Veriyor translate English
19,783 parallel translation
Yengen yakın bir muhitte müzikal tiyatro eğitimi veriyor.
But your aunt teaches musical theater just a few towns away.
- İtiraz ediyorum, ifade veriyor.
Objection. He's testifying.
Eğer söylediğim kişi değilsem bunları nasıl bilebiliyorum? Raymond Reddington TS-SCI raporunu Donanma İstihbaratına veriyor musun?
If I'm not who I say I am, how would I know that Raymond Reddington held TS-SCI clearance from the office of Naval Intelligence?
Birçok kadın çocuklarını evlat veriyor.
A lot of women give up their children for adoption.
Gerektiğinda başını başka tarafa çok güzel çevirdiğini iyi biliyorum,... çünkü uluslararası suçlularla çalışmak dünyaya iyilik getirme şansını veriyor sana.
I know full well you look the other way when you need to, because working with an international criminal enables you to bring good to the world.
Çağrı az önce ulaştı ve bir ekip çağrıya cevap veriyor.
Call just came in to dispatch. One Police Plaza Path responding.
Fischer yeni MSO ajanlarına oryantasyon veriyor.
Fischer's orientation for the new OPR agents.
Buna kim karar veriyor?
Who's to decide that?
Bu gerçekten acı veriyor.
It, uh... It really hurts.
Annenler buzparmak yemene izin veriyor mu?
Are you allowed to eat popsicles?
Sürekli parti veriyor.
He's always got a party going.
Keyif veriyor, elde var bir.
You know,'cause on one hand, it feels good.
Saman hissi veriyor Yine o lanet korkulukmuş
♪ It feels like hay It's a fucking scarecrow again ♪
Hep aynı keyfi veriyor.
It really never gets old.
Albizziler de diğer tarafa rüşvet veriyor.
The Albizzi have been sowing bribes the other way.
Ayrıca gözümün önünden... kaybolmanı söyleme yetkisi de veriyor.
And it also gives me the authority to tell you to get the hell out of my face.
- Geleceğine söz veriyor musun?
Do you promise you'll go?
Aniden bütün bir içecek çürük tadı veriyor.
Suddenly the whole smoothie tastes rotten.
Hatırlamak acı veriyor ama hatırlamak zorundayız.
It's painful to remember, but we have to remember.
Personel Yönetimi Ofisi üst katta brifing veriyor, bir uğrayayım dedim.
Uh, O.P.M. briefing upstairs, so I thought I'd stop in on my way.
Bu sen, Dotcom, Jane ve Ally'e içeri girip eserlerle çıkmanız için iki saat veriyor.
That gives you, Dotcom, Jane, and Ally two hours to break in, remove the art, and get out.
Yeni hapishanem eş ziyaretlerine izin veriyor.
You know, this new prison is going to allow conjugal visits.
Talimatları veriyor.
He's giving me the instructions now, he's...
Bu ülke sadece kriz durumlarında tepki veriyor. O yüzden benden onlara bir kriz.
This country only takes action when there's a crisis, so I'm giving them one.
Mercury'in o küçücük pistinde çalışıyorum, haftada yalnızca 3 kez ders veriyor.
Well, it's Mercury's dinky rink and he only offers three a week.
Randy'nin işlediği her cinayet kendi suçlarını defalarca her detayıyla yeniden yaşama şansı veriyor.
For you, every murder that Randy commits allows you to relive your own crimes, over and over again, down to the last detail.
Bu bir çocuğa yaşama maksadı veriyor değil mi?
That gives a boy something to live up to, no?
Faisal bana ultimaton veriyor.
Faisal's giving me an ultimatum.
Demek o bize ultimaton veriyor.
He's giving us an ultimatum.
- İçeri giren taze havaya tepki veriyor.
It's reacting to the fresh air coming in.
Sarah'ya zarar mı veriyor?
Is it harming Sarah?
Sarah'a zarar veriyor mu?
Is it harming Sarah?
İmplant ısı ve basınç değerlerine tepki veriyor.
The implant reacts to heat and pressure variants.
Büyük acı veriyor olmalı.
Must be excruciating.
Bu insanlar bana ve bebeğime değer veriyor. Çocuğumu burada büyütmek istiyorum.
These people care about me and my baby.
Bölüm öğrencilere ders anlatıp onlara not vermem için para veriyor bana.
The department pays me to teach and grade students.
Özel bir fiyat karşılığında mekan sahibi özel şov yapmamıza izin veriyor.
For special price, owner lets us do special show.
Nasıl bir patron böyle rahat takılmana izin veriyor?
What kind of boss lets you lay low like that?
Sığınağa girip çıkmasına izin veriyor.
Let's her come and go from the citadel.
Kendisi kurbanlarına günahlarından bağışlanmaları için iki saat veriyor yoksa onları doğruyor!
He gives his victims two hours to, uh, be forgiven for their sins, or he cuts them up!
Kimin kanun olduğuna o karar veriyor.
He decides who is the law.
Ama mayınlar ve sihirli sıcak demirin çığlığı iyi enerji mi veriyor?
But landmines and a magical hot poker scream good vibes?
O şeyin peşinden koşmak insana sadece kramp veriyor.
Chasing that thing's only going to give you a leg cramp.
- Vahşete izin veriyor ama.
- He allows violence.
Benim Airbnb'nimi Airbnb ile kiraya veriyor.
He's Airbnbing my Airbnb.
Sonsuza dek mutlu yaşayacağımıza dair söz veriyor musun?
And you promise me that we're all going to live happily ever after?
Çok tatlılar. Görünüşlerine göre değer veriyor değilim tabii.
They're adorable, not that I value them based on their looks.
Bu manyak istediğim her şeyi veriyor.
This asshole's giving me everything I ask for.
Sanırım annem çocuklara zarar veriyor.
I think Mother hurts the children.
Şuan oldukları yerlerde kalabilmek için rüşvet veriyor olmalılar.
They must be getting paid off to keep their current positions.
Ama senin yaptığın bana daha çok acı veriyor.
But what you have done pains me more.