olduğu konusunda aynı fikirdeydik ama -
Yeah, um, look, I know that we both agreed that a spin-off was the better way to go, but- - I don't want to talk about that.
Eğer işleri hızlandırmanın bir yolu olsaydı o yolu neden kullanmayayım ki?
If I could go any faster I... I mean really why wouldn't I?
Tanrı aşkına, kadın, yedi de beni uyandırmanı söylemedim mi?
God's blood, woman, didn't I tell you to wake me at seven?
Gotham teleferiğinde Deathstroke'u yendiğinde seni ortadan kaldırmanın o kadar kolay olmayacağını anladı.
When you defeated Deathstroke on the Gotham skytram, he realized taking you out wouldn't be as easy as he thought.
Karga sesinizle tüm kampı ayağa kaldırmanıza izin veremem.
I won't have you wake up the entire camp with your caterwauling.
- Nereye tırmanırdı? - Mutfak tezgahına.
- Where do they go?
Sadece uçağını kaçırmanı istemiyorum.
I just don't want you to miss your flight, you know.
Otobüste bana saldırman yetmedi bir de büyükannemden mi faydalandın?
It wasn't enough you attacked me on the bus.