Vermiyorum translate English
2,523 parallel translation
Ancak sana bağlılık sözü vermiyorum. Sana güvenimi Juan, Bracciano'ya saldırdığında kaybettim.
However, I affirm no loyalty to you, who lost my trust the moment Juan attacked Bracciano.
Seni henüz işe geri salıvermiyorum.
I'm not reinstating you just yet.
Bu şirketi kimseye vermiyorum!
I am not fucking giving this company away!
Kes şunu, İşte bu yüzden sana davetiye vermiyorum.
Stop it. That is why you don't get one.
Kimseye zarar vermiyorum.
I'm not hurtin'anybody.
İzin vermiyorum.
I shall not allow it.
Söz vermiyorum ama verdiğin bilgi doğru çıkarsa neler yapabilirim bir bakarım.
No promises, but if your information pans out, I'll see what I can do.
Durmadan geri diktireceğini söylüyor, ama böyle bir şeye ihtimal vermiyorum.
He keeps saying he's going to get it reattached, but I don't see that happening.
Tamam, ama bağcıklara izin vermiyorum.
Okay, well, I don't do bondage, so
İzin vermiyorum.
Not allowed.
Mia iş atana kadar, yolladığı gereksiz mesajlara cevap vermiyorum.
I haven't responded to a single one of Mia's meaningless check-in texts since our not-Booty call.
2 gündür Mia'dan gelen mesajlara cevap vermiyorum, bu sayede de şu an mesajlarım da iş atmanın dibine dibine vuruyorum.
Oh, well, I've been ignoring Mia for the last two days, so now I'm sending her the most blatantly obvious
Bana ne yaparsanız yapın beş para ehemmiyet vermiyorum!
I don't care whatever you do to me!
Bence Hanna kokuyordu ama, diğer yandan ben mahkemede yapılanlarla ismimi vermiyorum.
Really? I'd say it was very Hanna, but I don't name courtroom maneuvers after myself.
- Tamam, ama söz vermiyorum.
Fine. But no promises.
İsim vermiyorum, ama son derece yaklaştın.
I'm not using names, but you're awfully close.
Hayır, onu yanında götürmene izin vermiyorum.
No, I am not letting you take him with you.
- Öğüt vermiyorum ben ama...
- I'm not preaching, but...
- Hapishaneyi ele geçirmene izin vermiyorum.
I'm not letting you take over this prison.
Çocuklara istedikleri şeyi vermiyorum.
I'm not giving the kids what they want.
Vermiyorum elbette ama misafiriz.
No I'm not, but we're guests here.
Artık kararları ben vermiyorum.
I'm done making the decisions.
Ama söz vermiyorum.
But no promises.
Neden siz ikinize bunu halletmeniz için izin vermiyorum ki?
Look, why don't I just let you two figure this out?
Ne olduğunu öğrenene kadar kimseye vermiyorum.
Until I figure out what it is, I'm not giving it to anyone.
Uyuman için para vermiyorum.
I don't pay for sleeping
İzin vermiyorum veya.. .. yapmıyorsun ne farkeder?
I don't let you or you just don't do it?
Size soğutucuyu vermiyorum Bonnie.
- I'm not giving you the cooler, Bonnie.
- Neden ona rüşvet vermiyorum?
- Why should I pay him?
Fikrini değiştirir miyim, söz vermiyorum.
Can't promise I'll change her mind.
Onlara cevap vermiyorum.
I don't answer those.
Tamam, deneyeceğim ama söz vermiyorum.
Okay, I'll try, but no promises.
Senin birileriyle dışarı çıkıp haplanmana izin vermiyorum. O benim telefonum.
I'm not gonna let you go out with some guy and do drugs.
Benim hayallerimi yıkmana izin vermiyorum.
You do not have my permission to mess with my dreams.
- Bu Dave dediğin gerçekten... - Hiçbir şeyin sözünü vermiyorum.
This Dave, you said he could really...
Hayır, ihtimal bile vermiyorum.
No, not a chance.
Buna izin vermiyorum!
I won't allow it!
Avukatım gelene kadar hiçbir soruya cevap vermiyorum.
I'm not answering any more of your questions until my attorney's here.
İntikamcılara izin vermiyorum.
I'm not giving the Avengers a pass.
- Devlet veriyor, ben vermiyorum.
- It's from the government, not me.
Talimat vermiyorum.
I am not ordering.
Söz vermiyorum, sadece düşüneceğim.
Now, no promises. Just a look!
Bu durumdayken araba kullanmana izin vermiyorum.
I'm not letting you drive in your state.
Çünkü buna izin vermiyorum.
'Cause I'm not gonna let you.
- Vermiyorum.
- I'm not.
Buna pek ihtimal vermiyorum.
I don't think that's very likely.
- Hizmet vermiyorum.
- I don't serve their kind.
- Para falan vermiyorum.
I'm not going to pay for it.
Yani feragat vermiyorum sana.
So I'm going to give you the waiver.
Bu manyakla dışarı çıkmana izin vermiyorum.
I'm not letting you leave with this loser.
Vermiyorum.
I'm not.