English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ U ] / Unarmed

Unarmed translate English

1,504 parallel translation
Evet. Oraya yalnız ve silahsız gitmen hoşuma gitmiyor.
Yeah, I don't like you going down there unarmed and solo.
Bütün bu askeri sanatlar, silahsız dövüşme,
All that martial arts, unarmed combat,
Silahsızsın.
You're unarmed.
Oraya bir takım gönder, kontrol et, silahsız olduklarından emin ol, sonra buraya getir.
Send a team, check them out, make sure they're unarmed, then escort them back.
Ama silahsızdı.
Yes, but he was an unarmed prisoner.
- Bunu yapan silahsız iki amatör adam değil, Yves.
- The two unarmed men who did this they were not amateurs, Yves.
Silahsız içeri geliyorum.
I'm coming in unarmed.
- Silahsızım.
I'm unarmed.
Bilinçsiz ve silahsız. Onu öldürmeniz gerekmiyor.
He's unconscious and unarmed, so there's no need to kill him.
Silahsızım ve öldürülmeyi bekliyorum.
I'm unarmed and marked for death.
Jethızın da ise sesten hızlı uçma gücü vardı silahsız dövüş ustalığı ile birlikte.
She has the power of supersonic flight along with a total mastery of unarmed combat.
Tuliver, silahsız mı gidiyorsun?
Tuliver, going in unarmed?
- Efendim... - Çık buradan. Silahsız bir zanlıya ateş eden bir insansın.
- The sort of person who guns down an unarmed suspect.
Kendini sadece V harfi ile tanıtan çılgın terörist, kontrol odasına çok güçlü patlayıcılar ve silahlarla saldırdı. Silahlarını, masum sivillere karşı kullanarak bir nefret mesajı yayınladı.
A psychotic terrorist, identified only as the letter v attacked the control booth with high-powered explosives and weapons that he used against unarmed civilians in order to broadcast a message of hate.
Çok açık bir şekilde silahsız olduğunuzu söylediniz.
You clearly said just now you went in unarmed.
Silahsızdım, bir Kwan-To'm ve mızrağım vardı, bir sürü adamın arasına daldım...
I was totally unarmed, holding a Kwan-To and a spear rushing into a crowd of people...
Silahsızım.
I'm unarmed.
Hayatım boyunca pek çok suç işlemiştim, ama bu benim, bir üçüncü dünya ülkesinde silahsız... ilk rehineliğimdi.
I've been involved in a lot of crimes in my life, but this was my first time as an unarmed hostage in a Third World country.
Silahsız geldim. Saygıdan.
I came unarmed, out of respect.
Ama ilk yalnız görevime silahsız gitmek zorundayım.
Of course, on my first solo mission, I have to go in unarmed.
Öyle kendi kendine, silahsız gelip teslim oluyorsun.
You walk in, unarmed, and surrender yourself.
Bu cumartesi silahsız ve gürültüsüz çocuk olmayacak.
This Saturday is the No Child Left Unarmed Jamboree.
Gideon Katliamı diye bilinen olayın ele geçmiş yeni görüntülerinden de belli olduğu gibi, Galactica'nın askerlerinin silahsız sivillere rastgele ateş açtıkları görülmektedir.
This recently discovered footage, from what's become known as the Gideon Massacre, appears to show Galactica's marines firing indiscriminately, into a crowd of unarmed civilians.
Birlikler silahsız sivilleri vuruyor.
Troops shooting unarmed civilians.
Ama yine de silahsız birini vurdun.
But you did shoot an unarmed man.
Bölgede konuşulan tek şey'polis silahsız iki adamı ve liseli genci vurdu'.
Word on the street is we shot two unarmed men and a high school kid.
Peki, madem bu adamlar uyuşturucu mafyasının adamları, neden haberlerde onların silahsız olduğu ve arkadan vurulduğu söyleniyor?
Well, if these guys were a bunch of drug-dealing thugs, why on the news were they unarmed and we shot'em in the back?
Hayduda benziyordu. Silahsızmış.
He was an unarmed man.
Ve silahsız.
And unarmed.
Silahsız olan saldırgan, Hector, şarap dükkanına bir soda bırakmış olabilir.
Uh... the unarmed banger, Hector, left a soda can behind in the wine shop.
- Silahsızım.
- I'm unarmed.
Burada olduğunu, silahlı ve tehlikeli olduğunu biliyorlardı,.. ... sonuna kadar savaşacağını da biliyorlardı ve beni önündeki bir kese kağıdını bile vuramayan silahsız bir çocukla buraya gönderdiler.
They knew he was in here, they knew he was armed and dangerous, and they knew that he was gonna fight till the last round, and they sent me in here with an unarmed kid who can't shoot his way out of a wet paper bag.
Ona istediği şeyi veriyorsunuz.
You're lettin'him call all the shots. How are your unarmed men gonna stop him?
Silahsız bir adam onu nasıl durduracak? Silahsız değiller. Ellerinde onun profili var.
They're not unarmed.They have his profile.
Seni silahsız bırakma fikrini sevmedim.
I don't like the idea of leaving you unarmed.
Ben silahsızım.
I'm unarmed.
Ama sen silahsızsın. Çıplaksın!
- But you're unarmed.
Silahsızmı gireceksin?
Goin'in unarmed?
Silahsız ormana koşmak işi halletmez.
Running into the jungle unarmed is not going to get the job done.
Üzgünüm. Silahımız bitti. Ve kimse oraya silahsız gitmeyecek.
Sorry, we're out of guns, and no one goes out there unarmed.
- O silahsız...
- He's unarmed...
Pekala. 10 dakikalık görüşmenin ardından şüpheliler ele geçirildi, silahsız ve zor kullanmadan.
The suspects surrendered after ten minutes of negotiation, unarmed and compliant.
Silahsız bir yargıca silah doğrultmak mı?
! Trying to gun down an unarmed judge?
Silahsızsa, girsin.
If he is unarmed, let him enter.
Silahsız.
Unarmed.
Ronon Doktor Beckett'in silahsız geleceğini hatırlatmamı istedi.
Ronon would like me to remind you that Doctor Beckett remain unarmed.
Baş aşağı kalmış silahsız bir adamı öldüremezsin!
You... you can't kill an unarmed upside down man!
Temsilcinizi yollayın... tek kişi ve silahsız olarak.
Send your representative... one person, unarmed.
Silahsız misafir!
Unarmed intruder!
Violet, ben silahsızım.
Violet, I'm unarmed.
Silahsız iki kişi değiller.
They aren't two unarmed guys.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]