Varma translate English
259 parallel translation
Hemen sonuca varma.
Don't jump to conclusions.
Oraya varma şansım yüzde elli.
I got an even chance of getting there.
O zavallı kızın üstüne fazla varma, Bay Hodder, kazalar hep olur, bilirsin.
Well, don't be too hard on the poor girl Mr. Hodder accidents will happen you know.
- Hemen sonuca varma.
- Don't jump at conclusions.
- Üzerime varma.
- Don't rush me.
Ama artık gerçeklerin farkına varma zamanın geldi.
But now it's time for you to realize the truth.
Hadi Ruby, üzerine varma. - Bu o.
Come on, Ruby, lay off her.
- Hemen sonuca varma.
- Don't jump to conclusions.
Çok geç varma riskini göze almak yerine uçmayı tercih ederim.
I'd prefer to fly rather than run the risk of arriving too late.
Yapma, hemen sonuca varma.
Now, now, now, don't jump to conclusions.
"Monique, bir adamın... yüzüne bakmadan söyledikleri konusunda karara varma sakın."
"Monique, you cannot judge a man, " by what he says "unless you see his face."
Herhangi bir sonuca varma, genç adam.
Don't jump to any conclusions, young man.
- Onun üzerine varma. Hem tüfeği var hem de tabancası.
Don't go looking for him, he's armed.
Üzerime varma Hasan.
I'll shoot if you come any closer.
Adaya varma şansı hala 15'te 1.
The chances of making the island would still be 15-to-1.
Donkeyman, adaya varma ihtimalimizin 15'te 1 olduğunu söylemiştin.
Donkeyman, you said the odds against this island... were, what, 15-to-1?
Changsha'ya en kısa sürede varma emrimiz var.
We're under orders to reach Changsha on the double.
Lütfen karşılaştırılamaz sonuca varma gücünüzden bizi yararlandırınız.
Please give us the benefit of your incomparable powers of deduction.
Lütfen. Onun yakınına bile varma.
Please, don't even go near him.
O kadar üzerine varma.
Don't be so hard on him.
Yaşamın farkına varma.
An awareness of life.
Acele yargıya varma! iyinin de iyisi varmış derler Duyduğuma göre, önceki suçlarından dolayı başka intikamcı da olabilirmiş!
It's possible that one day, like I just said some chivalrous knights will cut down those scoundrels
Biliyorsunuz, gerçekte varmak istediğiniz noktaya hiç ulaşmıyor gibi görünerek, o noktaya varma tarzınız.
You know, the way you get to the point, without really ever getting to the point.
Üstüme de fazla varma. Sana boynumuz kıldan incedir.
You degraded Veysikans'name because of her.
Gerçek eğlence, yaz mevsiminin sonundaki "Cinselliğinin Farkına Varma" haftasında olacak.
But the real excitement, of course, is gonna come at the end of the summer, during Sexual Awareness Week.
Elbette ki kazanan, Haftanın "Cinselliğinin Farkına Varma" birincisi olacak. ve kamp bitene kadar komşu ülkelerdeki kızlara tecavüz etme hakkına sahip olacak.
is named King of Sexual Awareness Week, and is allowed to rape and pillage the neighboring towns until camp ends.
İyice incelemeden yargıya varma, o bir deniz kabuğu değil.
Judging from its surface density, it is not a shell.
- Kadının üstüne varma.
Don't pick on her, man.
Norman, hemen sonuca varma.
Norman, you're jumping to conclusions.
Şimdi sonuca varma.Onları dans ederken gördüm.
Now, don't jump to conclusions. I've seen them dance.
- Hemen bir sonuca varma, olur mu?
i knew about all of them.
Yelkencilik, bir yere varma biçimidir.
Sailing is a way to get somewhere.
Üstüne varma.
Let's take it easy on him.
Hadi ama Sam, annemin üstüne varma.
Come on, Sam, give Mom a break.
Bir anlaşmaya varma zamanı geldi.
It's time to reach an agreement.
- Üstüme varma.
Come on! - Don't push me!
Hemen bir yargıya varma.
- Don't you jump to conclusions.
Rahip, aramızdaki azizlerin farkına varma yetimizi kaybettiğimizi söyledi.
The priest said we've lost the ability to recognize the saints among us.
- Herhangi bir karara varma olasılığınız yok mu?
You don't see any possibility of reaching a verdict?
Üstüne varma.
Give her a break.
İyiyim dedim varma üstüme.
I'm fine. Leave me alone.
Frasier bu kadar üstüne varma biraz daha kıvırırsa belini kıracak.
If he back-pedals any faster, he'll trip over his walker.
- Üstüme varma.
- Don't push me right now.
- Varma.
- Bullshit!
Bilirsin, göz gezdirme, sıkı pazarlık etme, bir anlaşmaya varma.
You know, browsing, haggling, getting a deal.
" Sovyetlerle uzlaşmaya varma girişimimiz, ciddi sorunlarla karşılaşmaya başladığımız noktaydı. Çünkü Batı tarafından Sovyetlere tanıdığınız her imtiyaz,... Batının oradaki pozisyonunun altını kazmak sayılırdı.
" The attempt to find a compromise with the Soviets was where we began to get into serious trouble, because any concessions that you made to the Soviets from the Western side would be an an erosion of the Western position there
- Hemen yargıya varma.
- Don't jump to conclusions.
Üzerine varma, üzerine varma.
Don't provoke him, dude.
Bana adını söylemene gerek yok, benim adım Amarkant Varma.
Don't tell me your name. My name is Amarkant Varma.
Hemen bir yargıya varma...
Before you jump to any conclusions...
- Hiç üzerine varma hala.
Ignore what he says aunt.