Vineyards translate English
147 parallel translation
Fransa'nın en iyi bağlarından geliyor.
It comes by the finest vineyards of France.
Şarabı güney bağlarından getirttim.
I brought wine from the south vineyards.
Ölerek ona en büyük katedralleri üzüm bağlarını ve sokakta dansı verebilirim.
Dead, I can buy her the tallest cathedrals... ... golden vineyards and dancing in the streets.
Tarlaları, bağları...
Fields, vineyards...
"Operada locası, yarış atları muhteşem tabloları..... ve kendi bağları var."
"He has a box at the opera, a racing stable, wonderful paintings and his own vineyards."
Büyük üzüm bağları, yıllanan fıçılar, tadına bakan rahipler, Oklahoma'daki bir kadın kafayı bulmak için!
Grape vineyards, huge barrels aging forever... poor little old monks running around testing it... just so some woman in Oklahoma can say it tickles her nose.
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu.
And there went forth among them planters of vineyards and sowers of seeds, each hoping to sit under his own vine and Hg tree.
Her perşembe Genzano'daki bağ evine gidiyorlar.
But every Thursday they go to oversee their vineyards in Genzano.
Niederwald'ın asma bahçeleri 300 senedir duruyor.
The vineyards of the Niederwald have existed for 300 years.
bizim işlerimiz üzüm bağları üzerinedir... ve ruhlarımızı kurtarmak için sürekli dua ederiz.
Our job was to tend the vineyards and save what souls we could by constant prayer.
pekala hikayenizde bir detay var... üzüm bağlarında ne yapıyorsunuz.
All right, go on with your story. You were tending the vineyards.
Ayrıca Gibildolce'de 500 hektar üzümbağı ve zeytin ağacı.
And 500 hectares of vineyards and olive groves at Gibildolce.
Bazıları yataklarında mışıl mışıl uyurken, daha üretken vatandaşlar dinlenmeden edebiyat üzümleri devşirdi.
While some of us were snug in our bed, other more productive citizens were up toiling in the vineyards of beautiful letters.
Harika bağlar, bahçeler.
Great vineyards, gardens.
Girona'nın ağaçlarını ve yol boyu uzanan üzüm bağlarını Ramon'un gözüyle göreceksin.
You will see the trees of Gerona... and the vineyards along the road with Ramon's eyes.
Gökyüzünü, üzüm bağlarını, yabancı yüzleri...
the sky, the vineyards, strangers'faces.
- Üzüm bağlarının içinde mi?
- Among the vineyards?
- Babamın evinde, hemen şurada.
There were some in the vineyards, in the woods
Üzüm bağlarından mı bahsediyorsun?
You were talking of vineyards?
Aşağıda bir vadi meyve bahçeleri ve bağlar var, yüzlercemize beslenmek için yeterli.
Below is a valley with orchards and vineyards, enough to feed hundreds.
Wynford Vaughan-Thomas Burgonya üzüm bağlarının kurtarılışını hatırlıyor.
Wynford Vaughan-Thomas remembers the liberation of the Burgundy vineyards.
Onun üzerinde çalışıyorlardı. Çünkü Beaune, Nuits St. George ve Burgonya bağları boyunca savaşmaları acıklı olurdu.
And they were studying it because it would be tragic if they fought through Beaune and N uits St George and the great vineyards of Burgundy.
Atalarım, Arapları malup etti. 12000 metre karelik zeytinlik ve bağlar...
My ancestors defeated the Arabs... 3000 acres of olive trees, vineyards...
Bahçeler ve üzüm bağları.
Gardens and vineyards.
Üzüm bağları burda yetişecek ve bilmediğim meyveler.
Vineyards will be grown here and there is fruit that I do not know.
En güzel üzüm bağları, Provas Antonio Pons Vineyard Şirketinin.
Finest vineyards of Provas Antonio Pons Vineyard Company.
Catalina'nın ailesinin bağları vardır.
Catalina's family has vineyards.
- Üzüm bağları olan Sinclair'lardan mı?
- Of the Sinclair Vineyards?
- Üzüm bağları.
- Vineyards.
Verimli bağlar.
Lush vineyards.
"'suyunu kendi sarnıcından içecek.
a land of corn and wine, " Hindley, don't... " a land of bread and vineyards. "
- Güney batıda üzüm bağları var.
- Vineyards in the south-west.
Liechtenstein ve Riviera'da üzüm bağlarım var.
My vineyards in Liechtenstein and on the Riviera...
Bir şarap
Few vineyards
Babamdan bana miras kalan Fransa'daki üzüm bağlarından geldi.
I have it sent from France from the vineyards... that I inherited from my father.
Evde kalıp üzüm bağlarına bakmamı isterdi ben de Yıldız Filosu'na katılmak.
He wanted me to stay at home and tend the vineyards and I wanted to join Starfleet.
Her yanı dökülüyor villanın ve etrafı üzüm bağları ile çevrili.
It's crumbling and surrounded by vineyards.
Belki İskoçya'daki kalemden veya Güney Fransa'daki bağlarımdandır.
Maybe it was my castle in Scotland or our vineyards in the south of France? No.
Üzüm bağları içinde at sürme, rezerv etiketli bir şarap ile akşam yemeği, ay ışığında yüzme...
Horseback riding through the vineyards, romantic dinners with special reserve label wine, moonlight swims...
- Bağı pek sevmiyor.
He's not interested in vineyards.
Çocukluk yıllarım babamın Cezayir'deki üzüm bağlarında geçti.
I spent my boyhood in the vineyards in Algeria.
Ilık bir akşam seni bağlara götüreceğim.
I'm taking you. Some night when it's warm. Up past the vineyards.
- Hayır. 1 Kasım itibariyle üzüm bağlarından üzüm toplayabiliriz.
- No. After Nov. 1, we are allowed to pick grapes in the vineyards.
Bütün gün bağları gezeriz. - Çok hoş olurdu.
We could spend the day exploring the vineyards.
Yöredeki bağ sahiplerini tanırım. - Memnuniyetler sana rehberlik ederim. - Harika bir fikir.
You see, I happen to know several of the proprietors of the local vineyards here, and I'd be delighted to be your tour guide.
Şarap ülkesi, yıllardır şarap bahçelerinde çalıştılar.
It's wine country, they've worked in the vineyards for ages.
"Adamların çoğu kızı bağda bırakıyor."
"Most guys leave her hanging out in vineyards."
Bana ne sizin bağlarınızdan?
What do I care about... vineyards?
Bağ mı?
Vineyards?
Ben bağdan ne anlarım?
What do I know about vineyards?
- Yedi mükemmel üzüm bağı bulduk.
We found seven of the most adorable vineyards on the way up.