Utü translate English
148 parallel translation
Ütü!
My iron!
Ütü çizgili pantolon bayağı kabul ediliyordu.
Trousers with a crease were considered plebeian.
Ütü izi giysinin, bir rafta durduğunun ve hazır giyim olduğunun kanıtıydı.
The crease proved that the garment had lain upon a shelf and, hence, was ready-made.
- Neyi? "Ütü yapan kadın" tablonun önünde durdu.
He halted by your canvas of the woman ironing.
Ütü yaparak fazladan para yapıyorum.
I got a chance to pick up extra bucks pressing.
Ütü yapıyorum.
Ironing.
Ütü işlerini bitirdin mi?
Had your iron today?
Ütü yaparmış gibi değildi, biraz daha yumuşaktı.
But you know something? I never got to the 12's so fast.
- Sessiz olur musun baba? Ütü yapıyorum!
Father, I'm trying to iron!
Ütü sıcaktı.
The iron was hot, you see.
- Ütü istemeyen kumaş mı olacak?
- Will they be drip-dry?
Ütü.
An iron.
Ütü yapıyordum.
I was ironing.
Ütü yapmayı sevmem.
I don't like ironing.
Ütü yapılmasını mı istiyorsun?
You want ironing'?
Yaralanma var mı? Ütü masasını kaldırıyordum, ki bu iki kişilik bir iş..
I was putting away my ironing board, which is normally a two-person job...
Ütü masası. Sigorta kartınız gerekiyor.
I need your insurance card.
Ütü nasıl yapılır, göster.
- Iron.
Onun yaşında, Çamaşır yıkar, Ütü yapar Anneme yardım ederdim.
At her age, I washed, I ironed and helped my mother.
Ütü. Ü T Ü. Ütü.
lron. l-R-O-N. lron.
Ütü masası.
The ironing board!
Ütü gerektirmeyen. "
Permanent Press. "
Ütü için bozukluğa ihtiyacım olur mu?
WILL I NEED CHANGE? NO.
Ütü yapar.
Irons.
Ütü masanızı kullanmamın sakıncası var mı?
You guys mind if I use your ironing board?
- Ütü yapmak istemiyorum.
- I don't feel like ironing.
Ütü günüm.
It's my ironing day.
Ütü...
The iron...
Ütü, sahibem.
It was the iron, Madame.
Ütü yapamıyor mu?
Can't she do the ironing?
Ütü yapmayı seviyorum.
- I'll do it. I like it.
- Ütü masası gibisin hem de!
- You're an ironing board.
Ütü yapıyordum, anladın mı?
I'm ironing, right?
Ütü istiyor bu.
That needs pressing, hmm?
Ütü masası, leke çıkarıcı ilaçlar?
An ironing board, some spot remover?
- Ütü masası yamuldu
- The ironing board is wounded.
Seni duyamıyorum, Eric, Ütü yapıyorum.
I can't hear you, Eric, I'm ironing.
Ütü yaparken.
With ironing.
Ütü hizmetinin avantajlarından faydalanmaya karar verdim.
I decided to take advantage of that pressing service.
Kurşun lambaya isabet etti. Lamba yere düştü. Ütü masası devrildi.
And he hits the lamp, which falls over and knocks over the ironing board, so as the bullet ricochets,
Bellini ona doğru ilerledi. Ütü masasına takıldı. İskemleye çarptı.
Now, when Bellini goes for him, he trips over the ironing board, bounces off the chair, flips end over end and his shoelace gets caught in the fan...
Ütü yapmak gibi.
Just like ironing.
Rahibelerin yaptıklarını yapmak için... Ütü, çamaşır, düşkünleri beslemek...
To do what nuns do... iron, wash, feed...
Ütü dedin mi Inferno olmalıdır.
An iron? It has to be Inferno.
Ütü yapmaya devam etmemin sakıncası var mı? Hayır, devam edin.
Do you mind if I keep ironing?
Ütü masası...
Ironing board...
- Ütü yapıyor
- He is ironing.
Ütü yapıyorum.
I'm ironing.
Ütü yapabilir misin?
Can you iron?
Ütü odasında bir lavabo var.
There's a sink in the ironing room.
- Tanığın kafasını ütülemeyi kes. - Ütü mü?
- Quit badgering the witness.