English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ V ] / Vurmayın

Vurmayın translate English

652 parallel translation
Onu vurmayın!
Don't shoot it!
- Evet, ama yüzüme vurmayın.
- Yes, but don't rub it in.
Vurmayın!
Don't hit me!
Lütfen ; yetersiz hislerinizi genç bayan için dışa vurmayın.
Please, spare feelings of bereaved young lady.
Neye nişan alırsanız, onu vurur bu yüzden birbirinizi vurmayın sakın.
It'll hit whatever you aim it at. So don't start murdering each other.
Kapıya vurmayın.
Stop knocking.
Bir daha vurmayın bana. Kalbim, kalp krizi geçireceğim.
My heart, I'll have an attack.
Alnınıza enayi damgası vurmayın.
Don't make fools of yourselves.
Develeri vurmayın!
Don't fire at the camels!
Dallarla kendinizi kamufle edin ve açığa vurmayın.
Conceal yourselves among the branches and don't expose yourselves.
- İyi ama kendinizi de vurmayın.
- You must not shoot yourself.
- Bağırıp vurmayın.
- Don't yell or hit.
- Vurmayın.
- Don't hit.
Arkadaşlar, dalgaya vurmayın.
Dear friends, don't poke fun.
Adamları vurmayın.
Not to shoot the men.
Savunmasız birine vurmayın.
Don't strike an unarmed man.
Ben, ben biliyorum aptalca gelecek ama,... hep derim ki, "Eleştirip vurmayın, denemek için durmayın".
'L-I know it sounds silly, of course,'but I always say, "Don't knock it till you try it."
Kafasına vurmayın.
Don't hit him on the head.
Ama ne olur vurmayın bizi. Sakin olun.
No need to get rough.
Vurmayın!
Don't beat me!
Hayır, vurmayın.
No, don't hit.
Stoner kadınını vurmayın.
Don't shoot the Stoner woman.
Saldırın ama sahiden vurmayın sakın!
Attack me, but don't really strike me!
Lütfen ona vurmayın.
Please don't hit him.
Ne olur vurmayın!
Please don't beat me!
Sakın vurmayın.
Don't hit her.
Onu vurmayın.
Don't shoot her.
Bakteri taşıyan füzeleri vurmayın!
Interception will fragment the cilia-carrying missiles.
Onları vurmayın!
Don't shoot them!
Vurmayın!
Don't shoot them!
Artık bana vurmayın lütfen.
Don't hit me anymore, please.
İçeri getirmeyin, kapıyı da vurmayın... çünkü bebeği uyutuyorum. Tamam.
Don't bring it in or knock'cause I'm just putting my baby to sleep.
Sakın beni vurmayın.
Don't shoot me.
( Tanrım ) Zavallı küçük bir çocuğa vurmayın!
To strike a poor little child!
Tanrı aşkına o tankerlerden birini vurmayın.
Don't hit any of those tankers.
Yüzüme vurmayın.
Don't rub it in.
Dude, senin tarafında olduğunu anlayınca, Lengthy'i... başının arkasından vurmayı denedi.
Dude took a shot at Lengthy, tried to get him in the back of the head... just when he thought he'd got you.
gelecek sefer kaptan odasına girerken kapıyı vurmayı unutmazsın umarım?
The next time, would you knock before you enter the captain's cabin?
Dinleyin 10 dakika önce, onu vurmayı teklif ettim. Daha ağır bir cezanın, tahliyenin acısından kurtarmak için.
Listen 1 0 minutes ago, I offered to shoot him to spare him the agony of the heavier sentence, release.
Onu vurmayın!
Hold it!
Tüm saygımla efendim, bu konuda kayıtsız şartsız sorumluluğu üstlenmeden bana kendi adamlarımı vurmayı emretmeye hakkınız yok.
With all respect, sir, you have no right to order me to shoot down my own men... unless you are willing to take full and undivided responsibility for it.
Size alışana kadar atların kafalarına vurmayı unutmayın.
Don't forget'bout bangin'them horses over the head till they get used to you.
- Kendi adamlarınızı vurmayı istemezsin.
- You don't wanna get shot by your own men. - ( gunfiire ) Somebody better go now.
Yani şu topuklarını vurmayı kesmezsen!
- Unless you stop clicking your heels. Yes, sir.
Pomeroy'a bir düelloda meydan okuyacaksın. Hayır. Onu arkadan vurmayı tercih ederim.
Look, the public likes personal contact with the candidate, you know, the old handshake, the baby kissing.
Bir MacDonald'san, Jason'ı vurmayı istemekte haklısın.
If you are a MacDonald, you've got a right to want to shoot Jason.
Onu vurmayın.
Do not hit it.
Şu lanet tüfekle bana vurmayı bırakacak mısın?
Will you quit hitting'me in the side of the head with that damn gun barrel?
Vurmayı bırakın.
Quit knocking.
Caesar'ın izni ile, MacDonald vurmayı isteyebilir, pişirebilir, ve bir tavşanı yiyebilir.
With Caesar's permission, MacDonald may want to shoot, cook, and eat a rabbit.
Yüzbaşı Tanner'ı vurmayın.
Don't shoot!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]