Vehement translate English
32 parallel translation
İşte, size büyük saygı ve sevgi duyan yurttaşlarınızın şiddetli ısrarları karşısında, onlarla birlikte,...
For this, consorted with the citizens... your very worshipful and loving friends... and by their vehement instigation -
"Duygu : Aklın heyecanlı veya huzursuz olması şiddetli veya heyecanlı zihinsel durum."
agitation or disturbance of mind vehement or excited mental state. "
Kıyasıya reddetmene rağmen ve samimiyetini küçümsemeksizin Diane ile birlikte, onunla olan ilişkinden kalan bazı duygulardan acı çektiğine inanıyoruz.
Despite your vehement protests to the contrary, and without disparaging your sincerity, we believe you're suffering some emotional residue from your relationship with Diane.
Yargıç Silver, tanıklığındaki sert ifadeleri reddetti.
Judge Silver overruled vehement defence objections to her testimony.
Ve ateşli bir şekilde kâfir olduğu şüphesiyle suçlandı çünkü yaptığı bilim, zamanının egemen kültürüyle çelişiyordu.
He was condemned, on vehement suspicion of heresy, because his science contradicted the beliefs of the dominant culture of his time.
Ve şimdi de, benim haşin itirazlarıma rağmen Evli ve Çocuklu devam ediyor.
And now, despite my vehement objections Married With Children continues.
Bondarchuk'un onları toplama fikrini heyecanla karşılaması bana çok ilginç geldi.
I found it fascinating that Secretary Bondarchuk so vehement about pursuing them.
Gözümü öfke bürümüştü.
I was hungry, vehement.
Peru ordusunun fiili lideri, Bolivya ile mevcut kanlı... sınır savaşındaki genişlemeye şiddetli desteği ile... son zamanlarda gündemdeydi.
( TV Announcer : ) The de facto head of Peru's military had been in the spotlight recently due to his vehement support for a widening of the already bloody border war with Bolivia.
Kaprisli, ateşli ve tutkuluydu.
She was whimsical... vehement, passionate.
- Çok hararetliydiniz ama.
You were vehement.
Doktorum diyor ki ; sana böyle şiddetli tepkiler göstermemim tek sebebi sana hayran olmammış.
My analyst says I only react to you with such vehement loathing because I admire you so much.
Sekiz yaşımdayken, benim sert mizaçlı olduğuma karar verdin.
When I was eight, you decided I was vehement.
Bu yüzden sen etrafta yokken sert davranmaya başladım ama şimdi nazik biriyim.
So I act vehement, unless you're around and then I'm gentle!
Bana verdiğin bütün sözleri tutmalı ve yüzüğe sahip olmalıydın.
Though not for me yet for your vehement oaths you should have been respective and have kept it.
Ama bu konuda bir şeyler yapmam gerek.
But I was pretty vehement about it.
Bayanlar ve baylar, sizlere Vehement Biftekleri'ni sunarım!
Ladies and gentlemen, I give you... Vehement beefsteak!
Vehement Biftekleri!
Vehement beefsteak!
Vehement'i nasıl kurdun?
Ah. So, uh, how did you start vehement capital?
Etrafta Vehement'le ilgili kötü şeyler söyleniyor şimdi.
Now word on the street is that Vehement must be toxic.
Vehement'ta her şey temiz.
Vehement is solid.
Westboro Baptist Kilisesi'nden Shirley Sawyer askerlerin cenaze törenlerini kazıklarla çevirme ve şiddetli eşcinsel karşıtı duruşuyla ün salmış Batı Galler merkezli organizasyon şu bildiriyi yayınladı :
Shirley Sawyer of the Westboro Baptist Church, the West Wales-based organization notorious for picketing soldiers'funerals and its vehement anti-homosexual stance, released the following statement.
~ Bana bunu neden neden neden yaptin, canim? ~
Why this vehement violent sphere?
Bilmiyorum ama geçen hafta it gibi bağış yapıldı.
But last week, Vehement donated a buttload of money to it. Holy shit.
Bilmiyorum ama geçen hafta it gibi bağış yapıldı.
I don't know. But last week, Vehement donated a buttload of money to it.
Geçen bahar hükümete şahitlik yapacağım için çok hararetliydin.
Last spring, you were so vehement against my testifying for the government.
Belki de bana katılmamanın ve hiddetli karşı çıkmanın bir değeri olabilirdi. Basit bir görevi yapman için sana güvenilebilseydi.
Perhaps your disagreements and vehement opposition might hold more weight if you could be relied on to complete a simple task.
Hayır, böyle bir şeyi şiddetle reddetti.
No, and his denials were quite vehement.
Yanlış bir şey yapmadığımızı şiddetle vurguluyoruz.
Vehement denials that we did anything wrong.
Çok coşkuluydun.
Well, you were really vehement.
Yani şiddetli hükümet karşıtı görüşleri olan tarikat liderinin 50 gayrimeşru çocuğundan biri.
He was one of 50- - 50 illegitimate children of the cult leader, Who had vehement anti-government views.
Vehement Şirketi. Dougbot9000 konuşuyor.
Vehement capital.