Vere translate English
159 parallel translation
Allah vere de, gül ağacına dokunmasa.
Allah grant he touch not the rose-tree.
Allah vere de sesiniz sahte altınlar gibi çatlak çıkmasın boğazınızdan.
Pray God your voice, like a piece of uncurrent gold, be not cracked in its ring.
O olmadan karar vere... Hayır! Burada bir yerde olmalı.
It's gotta be here!
Olacağı buydu. Allah vere de kan falan çıkmış olmasa.
It was to be expected, let's hope no one was hurt.
" Sen cevap vere dur Ne olurmuş yağınca yağmur?
" Now once again Where does it rain?
Evet, kusura bakmayın, biz Lungotevere Fellini 149 numarada kalıyoruz.
Yes, sorry, we're at 149 Lungote vere Fellini.
Seyir subayı olarak buna izin vere -
As navigation officer, I can't allow...
"Dean, Sör Harold de Vere Morgan KCMG Hollanda'daki İngiliz Büyükelçisi."
"Dean, Sir Harold de Vere Morgan KCMG British Ambassador to the Netherlands."
Aslında, senin ödeyecek çok ağır bir hesabın var ama bu noktada,... bizim teklifimizi kabul edersen, sana Hükümet garantisi vere...
Naturally, you have a heavy account to settle but the point is, that if you agree to our proposition, I can guarantee you that the Governor...
- Şimdi, neredeyiz biz?
- Now, then, vere are we?
Sana hepsini geri vere...
I will return.
Allah vere de, şu kız kışı çıkarsa bari.
I'll be lucky if this split-tail makes it through the winter.
Allah vere de bunu bir daha denediğinde onu yakalayabilsek.
Just hope we're lucky enough to grab her the next time she tries it.
Tuğamiral Humphrey De Vere.
Rear admiral humphrey de vere.
Evet bu, Tuğamiral Humphrey De Vere'in daha doğrusu, kızının öyküsü.
Yes, this is the story of rear admiral humphrey de vere... Or rather, the story of his daughter
Allah vere de başlarına bir şey gelmese.
Oh God! I hope nothing bad happened...
- Allah vere de başımıza dert olmasa.
I hope, he'll not be trouble for us...
Tanrı seni kutsasın, Kaptan Vere.
God bless Captain Vere.
Sen garanti vere bilir misin bu makine 3 kişinin yaptığı işe yarı-zamana yapacak?
Can you assure me that this machine performs the job of 3 men in half-time?
Sana bisikletimi vere bilirim
I can give you my bike.
- Sana bir bisiklet vere bilirim.
- I can give you my bike.
Tabii ki, Ben sana marihuana da vere bilirim.
Sure, I can't give you marijuana.
Sana hayat vere kişi benim... o yüzden büyüdüğünde bana teşekkür etsen iyi edersin... ve sana söyleyeceğim her şeyi yapsan da iyi edersin, tamam mı?
I'm the one who brought you to life... so you better thank me when you grow up... and you better do everything I tell you to do, OK?
Bu çok hoş, ama şu anda ona vere - bileceğin en iyi şey bu değil.
That's lovely, but it's not the best thing you could give him right now.
Utanmaz karı. Allah cezanı vere emi!
Shameless woman!
Ben sana kazanan bir boks takımı sözü veriyorum.. Ve sen ise bana vere vere bu Todd Howard'ı veriyorsun..
I promised the alumni a winning boxing team and all you've given me is this Todd Howard.
Terzimin telefonunu istersen vere...
If you want my tailor's number, I can give...
Bana, Lord Francis Vere anlatmıştı.
Told me on good authority by Lord Francis Vere.
Ben de Lord Francis Vere.
And I am Lord Francis Vere.
Allah vere de sesiniz sahte altınlar gibi çatlak çıkmasın boğazınızdan.
Pray God your voice, like a piece of uncurrent gold not cracked within the ring. Masters, you are all welcome.
- Preston, bana silah vere konusu ne oldu?
- Preston, what about let me have a gun?
Belki bir ödül vardır ve bize vere...
Maybe there's a reward, and they'll give...
Sana sadece biftek vere bilirim.
All I can do is give you a steak.
Otururun, size telefon numaraları vere...
Sit and I'll get you some numbers...
Bugün karnelerinizin dağıtılacağını duydum.
I hear report cards vere handed out today.
Bana telefon vere...
Can anybody give me...
Yeraltı Mersiyeleri Enoch Vere De Vere, C.Y. 9734
Enoch Vere de Vere, "Lamentations Sous-terre" [C.Y. 9734]
Hatırlamıyor olabilirsiniz ama bizler babanızın dostlarıyız.
You may not remember, but we are friends of your father Lord De Vere.
Üzgünüz, telefonunuza cevap vere- -
Sorry we can't take your call- -
Gösterinin sonunda, askerler ayaklarını vere vuruyor çok kısa bir süreliğine tokalaşıyor ve Pakistan - Hindistan sınırını kapatıyorlar.
It ends with a flourish - a quadrille of stamping soldiers, the briefest of handshakes, the border between India and Pakistan is sealed.
Bana şeyi vere -
Could you hand me the- -
- Sana iş vere...
I can't just give you a...
Herkese ödünç vere vere bir sürü sopamı kaybettim.
I've... I've lost a lot of clubs. I've lent them out through the years...
- Gördün mü bak, hakkını vere...
- See, she's gonna...
Aptal garsona ver vere uyduruk bir kolye verdi.
All he ever gave the damn waitress was a stupid necklace.
- Evet, ama bu olaya son vere...
- Right, right, right. But I can end this...
- Geçmenize izin vere Başkan Palmer'ın tüm yakınlarına...
I can't let you to President Palmer's entire family. MARTHA : Would you get away from me?
Annemin ölümünden sonra, gömüldükten sonra, kendimi senden soyutlayacağım.
You ruined my chances with lord vere. You could not bear the thought that I would be raised into circles where you dare not show your face.
Kimsenin bir vere çekildiği yok.
Nothing is going to draw anybody anywhere!
Hiçbir vere gitmiyor.
- She is!
Bu da Lisa Barnes'ın o azı dişlenne ait elimdeki yegane röntgen.
Vere's the x-rays of the 3 teeth in the jar.