Vending translate English
664 parallel translation
Ben hıncımı bu otomattan çıkarıyorum.
I'm Taking It Out On This Vending Machine.
Rüyaların ve kara sevdanın otomatı.
A vending machine of dreams and infatuations.
- Barda bir satış makinesi var.
- There's a vending machine in the bar.
Sigara satış makinesinin önünde, biraz önce!
At the cigarette vending machine, just a moment ago!
Parayla çalışan bir makine mesela.
Vending machines maybe.
İşi sallamazsam yaşayamam.
I can't live if I stop vending.
Walpole etkinliğime son verip dışarı fırladım ve tedarik yerinize gelip peynir cinsi gıda satışını görüşmek istedim.
So I curtailed my walpolling activities, sallied forth And infiltrated your place of purveyance To negotiate the vending of some cheesy comestibles.
Hmm, güzelmiş.
Oh, that's good. That's the first food I've had since yesterday that wasn't from a vending machine.
Bir otomatı nasıl kullanacağımı bilecek kadar büyüdüm.
I'm old enough to know how to use a vending machine.
Kompleksi kurabilirsen, hiç ipimde değil tabii ki, büfe gelirlerinin % 75'ini ve otomatların % 100'ünü alırım.
If you get this cineplex off the ground, not that I care, I will own 75 % of the concessions... and 100 % of the vending machines.
... sen ve Sally'nin otomat fotoları... ve Mentor koruyucularının kısmen kullanılmış bir kutusu.
... vending-machine photo of you and Sally... and a partially used box of Mentor condoms.
Fremont'daki satış makinesini sen mi soydun?
Did you pop that vending machine over on Fremont?
Otomat için yeterince Frankım yok.
I don't have enough francs for the vending machine.
Bence bizi beklemiyorlarken gidip onları yakalayalım.
I say we go to the vending company now and get them while they're not expecting it.
Lake Michigan Vending'e takviye kuvvet istiyorum.
Requesting backup, Lake Michigan Vending.
Burası Lake Michigan Vending Şirketi. Gecenin erken saatlerinde burada üç kişi vuruldu.
I'm at the Lake Michigan Vending Company which earlier tonight was the scene of three deaths.
Chicago'da mafya çeteleriyle yakın teması olan John Isabella Northside Vending Şirketini eski sahibinin bir çalışanı vurulduktan sonra devraldı.
John Isabella, reputedly well-connected to members of Chicago organized crime recently acquired the company after an employee of the former owners of Northside Vending was murdered.
Üzgünüm. Bunu almak için eve uğradım. - O nedir?
Your disappearance left me at the mercy of the vending machine.
"Makinaya daha fazla elma koymayın lütfen"
"No more apples in the vending machine, please."
Kantinin oraya bakın.
Check the vending machines.
Marge, inanması zor olabilir ama iki tane otomat makinasının arasına sıkıştım.
Marge, this may be hard to believe... but I'm trapped inside two vending machines.
Otomatlara sıkıştın.
Trapped in vending machines.
Marge, otomatlar konusunda bana inanmadığını biliyorum.
Marge, I know you didn't believe me about the vending machines.
Yeni otomat mı?
- New vending machines?
Tatlı şeyleri çok seviyor, şeker makinelerine bakın. Evet, tamam.
He's got a sweet tooth, so check the vending machines.
Adam odaya girdiğinde her şeker makinesi bozuluyor.
The guy walks in the room, and every vending machine goes kaput.
Bir keresinde şekerleme makinesine saldırmıştı. Yanlış ürün verdiği için.
She did attack a vending machine once, when a Twinkie came out of the Oreo chute.
Ama patates kızartması otomatına yatıracak 5000 dolarım yok.
I really don't have five thousand dollars to invest in your French fries vending machine.
Şekerleme makinalarının yanında, 6 yaşında bir kız çocuğu buldunuz.
You find a 6-year-old girl by the vending machines.
Krylex, çeşitli ticari ve endüstriyel ürünler için küçük lastik parçalar imal ediyor. Küçük plastik kasklar..... duvara takılan esnek kapı çivileri ve hatta gazete otomatları için su geçirmez lastik şeritler üretiyor.
Krylex manufactures small rubber parts for a variety of commercial and industrial products- - products ranging from the small rubber helmets on wall-mounted spring door studs to the waterproof gaskets on street newspaper vending machines.
Hayatını satış makinalarını dizerek mi kazanmayı istersin?
YOU SHOULD TRY STOCKING VENDING MACHINES FOR A LIVING.
Neredesin? İçecek odasındayım.
I'm in the vending room.
Bomba nerede?
- Where is it? - The vending machine.
İçecek odasındayım.
I'm in the vending room.
Orada yiyecek makinesi var.
There's a vending machine.
Otomatik satış makinasına gittim.
I went to the vending machine.
Yiyecek otomatı.
A vending machine.
Genelde öğle yemeği yerine buradaki yiyecek makinelerinden yiyorum.
I don't usually get a lunch break. I eat out of the vending machines.
Demek ben burada gece geç saatlere kadar çalışıp otomattan yemek yerken sen zengin kızın biriyle dışarı çıkıp kaliteli yemekler yiyor olacaksın?
Oh, so while I'm working late, eating my vending machine dinner, you'll be out having a gourmet meal with some cute, rich girl?
Dışarıda otomatik makineler gördüm.
I saw some vending machines outside.
Makineden bir şeyler alırım.
I'll get something from the vending machine.
Sadece otomatik makineler olan memur yemekhanesi.
Just an employees'lounge with a few vending machines.
Yemek istihkakınızı en yakın otomatik makinesineden alabilirsiniz.
Your food ration disk will activate any of our conveniently located vending machines.
İstersen makineden birkaç sandviç alabilirim.
I could grab some sandwiches from the vending machine.
Bergan'daki yiyecek-Içecek otomatı ise ikinci gelir.
I think the vending machine at Bergen's came in second.
Ama madem buradayım, belki bana hangi dahinin yiyecek makinelerindeki çikolataları alıp yerine üzüm ve pirinç keki koyduğunu söyleyebilirsin.
But now that I'm here, perhaps you can tell me who replaced the candy in the vending machines with raisins and rice cakes? You're here because you need a sugar fix?
- Paralı makineden aldım.
- It's from the vending machine.
- Evet. Bir şiddet olayı ihbarı aldık. Euclid Bulvarı'ndaki bir gazete otomatına hasar vermişsiniz.
I'm looking into a report of vandalism... of a newspaper vending machine on Euclid Avenue.
Tanrı Amerika'dan razı olsun! Otomatta tonbalığı.
Tuna in a vending machine.
Otomatik makinelerin tam yanında.
Right near the vending machines.
İçecek makinasında.
- Vending machine.