English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ U ] / Ugras

Ugras translate English

15,913 parallel translation
Böyle şeylerle ilk defa uğraşıyorum, Dikkatim dağıldı.
First time I ever operated one of those things, so... just got distracted.
- Uğraşıyorum.
I'm trying.
- Uğraşıyorum.
- I'm trying.
Uğraşıyoruz.
We're working on it.
Lordum, onca büyük uğraşınız sonunda yeterince dinlendiniz diye düşünüyorum.
My Lord, I trust you are well rested after such great exertions.
Sen ve ben bir aile saçmalığıyla uğraşıyoruz diye onları yerlerinden edemem.
I can't drag away assets because you and I are working out some family crap.
Ben de şu an onun için uğraşıyorum.
That's what I'm dealing with now.
Catherine çok fazla uğraş verdi...
For Catherine to go to such lengths...
Herkese, serseri biri olduğunu göstermek için çok uğraşıyorsun ama ben senin iyi bir çocuk olduğunu biliyorum Wally.
I know that you were trying really hard to convince everyone that you were a badass, but I know that you're a good kid, Wally.
Demokratlar hala, bugüne kadarki... en aykırı Cumhuriyetçi aday... Donal Trump'ın alışılmadık seçim kampanyalarıyla uğraşıyorlar.
The Democrats are still struggling to fight the unconventional campaign of that most most unconventional Republican candidate, Donald Trump.
Bu saçmalığı yapmak için uğraşıyorsun hala öyle mi?
God, you're still trying to do this shit, huh?
Her neyle uğraşıyorsan ben de dahil olmak isterim.
Well, whatever you got going, I want in on it.
Evlendiğimizde yanımıza taşınacaksan bununla niye uğraşıyorsun?
If you're moving in with us once we're married, why fuss with this?
Kema'daydık ve dalgalarla boğuşuyorduk. Deniz tutmasın diye uğraşıyordum. Orada telefon çekmiyor.
We're out in Kema, then I'm bouncing around on the waves, trying not to get seasick, and-and it... there's no...
Bunun için uğraşıyorum ama birileri işimi zorlaştırıyor.
Yeah, I was working on that, but someone is not making that very easy.
Boşuna uğraşıyorsun.
This is pointless.
Krep yapmakla uğraşırken yapamadım.
Well, you see, I was busy making pancakes, so...
Yine uğraşıyorsunuz yani.
You baited the bear, huh?
Glenn, eğer Dina yerine seni seçmemiz için uğraşıyorsan... Hiç de bile.
Glenn, if you're trying to get us to choose you over Dina, then... not at all!
Benimle uğraşıyordun. Evet.
Yeah.
Çocuklarınıza daha iyi yaşam sunmak için canla başla uğraşıp bir yerden ayrılıyorsunuz, sonra onlar da büyüyünce aynı yere geri dönüyor.
You fight and claw to get out of someplace to give your children a better life, and then they grow up and go right back to the place you ran from.
Ama onlar benimle uğraşırsa ben de onlarla uğraşırım.
But if they mess with me, I'm gonna mess with them.
Seninle uğraşıyorlar.
They're messing with you.
- Hâlâ Danny'le uğraşıyoruz.
- This is all about Danny still.
- Biliyorsun dostum, planlarla uğraş...
Yeah, you know, man, planning...
Endişelerinizi anlıyorum, Binbaşı Kulkov ama Stalin başka işlerle uğraşırken, Amerikalılar güvenliğimi sağladı.
I understand your concerns, Major Kulkov, but the Americans guaranteed my safety while Stalin was preoccupied.
Binbaşı Kulkov ve ekibinin katkısını ve yanısıra Bayan Elke Schroeder'in uğraşısını kabul etttiğiniz için size müteşekkirler.
They very much appreciate you recognizing the contribution of Major Kulkov and team, as well as acknowledging the work of Miss Elke Schroeder.
- O zaman göstermek için biraz uğraş.
Then do a better job of showing it.
Peki biz şuan neyle uğraşıyoruz?
And what have we been dealing with exactly?
"Kamikaze nedir?" derdi ve on dakika açıklamaya uğraşırdın.
"What's a Kamikaze" " And then you'd spend ten minutes explaining it.
- İyidir, ödevi ile uğraşıp duruyor.
Yeah, he's good ; he's just diving into his schoolwork.
Peyton'a mesaj atmakla uğraşıyor olman gerekmiyor mu?
Shouldn't you be busy texting Peyton?
Hayır, kendisi şu an hastanede bir komayla uğraşıyor.
No, um, he's actually at the hospital dealing with a coma.
Her gün hayvanlarla uğraş et.
Dealing with animals all day.
Bak. Bence Bains ve Brickford meselesinde boşa uğraşıyoruz.
Look, for my two penn'orth, I think we're flogging a dead horse with Bains and Brickford.
Kasabanın dışına çıktın mı bunlarla uğraşıyorsun demek?
Well, that's what you been doing all these trips out of town.
Benden daha uzun süredir bu işlerle uğraşıyorsun ama.
You've been doing this a lot longer than I have.
İki türlü de herkes benim yüzümden uğraşıyor üstüme alıp...
Either way, everyone is suffering because of me, and I need to own up to...
Eve'e laf vermemeye uğraşıyorum işte.
Hey, I'm just trying to keep Eve off my ass.
Biraz uğraş biraz inançla.
You know, with a little effort, a little faith.
Amerika'nın geleceğiyle uğraşıyormuşuz gibi.
Like we grappled with the future of America.
Sen bunlarla uğraşırken ayrılamam.
I can't leave while you're dealing with this.
Hâlâ niye Lowry'le uğraşıyoruz?
Why is Lowry an issue?
Hâlâ Danny'le uğraşıyor olmamamız gerekiyordu.
We're not supposed to be dealing with Danny anymore.
Kontrol edemeyeceğin bir şeyle uğraşıyorsun.
You are messing with something that is out of your control.
Aradığınızda ona uğraşıyorduk efendim.
Worked on that, sir, when we asked for it.
Yeni bir uğraş edin.
Look for a new challenge.
Geçmişimi çözmeye uğraşıyorum.
I'm trying to untangle my past.
Caydırmaya mı uğraşıyorsun?
To get us to back down?
Pekâlâ, öyle diyorsan öyle olsun. Ama ben sadece bu seçimi kazanmak için uğraşıyorum.
Okay, if that's your story, then fine, but all I care about is winning this election.
Durant ve Dunbar ile uğraşırken.
With Durant, with Dunbar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]