Utanç translate English
10,280 parallel translation
"Paul, 2009'da kiliseden ayrıldı." Çok utanç duydum.
I felt deeply ashamed.
Ama pişmanlık ve utanç duyuyorum bütün bu yaşadıklarımdan.
But I regret and I'm ashamed of, uh... The entire experience, you know?
Bu yüzden ayrılamayan kişilere bir şey diyemiyorum ya da ayrıldıktan sonra utanç duydukları için saklananlara.
And so I can't damn these people who aren't coming out, or who are hiding once they come out because they're ashamed.
Papaz okulunu terk ettiğimde, nasıl dolu olduğumu sana söyleyemedim utanç, kargaşa ve şüpheyle doluydum.
You know, when I left the seminary, I never told you how... I was full of shame and confusion and doubt.
Bayağı utanç verici.
I mean, it's pretty embarrassing.
Bu çok utanç verici.
This is so embarrassing.
Bu aile için utanç kaynağısın.
You're an embarrassment to this family.
Utanç verici.
Yeah, pretty embarrassing.
Muhtemelen bugün yaptığım en utanç verici şey.
Probably the most embarrassing thing I've done all day.
Utanç vericiydi.
It was embarrassing.
- Utanç var.
Shame.
Utanç, iffet, sadakat, ayıp gibi nitelikler ve birçok göze batan şey "aşk" adı altında kitabınızın hiçbir yerinde yok.
Qualities like modesty, chastity, fidelity, shame- - and most glaring of all, nowhere in your book does the word "love" appear.
İşte bu yüzden Virginia'yla çok işimiz olduğu için utanç duyuyoruz.
Which is why it's such a shame that Mrs. Johnson and I are busy with all this work on our plates.
Başarısızlık, çaresizlik, utanç.
Failure, desperation, shame.
Dürüst olmam gerekirse bu seks bağımlılığı tabirini utanç duyulası buluyorum.
To be honest, though, I find this label sexual addiction to be shaming.
Yaptığım şeyden utanç duyuyorum sadece bunu ona söyledim.
I feel awful about what I did, and I needed to say that.
İçeri girdiğin an, utanç duyacaksın.
The second they slam that door shut, you feel ashamed.
- Utanç.
Shame.
Arkadaşlarını özlemek utanç verici olmalı özellikle de tüm işi sen yaptıktan sonra.
It would be a shame to miss your friends, especially after you've done all the work.
Heidi Wilkes. Onun başına gelenler de çok utanç verici.
I'm sure you're broken up about her death.
Annabel'e olanlar, utanç verici.
Shame about Annabel.
Bu... Bu gerçekten utanç vericiydi.
It was... it was really embarrassing.
Ne kadar üzgün ve utanç içinde...
May I say how terribly sorry, how ashamed, how...
Kendini korkmuş, yalnız ve utanç içinde hissetmiş olmalısın.
You must've felt terrible and lonely and embarrassed...
" Utanç ve suçtan paramparça oldum. Ve benim adımın sevgili oğlumu kirletmesini istemiyorum.
( Lizzie ) "I am riven with shame and guilt and do not want my name to tarnish my beloved son."
Utanç verici, biliyorum.
Embarrassing, I know.
Bu bizi utanç verici bir duruma sokuyor.
It puts us in an embarrassing position.
Pekala, bu çok utanç verici.
Okay, this is humiliating.
Bu gerçekten utanç verici.
This is really embarrassing.
İkiniz de ülkeniz için utanç kaynağısınız.
You both disgraced your country.
Büyük bir kanun ihlali yaptığını itiraf eden bir CIA çözümleyicisisin ama henüz bir utanç ya da mahcubiyet emaresi göstermedin.
You're a CIA analyst admitting to a major violation, yet show no markers of shame or embarrassment.
Krallığa karşı bir utanç kaynağıyım bu kasabanın çoğu içinde.
I'm disgraced in the eyes of the Crown and most of this village.
Öyle işte, böyle duyguların var olması utanç verici.
Yeah. It's very embarrassing having feelings.
Şu önemsiz adam, kötü polis numaran utanç verici, biliyorsun değil mi?
You know that your small-change bad-cop routine is embarrassing, right?
Benim maria utanç öylesine dolu. O bile kendine bakamıyor.
My Maria is so full of shame she can't even look at herself.
Şu an bu binada utanç ve öfke hissetmeyen herkes istifasını vermeli.
Anyone that's here that's not ashamed, and angry, should resign.
Bak, söylediğim tek şey bildiğimiz şeylere güvenerek bu düğünü iptal etmek çok utanç verici olurdu.
Look, all I'm saying is it would be a hell of a shame to cancel the wedding now based on what we know.
Korku, utanç verici ama sağlıklıdır.
Fear is shameful, but healthy.
GY bunun yayılmasını engelleyecektir, onlar için büyük utanç kaynağı olur yoksa.
G.A.'s won't let this get out, it's too embarrassing.
Bu çok utanç verici.
This is super embarrassing.
Utanç verici olacağını biliyordum. Freddie senden istememi söyledi.
No, there, I knew that would be embarrassing... that's Freddie, he told me to ask you.
Çok utanç verici.
It's a shame really.
Bu çok utanç verici. Abraham Lincoln bile seninle göz temasında bulunmuyor.
This is so embarrassing, even Abe Lincoln won't make eye contact.
Ben de aynı utancı duyuyorum.
You know, I... I... I feel the same shame.
Utancından ağlayacak kardeşimiz, biricik kız kardeşimiz.
She'll be crying for shame that our sister, our only sister - -
Bu hayattaki tüm utancı ve sefaleti hak ediyorum. Ebedi cehennem ateşini de.
I know I deserve more shame and misery in this life and everlasting hellfire.
Başımızdakilerin, kendi aramızdan birinin terörist bir eylemle yakayı kurtarmasına izin verdiğimizi itiraf etme utancını istemediklerini bilecek kadar uzun süredir bürodasın.
You've been with the Bureau long enough to know the guys upstairs don't want the embarrassment of admitting that we let one of our own get away with an act of terrorism in our sandbox.
Tüm utancımı kaybettim. ~
"I forsake all my shame."
Utancından geberirsin be.
The shame would eat away at your guts.
Bu çok utanç verici bir durum.
This is so embarrassing.
Evet, ben sizin utancınızın Nostradamus'uyum.
- Yes, I'm the Nostradamus of your shame.