Unbelievable translate English
7,891 parallel translation
- İnanılmaz, ha?
Unbelievable, huh? Yeah.
- Bu inanılmaz, değil mi?
It's unbelievable, right?
İnanılır gibi değil!
Unbelievable!
İnanılmaz!
Unbelievable!
Bu inanılmaz.
This is unbelievable.
İnanılmaz.
That is unbelievable.
- İnanılmaz.
- Unbelievable.
İnanılmaz bir araba.
It's unbelievable.
Bunları satın alabilmek inanılmaz.
The fact that you can buy them is unbelievable.
Seung-gyu acayip iyi bir öğrenci.
Seung-gyu is an unbelievable student.
İnanılmaz.
Unbelievable.
Hayır, inanılmaz olan asıl nedir biliyor musun?
No, you know what's unbelievable?
İnanılmaz olan, birinin gerçekte nasıl biri olduğunu hiç merak etmek zorunda kalmaman. Çünkü onlarla daha çok takıldıkça, onları daha çok tanıma durumda kalacaksın.
What's unbelievable is that you never have to wonder what a person's really like - - I mean really like, on the inside - -'cause the more you hang out with them, the more you get to know them, when they reveal themselves,
- Bu inanılmazdı. Tam isabet.
That was unbelievable - - bull's-eye.
İnanılmazsın!
Well, you're unbelievable.
Aman Tanrım. İnanılmazdı.
Oh, my gosh, it was unbelievable.
Akıl alır gibi değil.
That's unbelievable.
İnanamıyorum.
Unbelievable.
İnanılır gibi değil.
Unbelievable.
Onun yerine bu berbat, korkunç hikayeyi yapmışlar.
Instead, it's this awful, unbelievable horror story.
Glen Babbit evrak işinde, inanılmaz!
Glen Babbit pushing papers, unbelievable.
Hayret bir şey!
Unbelievable!
Instagram'a koyma.
- Yeah. Don't Instagram that. - Unbelievable.
İnanılacak gibi değil.
This is unbelievable.
İnanılmaz görünüyorsun.
You look unbelievable.
- İnanılır gibi değil.
- Unbelievable.
Ve sebep olduğu zarar inanılır gibi değil.
And the damage that she's caused is... It's unbelievable.
Ve bu enerjinin miktarı inanılmaz.
AND THE AMOUNT OF ENERGIES ARE UNBELIEVABLE.
Bu inanılmaz.
That's unbelievable.
- Inanılmaz.
- Unbelievable.
Vay be.
Unbelievable!
İnanılmaz bir şey.
Unbelievable.
Bu adamın sahip olduğu güç inanılmazdı.
It was unbelievable, the power that this man had.
Bunların hepsinin aynı dünyada olduğuna inanmak çok zor.
It's unbelievable that all these things belong in the same world.
- İnanılmaz birisin.
You're unbelievable.
- Coq Au Vin'in inanılmaz olması gerekirdi.
Oh, the coq au vin is supposed to be unbelievable.
- İnanılmaz.
It is unbelievable.
Bunun artık inanılır olması inanılır gibi değil.
Unbelievable that this is now believable.
İnanılmaz bir şey!
Unbelievable!
İnanılmazsın.
Unbelievable!
Domuzun tekisin!
You unbelievable pig person!
İnanılmazsın!
You are unbelievable!
Amerikan Tıp Dergisi. İnanılmaz bir şey.
The Journal of American Medicine... unbelievable.
İnanılmaz bir şey!
Unbelievable.
- İnanılmaz.
Un-Unbelievable.
Nick, dostum, kulağa ne kadar inanılmaz gelse de sen onun para babasısın.
Nick, my man, as unbelievable as this sounds, ( chuckles ) you're her sugar daddy.
- Gerçekten mi?
And the most unbelievable part.
İnanılmaz, küçük bir haçı kutsamak için 10 ruble!
Unbelievable, 10 rubles to sanctify a little cross!
Adeta inanılmaz.
Properly unbelievable.
Pekala, bu kısım biraz inandırıcı olmamış sanki.
- Okay, that part seems a little unbelievable.
İnanamıyorum.
This is unbelievable.