Vermeyecegim translate English
10,129 parallel translation
Filmi sana vermeyeceğim, artık olmaz.
I'm not giving you the film, not anymore.
- O zaman onlara hiçbir zarar gelmesine izin vermeyeceğim.
Then I'll not let anything harm them.
Eğer düşündüğün şey buysa, seni ele vermeyeceğim.
I'm not turning you in, if that's what you're thinking.
Seni almalarına izin vermeyeceğim. Bizi bırakmayacaksın.
_
Aynı şeyin Rex'e olmasına izin vermeyeceğim.
I'm not about to let that happen to Rex.
Sana para falan vermeyeceğim.
I'm not gonna give you any money.
Sana bu gücü vermeyeceğim.
I won't give you the power.
Ona zarar vermenize izin vermeyeceğim.
I'm not gonna let you hurt her.
Bunun olmasına izin vermeyeceğim, anne.
I'm not gonna let that happen, mom.
Merak etme. Sana zarar vermeyeceğim.
I'm not gonna hurt you.
Ne düşündüğümüz umurumda değil. Böyle bir şey olamayacak çünkü buna izin vermeyeceğim.
I don't care what we thought.
Sana Sam Tull'ın dosyasını vermeyeceğim.
I'm not giving you Sam Tull's file.
Sana zarar vermeyeceğim.
I won't hurt you.
- Onu almana izin vermeyeceğim.
I'm not letting you have him.
- Bu bebeği almana izin vermeyeceğim.
I will not let you take this baby.
Kimsenin beni durdurmasına izin vermeyeceğim.
I won't let anyone stop me.
Miğfer bende ama onu sana vermeyeceğim.
Oh, I have it, but I'm not gonna hand it over to you.
Geride durup başkasını benim yerime karar vermesine izin vermeyeceğim.
I spent 12 years building the company. I'm not gonna sit back and let someone else decide how much I'm allowed to keep.
Bu yalancı şahitlik olur. Bunu yapmana izin vermeyeceğim.
That's perjury, and I'm not gonna let you do that.
Sizi zarar vermeyeceğim!
I'm not trying to hurt you!
Kötü bir şey olmasına izin vermeyeceğim.
Look, I promise, I won't let anything bad happen.
Ve bir kez olsun bana senden daha önemsizmişim gibi davranmana izin vermeyeceğim.
And, for once, I'm not gonna let you treat me like I'm less than you.
Ama orada tepinmene ve çığlık atmana izin vermeyeceğim.
But I'm not gonna take you up there kicking and screaming.
- Sana zarar vermeyeceğim.
- I am not going to hurt you.
Ama buraya beni öldürmeye geldiğini söylediğin kısmı geçip doğrudan buna izin vermeyeceğim kısmına geçebiliriz.
But we're gonna skip the part where you say you're gonna kill me and go right to the part where I don't let you.
♪ Dünyaya gevşek izin vermeyeceğim ı'm. ♪
♪ I'm going to let it loose on the world
Eğer ı'm işinizi yapmak izin vermeyeceğim, taksi şoförü sensin.
You're the cab driver, I'm going to let you do your job.
Nightingale'i de benim gibi kullanmana izin vermeyeceğim.
I won't let you take advantage of Nightingale, too.
Senin sahaya inmene izin vermeyeceğim.
I am not gonna take you out in the field.
Ve bunu yapmana izin vermeyeceğim.
And I'm not gonna let you do it.
Ama senin için henüz geç değil. Benim yolumdan gitmene izin vermeyeceğim.
But it's not too late for you.
Son Goku'nun öğrenmesine kesinlikle izin vermeyeceğim.
I will ensure that Goku never know any of this.
Başka bir deneyinin daha hayatımı değiştirmesine izin vermeyeceğim Harrison.
I'm not going to let another one of your experiments mess with me again, Harrison.
Cezasını ben vermeyeceğim zarar vermek istediği adam verecek.
His punishment won't come from me, but from the one he sought to hurt.
İster kahraman olsun, ister olmasınlar, benim için ölmelerine izin vermeyeceğim.
Yeah, well, heroes or not, I'm not letting anyone die for me.
- Matt'ın ölmesine izin vermeyeceğim.
I am not willing to let Matt die. Yeah.
Öylece yanına kalmasına izin vermeyeceğim.
I'm not gonna let her just walk away from that.
Bir canavarı başka bir canavarla takas etmişim ama onun bize bir daha asla zarar vermesine izin vermeyeceğim.
I've traded one monster for another, but I am not going to let him hurt us anymore.
Julian konusunda haklıydın ama artık bizi incitmesine izin vermeyeceğim.
You were right about Julian, but I am not going to let him hurt us anymore.
Onu incitmenize izin vermeyeceğim.
I'm not gonna let you hurt him.
Buna izin vermeyeceğim.
I won't let you.
Ders vermeyeceğim.
Uh, well, I don't really teach.
Petrovich'in bir kez daha elimizden kurtulmasına izin vermeyeceğim.
I'm not letting Petrovich slip through our fingers again.
Kaçmana izin vermeyeceğim, orospu çocuğu.
I won't let you get away, you son of a bitch.
Onu benden almana izin vermeyeceğim.
I won't let you take her away from me.
Ağabeyimin dağlarda kurtların yemeği olmasına vermeyeceğim.
I will not let my brother die in those mountains.
Bunun olmasına asla izin vermeyeceğim.
I will never let that happen.
Aşk yaşadığınıza dair dedikodu başladı bile Lola'nın senin hakkında yanılgıya düşmesine izin vermeyeceğim.
Gossip is already spreading about the two of you, and I will not have Lola mistaken - for another one of your conquests.
Buna izin vermeyeceğim.
I will not permit it.
Çocuğumu bırakıp oradan oraya sürüklenmesine izin vermeyeceğim.
Well, I ain't running out on my kid So he can go drag him from town to town.
Dr. Brennan, çok önemli bir gizeme rastladık ve çözülene kadar ara vermeyeceğim.
Dr. Brennan, we have stumbled upon a mystery of the highest magnitude, and I shall not rest until it is solved.