Verimli translate English
1,846 parallel translation
Odaklanman gereken vize ve ara sınav konularını da ekledim çalışma zamanını verimli kullanabileceksin.
Factoring in mid-terms and quizzes I pinpointed the areas where you should focus to maximize your study time.
Pek çok yerde, çiftçiler ürünlerimiz sayesinde daha kaliteli ve daha verimli üretim yapabiliyorlar. "
"to both large and small growers. In many cases, " farmers are able to grow higher-quality and better-yielding crops. "
O kadar verimli bir şekilde yapar ki fark etmezsiniz.
He does it so efficiently, you don't notice him.
Efendim, neler olduğunu çözmemizi istiyorsanız, inanıyorum ki ekip istihbaratlara ulaşmak için tam yetkiyle donatılırsa daha verimli çalışacaktır.
Sir, if you want us to work out what's going on, the team would be more effective if they had authorisation to the information. No!
.. yani şimdi, hazırladığım aynalı optiklerin birleşimi ve özel yazılımla, tüketici için güneş hücresi % 10 daha verimli oldu.
as of now, my combi. the combination of my amplification mirror optics and unique software logarithms make a consumer-grade solar cell 10 % more efficient.
En az % 10 daha verimli.
At least 10 % more efficient.
Zamanımı daha verimli kullanıyorum.
I'm just making my time more efficient.
Başarısız bir hocadan ders alman senin için hiç de verimli değil.
It's not efficient for you to take a class with a teacher who is inferior.
Kuzey Kanada, gezegenin en verimli tarım bölgesi oluyor.
Northern Canada becomes one of the planet's most bountiful agricultural zones,
Mineral zengini sular hayli verimli ve her yere ağlar kurulmuş.
Its mineral-rich waters are highly productive and there are nets everywhere
Onu en verimli şekilde kullanın.
Make the best of it.
Cam'e, bizi verimli yaptığı için.
Cam for making us efficient.
Çok verimli bir çalışma alanı, öyle değil mi?
This is a very efficient workspace, don't you think?
Moleküler makineler kenetlenmeye, daha karmaşık yapılar oluşturmak için birleşmeye başladılar, nihayetinde bildikleri en etkili ve verimli şekli oluşturdular.
The molecular machines began interlocking, assembling themselves to form even more complex organisms, eventually evolving into the most effective and efficient form they knew of.
Kontrol altına alınmazsa, küresel ısınma bugünkü verimli gezegenimizi cansız ve kurak bir kaya parçasına dönüştürecek.
Gone unchecked, global warming will transform this lush world we know today into a lifeless and arid rock.
Pek verimli değildi.
Not too productive.
Tek ilgilendikleri sayılar... ve sayılar genç çalışanların daha ucuza daha verimli çalıştığını söylüyor.
They're all about the numbers, and the numbers tell them that younger workers cost less and produce more.
Anlıyorum ama verimli çalışabilmek için... kalabalık olmayan bir merkeze ihtiyacımız var.
I understand that, but in order to function effectively, this task force needs a focused headquarters, free from the congestion of auxiliary personnel.
Bu polisler kendi evlerinde daha verimli olurlar.
These officers will be much more helpful in their hometowns.
Ebedi İlerleme Vakfı olarak uzun ve verimli bir yaşam sürmeni isteriz.
We at the Forever Forward Foundation want to see you live a long and productive life.
Fillerini biraz daha verimli kullanmayı öğrenmelisin, ama yine de iyi birisin.
You should learn to use your bishops a little more efficiently but otherwise, a good man.
Bone Supremacy çok verimli bir yapım olmadığından falan değil ama yaptığın şeyleri sadece istediğin için yaptığından emin ol.
And not that The Bone Supremacy does not have amazing production values... just make sure whatever it is that you're doing, it's because you want to do it.
Gaz tabletleriydi. Taşıtlarda daha verimli yakıt kullanımı için.
Gasoline tablets for better fuel efficiency and cars
Bunlar gelmiş geçmiş en verimli insanlar..
These are the most productive humans that have ever lived.
Mısır örneğin, yararsız bir bitkiden evrile evrile son derece verimli bir ürün haline böyle geldi..
That's how corn was developed from a useless grass for the most part to the extremely productive plant it is today.
Söz veriyorum, bir sonraki görüşmemiz çok daha verimli geçecek.
I, uh, promise you our next meeting will be Far more productive.
Belki de görüşmelerimiz varisinizle daha verimli geçecektir.
Perhaps our negotiations will be more fruitful with your successor.
Verimli ormanlarda gezmenin tadını çıkarırım ben.
I enjoy a generous thicket.
Zamanımı verimli kullanmaya çalışıyorum.
Please don't mind my efficiency
Bizim kâra dayalı sistemimizde üretilen hiç bir şey biraz olsun sürdürülebilir veya verimli değildir.
Nothing produced in our profit based society is even remotely sustainable or efficient.
Teknolojiyi sürekli olarak en verimli, ve üretici olacağı şekilde geliştirmek mümkün değildir.
It is impossible to continually advance technology to its most efficient and productive states.
Bilim adamlarına asla şöyle bir görev verilmedi ; Sıkıcı ve monoton işleri, ortadan kaldıracak, ulaşımdaki kazaları ortadan kaldıracak, insanlara yüksek yaşam standartları sağlayacak, yiyeceklerimizdeki zehirleri ortadan kaldıracak bize temiz ve verimli bir biçimde enerji sağlayacak kaynaklara sahip bir toplumu nasıl tasarlardınız?
We've never given scientists the problem of how do you design a society that would eliminate boring and monotonous jobs, that would eliminate accidents in transportation, that would enable people to have a high standard of living,
Sırf bu dört ortamın kombinasyonu, teknolojinin kullanımı ile verimli bir biçimde değerlendirildiği takdirde, dünyanın enerji ihtiyacını sonsuza dek karşılayabilir.
In combination these four mediums alone, if efficiently harnessed through technology, could power the world forever.
... Bu verimli volkanik kum, açık denizde sürüklenen milyonlarca mikroskobik bitki ve hayvan larvasının burada büyümesini mümkün kılıyor.
This fertile volcanic sand allows the millions of microscopic plant and animal larvae that float in the open sea, to grow here.
Oldukça verimli bir alandayız gibi görünüyor.
So this seems to Be quite a productive area we're in.
Kağıt üzerinde sana ders verecek 100 tane hocadan daha verimli oldu.
It'd be much better than hiring a hundred teachers,... to teach you in words,
Bu çevre daha verimli olduğundan gang-gang kakadularının ilgisini çekiyor.
This environment is richer, attracting gang-gang cockatoos.
Örneğin 924 sayısı şöyle yazılıyordu : 9 adet 100, 2 adet 10 ve 4 adet 1. Anlayacağınız, pek verimli değildi.
There's a very strong link between bureaucracy and the development of mathematics in ancient Egypt.
0'dan 9'a, sadece 10 adet rakamla çok büyük sayıları, çok daha verimli bir şekilde elde edebilmek, artık mümkün olmuştu.
A scribe would simply follow and record a set of instructions to get a result. Here's an example of the kind of problem they'd solve. I've got a bundle of cinnamon sticks here, but I'm not gonna weigh them.
Çok verimli olacakmış diye duydum.
It was abundant, I heard.
- Evet. Çok verimli.
He's efficient.
Andromeda'nun kuş nüfusuna bulaşması onan inanılmaz verimli bir taşıma sağlıyor.
I've never seen anything adapt this quickly before. Andromeda's movement into the aviary population gives it an incredibly efficient mode of transport.
Verimli olduğunu düşündüğünüz zamanları hiç ummadığınız ya da aramayı bıraktığınız anlarda yaşamak oldukça komik.
Aw! Funny how the most prolific moments of a man's life can come from the places he least expect, and in the small windows of time when you stop looking for them.
Gel buraya. 5 dakikayı daha verimli kullanmaya ne dersin?
Come here. How about the five more minutes of efficiency?
En verimli çağları!
He's at his prime!
Düşük verimli çoklu başlıklı akıllı bomba
Smart bomb with multiple, low-yield warheads.
Benim iki yarım vardır, ve ben insanlara, en güzel verimli yıllarını yanlış yerlerde geçirdikten sonra ikinci bir şans vermeye inanırım.
I have two halves, and I believe in giving people a second chance after they've thrown away the best years of their lives.
Umarım Tanrı bizi duyar, ve mahsulümüz verimli olur.
Hope god will listen to us Let us have a good harvest
Baharda toprağın verimli olmasını sağlamak için sıradan bir bereket ayini.
A typical fertility ritual to ensure the ground was fertile in the spring.
"En değerli şeylerden biri ise, mağaranın verimli zemininde bulunuyor olabilir."
One of the most precious gifts the quiropters have to offer can be found on the cave's rich ground
Bakın, burada önüme büyük bir dava yığılı ve elimden geldiğince verimli olmaya çalışıyorum.
Listen, I have a huge case load in front of me here and I'm trying to be as efficient as possible.