Uzakta translate English
12,127 parallel translation
Sen 32 dakika uzakta telefon gelen olmuştur.
You've been away from your phone for 32 minutes.
L.A. Polisi minibüsü beş km uzakta buldu. Temizlenmiş.
LAPD found the van about three miles away, wiped clean.
Yayan olarak randevu noktasına geliyor. 50 metre uzakta.
She's approaching the rendezvous point on foot, 50 yards out.
Evet. O zaman durduğunuz yerden 3,5 km uzakta olduğunu da biliyorsunuz.
Then you know it's 2.2 miles from where you stand.
Bu mahalledeki bir ATM'den düzenli para çekme aktivitesi buldum ama şahıs yaklaşık 15 kilometre uzakta yaşıyor.
I found consistent withdrawals from an ATM in this neighborhood, but he lives ten miles away.
Kanun cinsel suçlular otobüs durakları, parklar ve okullara uzakta yaşamalı diyor, ama komşu olamazlar demiyor.
The law requires sexual offenders to live certain distances from bus stops, playgrounds, and schools, but it says nothing about being their neighbors.
- Uzakta değil.
Not far.
Fransız kuvvetlere zaten uzakta Kuzeydoğu'da sayıca üstün gelmişler.
Well, the French forces were already outnumbered in the Northeast.
Sylvester tren ne kadar uzakta?
Sylvester, how far away is the train?
Pansiyondan birkaç km uzakta.
This one miles from the BB.
Bin kilometre uzakta bir kaç saat sonra Tom Larsen'in evrakları da işleme konulmuş.
800 miles away, a few hours later, paperwork for Tom Larsen was received and processed.
Başkanlığa bir kalp atışı kadar uzakta olan bir kadın.
A woman a heartbeat away from the presidency.
Ailesinden uzakta olamaz.
Can't be far from his family.
200 kilometre uzakta değil, hemen şuracıkta!
It's not 125 miles away - it's right here!
Hapstallların evine 5 km uzakta yaşıyor, 26 yaşında beyaz bir erkek...
A 26-year-old white male who lives two miles away from the Hapstall mansion...
Philip, Hapstall malikânesine 5 km uzakta yaşıyor.
Philip lives within two miles of the Hapstall mansion.
Yoksa hepimiz Glossner olmaktan sadece bir yumurta uzakta mıydık?
Or are we all just one egg away from being a Glossner?
O baz istasyonundan bir ka kilometre uzakta her hangi bir yerde olabilir.
He could be anywhere within a couple-mile radius from that cell tower.
İşi bitirmekten çok uzakta.
I'd say he's far from done.
Onu masasından uzakta görüyorum.
You know, I see her outside on her bench.
Evinden uzakta ölmek istemiyor.
He's sick, and he doesn't want to die away from home.
- Tamam, Radyoloji 6 metre uzakta kuzey duvarının öte tarafında.
Okay, Radiology is 20 feet away on the other side of the north wall.
- O zaman kadar uzakta ve güvende olursunuz.
By then all of you will be far away and safe.
Çok çok uzakta.
Far from it.
Çoğu şu anki halimden çok uzakta.
It all seemed so... far away from where I am now.
Bir plan yapıyorum ama bu sırada zombileri ailelerinden uzakta tutup iyi bir asker olduğumu kanıtlayarak yaşıyorum ve eminim ki Liv bunu ayıplanacak bir şey olarak görür.
I'm working on a plan, but in the meantime, I have to keep abducting zombies, taking them away from their families, and proving I'm a good soldier, and I'm pretty sure that Liv would find that... reprehensible.
Bu yüzden burada çekim yapmanın altın kuralı sudan bir metre uzakta durmak.
So the golden rule of filming here is to be one metre from the water.
Ekip azgın nehirden ayrılarak Grumeti'den ne kadar uzakta olduklarını görmek için göç eden antilopları aramaya gidiyor.
Leaving the raging river, the team go in search of the migrating wildebeest, to see just how far they are from the Grumeti.
Grumeti'den çok uzakta olmalarına rağmen en azından antiloplar doğru yönde hareket ediyorlar.
Still a long way from the Grumeti, but at least the wildebeest were heading in the right direction.
İşte burası, buz gibi havadan uzakta orman kemirgenlerinin kışı geçirdikleri yer.
Here, out of the icy air, is where the forest's rodents spend their winter.
Bazen memleketten bu kadar uzakta olmak çok zor geliyor ama her gün dostlarımla takılacağım bir işim olacağımı hiç düşünmemiştim.
Sometimes it's really hard being so far away from home, but I never thought I would have a job where I get to hang out with my friends every day.
Sadece avından birkaç cm uzakta olduğunda hamle yapabilir.
He can only strike when he's within a few centimetres of his prey.
Sakin tropik kuşaklardan uzakta bu fırtına yemiş okyanus albatroslara ev sahipliği yapıyor.
Far from the calm tropics, this weather-beaten ocean is home to the albatross.
Çok uzakta.
It's too far.
Bu sefer biraz uzakta kaldı.
It's a little too far that time.
J Şehri ne kadar uzakta?
How much farther is City J?
Buradan iki kilometre kadar uzakta bir baraj yok muydu?
Isn't there a dam about a mile away from here?
Avlarının çoğu gözden uzakta, yerin altında yaşıyor.
Most of her prey live out of sight, underground.
Gerçekten çok ama çok uzakta, ama eğer onları görüyorsa doğrudan bize doğru gelme ihtimali yüksek bu da bizim istediğimiz şey, etkileyici bir kayıt.
She's really, really far away, but I think if she sees them, there's a good chance she's going to come straight at us, which is the shot we want, it's the impact full shot.
Yazın başlarında, bu ufak balıklar kıyıdan hemen uzakta kümelenirler.
In early summer, these tiny fish mass just offshore.
Ne yazık ki, bazı yaşam parkları birbirlerinden çok uzakta ve bir ya da iki günden uzun bir süre onları taşımamız gerekiyor.
Unfortunately, some of the reserves are really far from each other and we have to move them over a day or two.
Bir de şu açıdan bakalım evimin arka bahçesinde, yatak odamın pencerinden 6 metre uzakta birisinin kemikleri bulunsa...
if ever someone's bones are found 20 feet out my bedroom window in my backyard,
Birazdan buradan uzakta mistik bir dünyaya kaçacağım.
Gonna escape to a mystical realm far from here.
Uzakta.
Away.
İki kişinin bebek yaptıklarında binlerce kilometre uzakta olduklarını bilmek için uzman olmaya falan gerek yok.
Your Honor, you don't have to be an expert on much of nothin'to know it's hard for two people to make a baby when they're a thousand miles apart.
Ne kadar uzakta?
How far is that?
Yoldan uzakta parlak kırmızı, bir patlama gibiydi...
Bright red, Like an explosion, from way far off.
- Çok uzakta.
- He's too far north.
Ve o ada en az üç mil uzakta.
And the island's three miles away at least.
Buradan 30 kilometre uzakta.
That's 20 miles away from here.
- Çok uzakta değil.
It's not much further.